ÇOCUK YAŞTA SAVAŞTA OLMAK ÇOCUK YAŞTA SOKAKTA ÖLMEK

Ne acı bir tesadüf ki; 12 Mart tarihinde başka çocuklar ile ilgili yazmaya niyetlendiğim bu yazıyı yazarken maalesef ilimizde de yüreklere ateş düştü. Kırklareli olarak bir masum yavrumuzu kaybettik. Allah ailesine sabır versin. Suç bireyseldir. Aynı şekilde Kırklarelili birinin başına görev nedeniyle bulunduğu bir yerde böyle bir olay gelse; yine suç bireysel olur o bölgeyi topyekun suçlamaya hakkımız olmazdı. Bu adi suçu işleyenin hemşehrimiz olması asla ilimize leke sürülmesi anlamına gelemez. Kırklareli'li olarak biz farkımızı başka şekilde ortaya koyduk zaten. Dünyada bilinen acıların en büyüğünü yaşayan ailenin acısını dindiremesek te; aynı acıyı yüreğimizde hissedip paylaşmada güzel örnek olduk. Olayın başından beri binlerce kişi; cenazeden taziyeye dayanışma nasıl olurmuş, yakıp yıkmadan protesto nasıl yapılırmış öyle güzel ders verdik ki... Oysa; masum ölümse işte bu, o acıyla öfkeyle dünyayı gözü görmeyecek şekilde galeyana gelinecek olay bu... Ama işte Kırklarelili farkı da bu...       
Malum, geçtiğimiz hafta ülke gündemini uzun süre meşgul eden bir başka çocuk ölümü gerçekleşmişti. Sebebi ne olursa olsun, bir kişinin hele hele bir çocuğun ölmesini kimsenin isteyeceğini bu ölüme sevinebileceğini sanmıyorum. Ateş öncelikle düştüğü yeri yakar, evlatlarının ölümü üzerinden ülke çapında provokasyonlar yapılan Elvan ailesinin acısını paylaşmak isterim. Ya Berkin Elvan bahane edilerek öldürülen gencecik fidan ve yine eylemler sırasında şehit olan polisimiz... Onların acısı bir başka, ülke olarak başımız sağolsun. Hani tabiri caiz ise bir ölmek vardır bir de hiç uğruna ölmek, hatta; 'pisi pisine' gitmek...  
12 Mart günü ülke genelinde; İstiklal Marşımızın kabul edilişinin 93. yıl dönümü ve Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un 77. ölüm yıl dönümü nedeniyle anma günü etkinlikleri vardı. Biz de KLÜ Kültür Merkezi'ndeki programdaydık. Biz Kırklareli Ticaret Lisesi öğrenci ve öğretmenlerinin hazırlamış olduğu programı gururla, bazen gözyaşlarıyla izlerken, Çanakkale'de şehit olan onbeşlileri, onbeşlikleri düşündük hüzünlendik gururlandık.  Sahnedeki ondörtlüklerimiz ve daha küçük minik öğrencilerimiz; onlar hem ailelerinin hem öğretmenlerinin hem de hepimizin gurur kaynağı idi. Başta İstiklal Marşımızı ezbere okuma yarışması birincisi olmak üzere, üçte ikisi kızlardan oluşan yirmiye yakın çocuk ve genç ödül almak için çıktı sahneye. Sayın valimiz ödülleri verirken kiminin elini, kiminin alnını yanağını öpüp okşayarak onları bir kez daha ödüllendirdi. İnsanın aklına ister istemez kalem tutacak yaşta olan çocukların nasıl olupta başka emeller uğruna harcandığı geliyor. Tıklım tıklım olan salonda pek çoğumuzun ayakta izlediği programda çocukların gençlerin gözleri heyecan, ailelerin ve öğretmenlerinkiler gururla parlarken, bizler de ellerimiz patlarcasına coşkuyla alkışladık destekledik.
Ülkenin her yerinde bu programlar yapılırken sokaklarda sözde Berkin Elvan'la ilgili eylemler vardı. Onun ölümü üzerinden nemalananlar belirli kesimden insanları yine sokaklara döktüler, yaktılar yıktılar. Onların amacı açıkça karşılıklı çatışma ortamı yaratabilmek te Allah'tan ki milletimiz sağduyulu, soğukkanlı davranıyor. Devletin ve siyasetin tüm kademelerinden sağduyu çağrılarına rağmen istenmeyen olaylar, ölümler yine oldu. Her ne kadar onlar; 14 yaşında masum, henüz bıyığı terlememiş bir çocuk ekmek almaya giderken öldürüldü diye provoke etseler de, o çocuğun babası televizyonda samimiyetle; benim çocuğum 'aktivist' ti dedi (ben hala aktivistliğin ne olduğunu tam olarak anlamış ta anlamış değilim ya...)
İyi de sevgili baba; acını paylaşıyoruz da, emsalleri okullarda eli kalem tutarken, bir kısmı yasadışı olsa da; evine ekmek getirme peşinde çalışırken, o yaşlarda Çanakkale'de şehit olanlar varken, ekmek kazanma uğruna çalışması bile yasakken senin yavrunun aktivistliği ne demektir. Senin acını istismar edenler timsah gözyaşı dökebilirler, hatta onlar 'birkaç tane daha ölse de daha fazla şiddet yaratabilsek' derdinde olabilirler ama senin gözyaşların sahte olamaz. Yasalar senin evladını çocuk kabul ettiğine, velisi ve reşit olana kadar yaptıklarından sorumlu olduğuna göre, kendi sorumluluğunu bir kenara itip: 'Oğlumun katili Başbakan dır' diyerek kime hizmet ediyorsun. Bize ilkokul sıralarından beri anlatılan bir hikaye var: Hani; çocuk bir yumurta çalar da anne hoşgörülü davranınca bu kez tavuğu çalar, yine hoşgörü olunca kümesi çalar. Git gide suç makinasına dönüşen çocuk günün birinde idama mahkum olur da son arzusu sorulduğunda, annesini görmek ister. Gördüğünde; anacığım çıkarda o tatlı dilinden bir kerecik öpeyim der, uzatılan dili ısırıp koparır. Sebebi sorulunca: Bu cezamın asıl suçlusu anamdır, eğer ben ilk suç işlediğimde anam beni yeni suçlara teşvik etmeseydi ben bu gün darağacında olmazdım der... Ah be baba: Her şeye rağmen acın acımızdır başın sağolsun. Kimi körpecik yavrusunu 'Kınalı Kuzu' eder; Vatan uğruna şehit verir, kimi senin gibi 'aktivist' eder; sokağa, teröre kurban verir, kimi devlete millete adar, okula gönderir; caniye kurban verir... Sonuçta bu çocuklar hepsi bizim hepsi masumdur... 

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. Bu adamın yazdığı her yazı da iyilik görünümü altında bir düşmanlık var.. Allah izan versin.