1923 yilinda Cumhuriyet ilan edildiginde nüfusumuz II milyon dolayindaydi. Yüzde doksan ikisi okuma-yazma bilmiyordu. Fakat 1927 yilinda yapilan ilk nüfus sayiminda durumun degistigi, 1923-1927 yillari arasinda nüfusun 3 milyondan fazla arttigi görülmüstür. Bu artista dogumu tesvik ve mükâfatlandirmanin rolü olmustur. Bilindigi gibi Cumhuriyetin ilk yillarinda dogumu tesvik kapsaminda alti çocuk yapanlar YOL VERGISI'nden muaf tutuluyorlardi. Yol Vergisi dedigimiz sey de yilda 6 lira idi.
1927 Cumhuriyetin ilk nüfus sayiminda Türkiye'nin nüfusu 13.629.488 olarak belirlenmistir. Dini köken ve irki köken itibariyle nüfusun 39.511'i Katolik, 6.658'i Protestan, 109.905'i Ortadoks, 77.433'ü Ermeni, 24.307'si Hiristiyan, 81.872'si Yahudi, 17.494'ü diger dinlerden ve 2.702'si de dinsiz olarak ortaya çikmistir. Ancak dil açisindan da 1927 sayimi ilginç sonuçlar vermistir. Buna göre nüfusun 68 bini Yahudice, 119.822'si Rumca, 64.745'i Ermenice, 8.456'si Fransizca, 7.248'i Italyanca, 1938'i Ingilizce, 134.273'ü Arapça, 1.687'si Acemce yani Farsça, 95.901'i Çerkezce, 1.184.446'si Kürtçe, 11.465'i Tatarca, 21.747'si Arnavutça, 20.554'ü Bulgarca, 110.464'ü de diger dilleri konusuyorlardi. Yani bunlar kendi anadillerinden baska dil bilmiyorlardi ve Türkçe konusmuyorlardi. 13 milyon 269 bin 606 olan Türkiye nüfusunda anadilleri Türkçe olan 11 milyon 777 bin 810 kisi vardi. Ancak Cumhuriyeti kuranlar bu farkli din ve dile sahip insanlarla bir halk ve ulus yaratmayi basarmislardir. Bugün ise bu tablo büyük ölçüde degismis, nüfusun büyük çogunlugu Türkçe konusur ve yazar hale gelmistir. Buna göre Cumhuriyeti kuranlar yalniz bir ulus, yalniz bir halk yaratmis olmuyor, ayni zamanda bir de Dil yaratmis oluyorlardi.
Görülüyor ki VATAN sahibi olmak ne kadar zor ise HALK yaratmak ULUS yaratmak, DIL yaratmak da o kadar zordur. Ancak Cumhuriyetin o yürekli insanlari, Büyük ve ileriyi düsünen insanlari bu baglamdaki sorunlara köklü çözümler bulmayi bilmislerdir.
Sorunlar bitmis midir? Hayir. Halkin okutulmasi, dilin kurallarina göre okunup yazilmasi ve konusulmasi sorunu sonuçlanmis degildir. Zira Cumhuriyetin kuruldugu yillardaki nüfus kadar bugün okuma yazma bilmeyen insanimiz vardir.
Bir ülkenin Insan Kaynaklari önemli bir güçtür. Hatta ülkenin zenginligidir. Ancak kuru kalabalik da fazla bir sey ifade etmez. Nüfusun egitilmis, birtakim bilgilerle donatilmis, kalitesinin yükseltilmis olmasi gerekir. Insanin, toplumun kalitesini yükseltecek olan da egitimdir. Bu bakimdan egitimi sürekli kilmak gerekir. Atatürk olsun, Ismet Inönü olsun ülke sorunlari içersinde egitimi en önde tutmuslardir. Yetisen kusaklarla beraber yetismis olan kusaklari da egitime tabi tutmuslardir. Bu maksatla egitim kurumlari ile beraber Halkevleri gibi Kültür Kurumlari da meydana getirmislerdir.
Bugün dünyada nüfusun yüksek bir sayida olmasi fazla bir anlam ifade etmiyor. Çin ve Hindistan gibi milyarin üstünde nüfusu olan ülkeler dogum kisitlamasina gitmislerdir. Türkiye de dogum kontrolü uygulayan ülkelerin arasindadir. Ama Almanya, Fransa gibi ülkeler de dogumu tesvik etmek suretiyle nüfusu gençlestirmek istemektedirler. Bundan su anlasiliyor ki ülkenin toprak büyüklügü ile nüfusu orantili düzeyde tutmak gerekmektedir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol