Cumhuriyetimizin 90. kuruluş yıldönümünü millet olarak büyük bir coşku ile kutladık. Sonsuz doksan yıllara dileklerimizle hepimize kutlu olsun.
Hangisinin varlığı daha önemli diye tartışılsa da cumhur ve Cumhuriyet birbirini tamamlayan iki kavramdır, hatta Cumhuriyetin olmadığı yerlerde de cumhurlar vardır ama cumhurun olmadığı yerde ancak Vatikan benzeri aslında var olmayan hayali sembolik Cumhuriyetler olabilir. Eğer tarif edildiği gibi Cumhuriyet cumhurun yönetimi elinde tuttuğu yönetim biçimi ise bunun yolu demokrasi, yöntemi seçimdir. Hiç kimse Cumhuriyet sevgisini ona bağlılığı bahane ederek cumhura; sen istesen de istemesen de sana rağmen bu Cumhuriyeti ben idare edeceğim deme hakkına sahip değildir olmamalıdır. Olsa olsa, senin adına senin izninle bu Cumhuriyeti yönetmek istiyorum diye vekâlet istenebilir ki bunu alabilmek için yönetime talip olanların önce kendini sevdirmesi en azından beğendirmesi, Cumhuriyeti sevdiğini söyleyenlerin cumhuru da sevmesi gerekir. Aksi halde zorla güzellik olmaz.
Peki, nedir Cumhuriyeti ve cumhuru sevmek ya da genel anlamda sevgi nedir? Sevgi bazen emek, hizmet, fedakârlık, sahiplenme, bir topak ekmektir... Bunun görsel olarak en güzel anlatıldığı yer ise sanırım ki hepimizin bildiği, Türk sinemasının en başyapıtlarından Selvi Boylum Al Yazmalım filmidir. Sevdiğinize değer verecek, uğrunda emek sarf edeceksiniz, söylemek de elbette güzeldir de öyle kuru lâfla sevgi ne ifade eder ki. Cumhuriyet doksanıncı yılı bitirip asra doğru yol alırken hala 10. yıl marşıyla avunmak, ilk on yıllık eserlerle övünmek... İlk on yılda yapılan hizmetler için şükran duyuyoruz eyvallah, ya sonrası. Hiç şüphe yok ki 10. Yıl Marşı en temel, en anlamlı marşlarımızdan biridir ama mademki Türk'e durmak yaraşmaz, sormazlar mı hani nerde eserleriniz diye, nerde çağdaş uygarlık yolu? Atatürk'ün gösterdiği hedef olan ''çağdaş medeniyetler seviyesi'' hatta daha ilerisi nerde? Ekonomik, siyasi, askeri vb. her alanda tam bağımsızlık nerde? Bir ilimiz kadar bile olmayan bazı ülkelerin bizden her alanda etkin olmaları ayıp değil midir? On yılda demir ağlarla örülmesiyle övünülen bu ülkede geri kalan seksen yıl nereye harcandı? İktidar olsaydık yapardık diyenlere şu sorulmaz mı; iktidar yolunun herkese açık olduğu dönemlerde siz neden iktidar değilsiniz, olmadınız, neden bu cumhura kendinizi anlatamayıp sevdiremediniz. Bu cumhur Cumhuriyetini de sever, onu kuranı da, hizmet edip yaşatanı da. Ama yapmacık sevenleri, istismar edenleri benimsemez. Cumhuru suçlayacağınıza kendinize çeki düzen verin göreceksiniz her şey kendiliğinden düzelecek. İkide bir cumhurun özgür iradesine darbe vurup balyoz gibi tepesine binerseniz, bunu yapanları benimser desteklerseniz cumhur sizi benimsemez desteklemez.
Arkeolojik buluntular nedeniyle bitirilmesi üç yıl geciken ama 90. yıl nedeniyle daha anlamlı hale gelen Marmaray projesinin açılışına hemen tüm dünya büyük ilgi gösterip birçok yabancı devlet adamı katılırken benim gönlüm bizim muhalefet liderlerimizin de orada olmasından yanaydı ama olmadı. Bazılarının iddia ettiği gibi bu açılış töreni ayrımcılık yaratmak bir yana 90. yıl coşkusunu katlayacak, Türkiye Cumhuriyetini taçlandıracak bir başyapıttır. Çünkü bu bir Ak Parti veya İstanbul, Türkiye projesi değil dünya projesidir, bir şekilde yolu İstanbul'a düşen, iki yaka arasında yolculuk yapacak olan herkesin kullanmak durumunda olacağı bir yapıt. Kim bilir belki gelecekte köprüler gibi ikincisi bile istenecek. Keşke İstanbul ve çevresi böyle devasa bir metropol olmak yerine kalkınma her bölgemize eşit olarak yayılsa ama bu tarihten gelen bir olgu, İstanbul ve çevresi cazibe merkezi olmuş, olacak. Sorumlulara düşen görev buraları yaşanılacak hale getirmektir.
Bu yüzde elli keyfe oluşmadı, günümüzde bir çok insan belki hiç sevmediği halde kendi ilkelerinden bile vazgeçip sayın Başbakana, ekibine, partisine oy verdi. Her ne kadar zorluklar olsa da herkes biliyor ki; ülke güllük gülistanlık olmasa da en azından etrafımızdaki örnekler gibi dikenlik kabristanlık değil, hele gösterilmek istendiği gibi karanlık hiç değil. Günümüzde bir çok aile özellikle kadınlarımızın fedakârlıkları sayesinde ayakta durmuyor mu. Kadın kendisinin sevdiği ve onu sevdiğini söyleyen ama sahiplenmeyen kollayıp gözetmeyen, ona, ailesine hiç bir fedakârlıkta bulunmayan erkek yerine belki hiç sevmediği ama kendisini sahiplenen koruyan erkeğe saygı çerçevesinde öyle bir bağlanıyor ki, en değerli hazinesi olan namusunu bedenini adeta ona hediye ediyor.
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol