Bir adam düsünün, ülkedeki her olumsuzlugu cesurca gözler önüne seren… Ülkenin siyasi istikrarsizligini, bozuk düzenini, gereksiz siddet eylemlerini, kapitalizmi yerden yere vuran… Ve yine ülkenin bu hale gelmesine büyük ölçüde katki saglayan bir Basbakan’a “ver yansin” eden… Böyle bir adam var… Bahsettigimiz kisi Michael Moore, bahsettigimiz ülke ise Amerika Birlesik Devletleri… Ve elbette bahsettigimiz Basbakan; George W. Bush.
Moore, yazdigi kitaplar, çektigi belgesel filmleri ve yaptigi televizyon sovlari ile yasanan “Amerikan Rüyasi”nin bilinmeyen öteki yüzünü gözler önüne seriyor. Örnegin 2002 yilinda yönetmenligine imza attigi “Bowling for Columbine” (bizdeki adiyla “Benim Cici Silahim”) filminde, Moore; Amerikan insaninin neden siddete bu kadar düskün, neden silaha bu kadar tutkulu oldugunu arastiriyor ve ortaya son derece sasirtici, ilginç, dehset verici sonuçlar çikartiyor. ABD’nin kanli, ama bir o kadar da kisa tarihini de gözden geçiren Moore, Vietnam, Küba gibi ülkelerin politik sorunlarina karisan ve sözde onlara “yardim” etmek (!) amaciyla elini kana bulayan “Sam Amca”nin kirli çamasirlarini gözler önüne seriyor.
2004 yilinda ise Moore, bu kez 11 Eylül saldirilarini mercek altina aliyor. “Fahrenheit 9/11” filminde oldukça sasirtici iddialari, kesinlik kazandiran dokümanlarla kanitlayan Michael Moore, ikiz kulelere uçak gönderen Bin Ladin’in, Bush ailesi ile olan yakin iliskilerini ve zengin petrol kuyularina kadar uzanan sirketler zincirinin halkalarini tek tek anlatiyor.
***
Kirklar Haber Gazetesi’nin dünkü mansetinde yer alan “13 bin kisiye, yalnizca bir doktor bakiyor” haberi Michael Moore’in son filmini aklima getirdi. “Sicko” (Hasta) isimli filmde Moore bu kez, Amerika’nin saglik sistemini elestiriyor. Üstelik öyle, sigortasiz hastalara uygulanan muameleden degil, tam tersine sigortali olmasina ragmen bir türlü uygun saglik kosullarindan yararlanamayan milyonlarca Amerikali’nin sasirtici ve ürkütücü hikâyesini anlatiyor. Saglik Sigortasi imkâni sunan özel sirketlerin hasta insanlar üzerinden nasil köseyi döndügünü ve yine bu sirketlerin bir hastanin ameliyat masraflarini karsilamamak için türlü türlü bahaneleri nasil uydurdugunu, Moore çarpici bir dille aktariyor bizlere… Bu da yetmezmis gibi, Ingiltere, Fransa, Kanada ve Küba gibi ülkelerdeki kusursuz saglik sistemini, kendi ülkesi ile karsilastiran Moore, sasirtici neticelere ulasiyor.
Aslina bakarsaniz, Amerika’nin saglik sistemini görünce, insan haline sükrediyor… Neymis efendim, Demirköy ilçesinde, Saglik Ocagi’nda sadece 1 tane doktor varmis. 13 bin nüfuslu ilçeden sadece 1 saglik görevlisi sorumluymus… Halimize sükredelim, bunu bulamayan da var (!)
Saka bir yana, ülkemiz yeni bir saglik reformunun esigindeyken, bu tür manzaralari görmek, insana pek de iç açici gelmiyor. Moore’in “Hasta” isimli filminin afisinde de yazdigi gibi; “Canimiz biraz yanabilir!”
***
Moore’in yazdigi kitaplari, çektigi belgeselleri görünce insan düsünmeden edemiyor; “Bu adam nasil oluyor da sokakta rahatça dolasabiliyor ?” diye… Öyle ya hemen her gün yüzlerce tehdit mektubu, telefonu alan birisi için oldukça sakin görünüyor… Moore gibi birisi Türkiye’de olsaydi, ne olurdu acaba? Elbette Ugur Mumcu’lara, Abdi Ipekçi’lere ne olduysa ona da o olurdu…
Su filmleri izleyin; “Bowling for Columbine” (2002), “Fahrenheit 9/11” (2004), “Sicko” (2007)
Su kitaplari okuyun; “Aptal Beyaz Adamlar”, “Ahbap Memleketim Nerede?” Yazar: Michael Moore.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol