CUMHURIYET HALKI GEÇMISTE NASILDI, BUGÜN NASIL?

Türk insani cumhuriyete Naklî, Temasai Bilgi ile gelmistir. Yani bilgiyi birilerini dinledigi, bir seyi gördügü zaman ögrenmistir. Yazili kaynaklara hiç basvurmamistir. Çünkü okuma-yazmasi yoktu. Osmanli, halki okutmamis, uyutmustur. Bu yüzden halkin edebiyati sifai (Sözlü) bir edebiyattir. Yazili edebiyat halka inmemistir. Durum böyle olunca halkin aydini da olmamistir. Halk agizi lâf yapan AYLAK ADAM ve BILGIÇ KISI’nin söyledigi ile yetinmistir.

Halkin bilgisi bir uçtan öbür uca gelinceye dek kendinden çok sey kaybetmis, çok degisiklege ugramistir. AKLI GÖZÜNDE oldugu için görerek ögrenmeye, gördügü zaman inanmaya özen göstermistir. Egitimsizlik, okulsuz kalmislik halki yüzyillar boyu BILGI FAKIRI birakmistir. Iste cumhuriyet böyle bir halki devralmistir. Onbir milyon nüfusun 9 milyonu okuma yazma mahrumudur.

Durum bugün böyle midir? Süphesiz 85 yilda Türk halki Düsünce ve bilgilenme itibariyle çok degismistir. Ancak yeterlimidir bu degisme, bu tartisilabilir. Bize göre yeterli degildir. Türk halki cumhuriyetin hedefleri dogrultusunda daha fazla degisebilirdi, daha fazla yol alabilirdi. Bu mümkün olmamistir. Çünkü çok partili hayatta cumhuriyetin hizi kesilmistir. Ulusal hedeflerden sapma olmustur. Sözgelimi laik yasam biçimi zaman içersinde yön ve yörünge degistirmistir. Toplumun üstüne IRTICA GÖLGESI düsmüstür. Egitimin halki tümden degistirme hedefleri saptirilmistir. Bu nasil olmustur? Halkin önüne ve tercihine iki türlü egitim konmustur. Egitimin biri dünyevi uhrevidir. Bu iki tür egitimden uhrevi olan ikbal ve iktidar düskünleri tarafindan daha fazla ilgi ve destek görmüs, daha fazla tesvik edilmistir. Bugün ülkeyi yönetenler bu zeminde yetismis olanlardir. Eger cumhuriyetin Anayasa Mahkemesi gibi kurumlari olmasa, firene basmamis olsalar Türkiye çoktan bir Arap ülkesine benzerdi. Ancak Türkiye’yi herhangi bir Arap ülkesine benzetme siyaseti ve zihniyeti degismis degildir. “Meyvenin Olgunlasmasi” beklenmektedir.

Dün halk geriydi, yoksuldu, egitimsizdi ama Atatürk’ün önderliginde ilericiydi. Cumhuriyetin hedeflerine siki sikiya bagliydi. IRTICA denen tehlike yoktu. Ekonomi halktan, haktan yanaydi. Halk dünyevi seyleri konusuyordu, Dünyevi sorunlari çözmeye yönelmisti. Onlari çözmeye çalisiyordu. Her seyden önce Türk halkinda kendini asma ülküsü, kendini ileriye tasima düsüncesi, gerilikten kurtulma zihniyeti vardi. Kaybolan bunlar olmustur. Yani bunlarla halkimiz heyecanliydi, hedefe gitmekte kararliydi, tehlikeleri gögüslemekte cesurdu ve her seyden önce inançli, bilinçlenme yolundaydi.

Sunu demek istiyoruz: Maddenin ruhu kaybolmustur. Simdi o ruhu aramaktayiz. O ruh, ulusaldi, vatanperverdi, ülkücüydü, laikti, medeniyetçiydi, akilci ve gerçekçiydi. Memleket, yetisen kusaklarin aklinda ve önündeydi. Hiç kimse “Bana Ne” demiyordu. “Bana Lazim” deniyordu ve ülkenin, toplumun sorunlarina, sokagina, mahallesine, maddi ve manevi varligina sahip çikiyordu. Tabii bu “GÜÇ” yine vardir da öne çikan kendi çikarlarimiz olmustur. Nasil yapsak da bu halkin sirtinda kendimizi tasitsak, ikbal ve iktidarimizi sürdürsek.. Mesele buraya gelip dayanmistir. Düsmanin tarlamizin sinirina gelmesi beklenmektedir. Oysa düsman uzaklarda degildir. Içimizdedir, bizi çökertmeye çalismaktadir, ulusal ruhumuzu alip götürmeye bakmaktadir. Bakalim bu gaflet ve dalaletten ne zaman uyanacagiz?

                                               nazifkaracam@gazatetrakya.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol