CUMHURİYET VE ATATÜRK KARŞITI DEĞİLİM OSMANLI DÜŞMANLIĞINI ANLAYAMAM

Son yazım üzerine cep telefonuma gelen iki mesaj var. Biri: ''Osmanlıca yazın için teşekkür ederim'' diyor, yazı dilini iyi kullanmasından yüksek ihtimal dir ki eğitimli, yalaka kelimesini açık yazmak yerine noktalı geçecek kadar da kibar ve kültürlü olduğuna kanaat ettiğim diğeri ise: ''Osmanlı ile ilgili yazdığın yazı tam bir cehalet örneği. Sen atalarının okuma yazma bildiğini mi sanıyorsun, o dönemde okuma yazma oranı yüzde dört, o da Osmanlıca değil. Efendiniz dedi diye bu kadar yalakalık yapmayın, 3-5 kilogram taşlı kömür için değmez. Hem sen 1930 ların aydınlık, umut dolu yıllarını ağzına alma yakışmaz, kirli kafalarınıza lânet olsun'' diyor. Aslında alışkın olduğum bir durum, daha önce her iki yönde tek olarak gelen mesajlar olurdu da aynı yazıya karşıt görüşlerden tepkinin gelmesi ilginç oldu. Her kesimden okuyucu, küfür ve hakaret içermeyen her türlü eleştiri ve öneri başımızın tacıdır.
Benim yazım, ve genel olarak yazılarım asla birini övmek ya da yermek üzerine değil, var olan durum tespiti, bir anlamda fotoğraf çekmek gibidir aslında. Okuyanlar da kendi bakış açılarına göre değerlendirip, kendilerince bir sonuç çıkarıyor. Hiç tanımadığımız insanlardan gerek sanal ortamda gerek se karşılaştığımız sosyal veya sokak ortamlarında beklenmedik güzel sözler duyduğumuz gibi tam tersi de olabilecektir elbet.
O mesajı gönderen vatandaşımız ''efendiniz'' derken kimi kastetti bilmiyorum ama ya başbakanımızı ya da cumhurbaşkanımızıdır ki; asla kabul etmeyeceğim bir ifadedir. Gerek Erdoğan gerek se Davutoğlu siyaset sahnesine dün çıktılar denecek kadardır. Oysa biz top yekün bir tarihi süreçten söz ediyoruz. Biz kula kulluk etme derdinde değiliz. Bizim efendimiz, sultanımız; ülkenin, ülkelerin, dünyanın hakimi değil bütün alemlerin tek sahibi olan Hz. Allah'tır. O'nun: Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik dediği Hz. Peygamber dir, rehberimiz Hz. Kur'an dır. Bizim efendimiz asla kastedildiği gibi ''saray'' larda yaşayanlar değil, onlar bu dünyalık sultan. Bizim efendimiz gönüller sultanı, hurma dallarından örülmüş basit bir çadırda oturan, üzerine yattığı çıplak hasır yaygının mübarek vücuduna iz bıraktığı, kendisini ziyarete gelen yabancı ülke elçilerinin mütevaziliği karşısında şaşkına döndüğü Hz. Peygamber'dir. Kendinden başka herkesi düşünen; Allah'ım benim vücudumu o kadar büyüt ki Cehenemde benden başkasına yer kalmasın diye dua eden Hz. Ebubekir'dir. Adaleti ve haşmeti ile her yeri titreten, devesine bile kölesiyle nöbetleşe binecek kadar adil, kölesinin binme sırası geldiğinde, yularından tutup yedekleyecek kadar mütevazi Hz. Ömer'dir. Cömertlik konusunda kendisiyle yarışılamayan Hz. Osman, ilmin kapısı, ilmin kendisi olan Hz. Ali'dir. İster istemez ya sizin efendiniz kimdir diye sormak gelir içimden.
Daha önce de yazmışımdır. Bizim itaat, biat kültürümüz: Yalakalık değil: Kur-anı Kerim' in hükümleri çerçevesinde Ulul-Emr'e, bir çoban bile olsa sizi yönetenlere itaat edin emri doğrultusunda itaattır. Bu güçlüden iktidardan yana değil, istikrardan yana olmaktır. Bize yol gösteren, Allah rızası doğrultusunda hizmet edenlere gönlümüzde elbette sevgi olacaktır ama ne onlar bizim efendimiz, ne de biz onların kölesiyiz. Biz onlara körü körüne bağlanmak değil; ancak ilminden, irfanından hizmetlerinden dolayı saygı duyarız.
O nasıl bir yalakalıktır ki; Çağlayık köyünde iki göz odadan oluşan, günümüz ölçülerinde kulübe sayılabilecek bir evde yaşamını sürdüren, yaşları otuza dayanmış üç çocuğundan hiç birinin eş ve iş sahibi olmadığı; biri asgari ücretle haftanın altı günü köle gibi ama alın teri ile, biri İstanbul'da seyyar tezgâhlarda ekmek parası çıkarmaya çalışan, biri henüz hiç birini yapamayan ama asla 'baba torpili' iktidar torpili, nimeti görmemiş, görmeyecek olan... Göremeyecektirler de; çünkü o babanın böyle bir bağlantısı yok olamayacaktır da. O rızkı kuldan, iktidardan değil Allah'tan bilir öyle de bilecek, çocuklarına da öyle öğretti. Kısacası benim mücadelem sizin sandığınız gibi; ne makarna pirinç, ne taşlı kömür için değil, belki kavrayamadığınız; onurlu, dik başlı ömür içindir.
Ben dedelerimin eğitimli olduğundan söz etmedim. Onlar bize bu vatanı bırakabilmek için savaşlardan göz açamamışlar ki. Benim ve benim gibilerin derdi onların yapamadığı eğitimi yapmak, onların mübarek kanlarıyla canlarıyla yazdığı tarihi birinci elden okuyup araştırabilmek.
Ne Atatürk, ne de Cumhuriyetle ilgili bir sorunum yok, belki belli bir azınlık hariç kimsenin de olduğunu sanmıyorum. Dışardakiler bize Osmanlının torunu, varisi gözüyle bakarken biz; Türk'lük ile Osmanlıyı birbirinden tamamen kopararak sanki kötü bir sıfatmış gibi; hayır Osmanlı değiliz deyip bunu ispat edebilmek için her türlü çabayı gösteriyoruz. O zaman sormak gerekmez mi: Ya sizin derdiniz nedir Osmanlı ile? Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının tarihte kurulmuş 16 türk devletini sembolize eden askerlerle yaptığı karşılama töreni ile vermek istediği bir mesaj varsa, bunu kendi egolarını tatmin etmek için değil, en yüksek makamında oturduğu devleti adına yapmıştır, bırakın gerekiyorsa muhatapları rahatsız olsun. sairmehmet39@hotmail.com 0 539 839 75 78

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol