CUMHURİYET KÖY VE KÖYLÜYE YÜKÜMLÜLÜKLER GETİRMİŞTİR

1936 Trakya Köy Kalkınma Programı'nı okuyorum. O programların yapımı çok partili hayata geçtiğimizde de devam etseydi bugün Türk Köyü ve Köylüsü bu kadar uygarlıktan geri kalmazdı. Köyler için neler düşünülmüş, insan şaşıyor, şaşırıyor. Sayın Süleyman Demirel'in 1970'li yıllarda, "ŞEHİRDE NE VARSA KÖYDE DE O OLACAK" sözü yerine gelseydi Cumhuriyeti kuranların Köy Kalkınma Programları uygulansaydı şehirlerde olmayan çok şeyin köylerde olduğunu görecektik. Fakat ne var ki öyle olmamış… Köyler için programlarda öngörülen kalkınmanın temel çalışmaların çoğu Atatürk'ün ölümü, İkinci Dünya Savaşı'nın çıkışı, Çok Partili Hayata geçişin öne çıkmış olması dolayısıyla yapılamamış, gerçekleşmemiştir. Bugün köyler ve köylüler CUMHURİYETİNKALKINMA PROGRAMLARI'nın öngördüğü köy ve köylülere hiç benzemiyorlar. Mesela programlar köylerde bir Okuma Odası, Bir Etnografya Müzesi, Köy Korulukları, Köy Fidanlıkları, yol boylarının ağaçlandırılması, Köy Gazinoları, köylerde olmamıştır. Örneğin, Kırklareli İlinde şu kadar köy bulunmasına karşılık yalnız benim köyüm Poyralı Köyünde Etnografya Müzesi vardır. Sayın Demirel'in söylediği şehirde olan köyde olmamıştır. Cumhuriyetin İDEAL KÖYLERİ Kalkınma Programlarında yazılı kalmıştır. Türk köyü ve köylüsü azbuçuk değişmiştir ama kendini gerilikten cehaletten kurtaramamıştır. "İKTİSADİ" bir insan olamamıştır. Bugün Köy ve Köylü ne kadar ekonominin içindedir?
Bugün kalkınmanın, ilerlemenin itici gücü köyde, köylüde değildir. Ünlü sosyolog, fikir adımı Ziya Gökalp bir yerde, "KÖYDE MEDENİYET YOKTUR" der. Ancak bizim Laik Cumhuriyetimi köyleri yaşanabilir sağlıklı ortamlar haline getirmeyi düşünmüş, bunu programlamış, Cumhuriyet İnsanlarının önüne koymuş, "köylerde şunlar yapılacaktır" demiştir. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti insanlarını Ak Zambaklar Ülkesi Finlandiya'yı yaratan Snelmanlar gibi görmüştür ya da görmek istemiştir. Fakat ne var ki uygarlaşmak vve değişmek için yola çıkanlar çok partili hayatta türbünlere oynamaya "HALKA GÖRE POLĞİTİKA" yapmaya başlayınca ortaya TAKKİYECİ KADROLAR çıkmıştır. Bunlar zamanla Cumhuriyetin içini boşaltmaya, rengini değiştirmeye başlamışlardır. Fötr Şapka'nın altında Fes, kafanın içinde Sarık taşıdıkları sonradan anlaşılmıştır. Şimdi neredeyiz?
Şimdi kalkınma, değişim hür teşebbüse havale edilmiştir. Kalkınmanın, ilerlemenin yolunu değişimin getirisini BEYİN GÜCÜ tayin edecektir. Bu da zekanın ve bilginin tabana inmesine bağlıdır. Ancak bu bağlamda Türk insanının belli bir eğitim düzeyine, zeka parlaklağına, anlama, algılama, yorumlama, düşünme seviyesine erişmesi, hayaller kurması, tasarımlar kurgulaması, projeler üretmesi, daha iyi daha güzelin peşine düşmesi ve her şeyden önce bilgiye ulaşmanın yollarını açması, bilgiyi kullanması gerekir. Bu nedenle ülkemizde ömür boyu kesintisiz bir eğitim yapılmasına gerek vardır. Yoksa her şey kağıt üstünde, kağıt da dosya içinde kalmaya mahkumdur. Mesele bu…

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol