ÇOCUKLARI SİYASETE ALIŞTIRMAK GEREKİR Mİ?

Seçim öncesi Prof. Dr. İlber Ortaylı konuşuyordu. Lider ve Devlet Adamı kavramları üzerinde durduktan sonra Parti Genel Başkanları'na değindi. Lider ve Devlet Adamı olmanın zor olduğunu, fakat Parti Genel Başkanı olmak için fazla bir şey gerekmediğini vurguladı. Siyasete atılanların bizim ülkemizde çok gecikmeli siyasi hayata girdiklerine dikkati çekti. Bu sorunu çözmek için çocukları siyaset yapmaya, siyasi hayatın içine sokmaya özen gösterilmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye'de siyasetin içinden gelen sorunlar siyaset eğitimsizliğinden, siyaset üzerine bilgi ve kültürümüzün yetersizliğinden kaynaklandığını söyleyenler yanlış söylemiyorlar. Bizde niçin partiye girdiğimiz bilgisi yoktur. Partinin ve partilinin amacı da pek bilinen şey değildir. Bu bağlamda şunu demek istiyorum, siyasi hayata atılanlarımız, aday olmazdan önce yerel ve genel sorunlar üzerinde konuştukları görülmemiştir. Seçmen adayların yerel ve genel sorunlar üzerine fikir ve düşüncelerini propaganda sırasında öğreniyor ya da öğrenmeye çalışıyor. Bu nedenle siyasete atılanların, atılacakların, aylar, yıllar öncesinden siyasete soyunmaları, yerel sorunlar üzerine birikim kazanmaları gerekir ki iktidar olduklarında sorunlar üzerine konuşabilsinler, eleştiriler yapabilsinler. Türkiye Büyük Millet Meclisi, İl ve Belediye Meclisleri siyaseti, sorunları öğrenme yeri değildir. Buralarda görev yapmış olanlar sorunları biliyor kabul edilirler.
Yerel bilgi ve kültürümüzün yetersizliği KENT KONSEYLERİ'nde görülmüştür. Kent Konseyleri bir iki yıl içinde ne yapacaklarını, ne yapmaları gerektiğini bilemez duruma gelmişler, proje üretemez duruma düşmüşlerdir. Oysa İl ve Belediye Meclisleri, onların Encümen Organları, Kent Konseyleri, Yerel Demokrasi'nin yapılacağı yerlerdir. Tabii köyde, kasabada ve şehirde yaşayanların köyde ne yapılır ne yapılmaz, şehir nedir, yerel demokrasinin konuları nelerdir, bunlar hakkında bilgi sahibi olmak lazımdır ki yöneticilere çözümler önerme imkanı olsun.
Bir zamanlar Birleşmiş Milletler örgütünden UNESCO "GÖRÜŞ" adlı bir dergi çıkarıyordu. Derginin logosunda "ÇEVRE BİR OKULDUR" cümlesi yazılı idi. Fakat biz hala ÇEVRE BİLGİSİ'nin ne olduğunu bilmiyoruz. Çevre Tarihi'nden haberimiz bile yok. Bu konularda eğitime, bilgiye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Burada kimseyi eleştirmiyorum, öz eleştiri yapıyorum. Bu yanımız noksan diyorum. Çok şikayet ettiğimiz şeyin eğitimsizlikten, bilgisizlikten kaynaklandığına dikkati çekmek istiyorum. Zannetmeyin ki ben de her şeyi biliyorum. Bazı şeyleri yazarken öğreniyorum. Eski Yunan Devlet Adamı ne diyor? "ÖĞRENE ÖĞRENE YAŞLANIYORUZ" diyor. Hayatta bir şeyler yapmak istiyorsak yapacağımız şey hakkında önceden bilgi sahibi olmak zorundayız. Aksi taktirde ne yapacağımızı bilemeyiz. Arpacı Kumrusu gibi düşünüp dururuz. Ancak bu bağlamda bilginin de kolay elde edilmediğini bilmemiz lazımdır. Çağımız Bilgi Çağı'dır. BİLGİ insana kapıları açan anahtar gibidir. Anahtar yoksa kapı kapalıdır. Mesele budur.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol