Bu Hafta sizlerle Cuma gününün kıymetini anlatan çok güzel bir menkıbe sonrasında da Hadis-i Şeriflerden çok değerli bir demet paylaşacağız inşaAllah.
Cuma, müminlerin bayramıdır. Cuma günü yapılan ibadetlere iki kat sevap verilir. Bugün işlenen günahlar da iki kat yazılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cumartesi günleri Yahudilere, pazar günleri Nasaraya (Hristiyanlar) verildiği gibi, Cuma günü, Müslümanlara verildi. Bugün, Müslümanlara hayır, bereket, iyilik vardır.)
Cuma günü, ruhlar toplanır ve birbirleriyle tanışırlar. Kabirler ziyaret edilir. Cehennem, cuma günü çok sıcak olmaz. Âdem aleyhisselam cuma günü yaratıldı. Cuma günü, Cennetten çıkarıldı. Cennettekiler, Allahü teâlâyı Ccuma günleri göreceklerdir. Cuma günü kabir azapları durdurulur. Bazı âlimlere göre, müminin azabı artık başlamaz. Kâfirin cuma günü ve Ramazan ayı hariç, kıyamete kadar azabı devam eder. Cuma günü ölen müminler, hiç kabir azabı görmez. Kendisine Cuma namazı farz olan her Müslümanın alışverişini bırakıp namaza gitmesi farzdır. Özürsüz cumaya gitmemek haramdır... (Se'âdet-i Ebediyye)
***
Eskiden salihlerden bir mübarek zât böyle bir cuma günü, evde un kalmayınca merkebine yüklemiş buğdayı, değirmene doğru koyulmuş yola... Değirmene vardığında, çuvalı indirirken merkep kaçıyor. Merkebi aramaya çıksa, Cuma namazı kaçacak. Kendi kendine "Sen nereye gidersen git, ben Rabbimin emrinden çıkmam, doğru Cuma namazına gidiyorum" diyor... Vakit giriyor ve huşû içinde ibadetini yapıyor... Cumadan sonra bakıyor, merkep hâlâ yok... "Ben şimdilik eve gidip biraz dinleneyim, sonra çaresine bakarız" diye düşünüyor...
Eve yaklaşınca, ahırdan merkep sesi geliyor. "Hanım, bu merkebin burada işi ne?" diyor. O da, "Efendi, bugün ödüm patladı, az kalsın ölüyordum" diyor: "Bir aslan merkebi önüne katmış, bir o tarafa, bir bu tarafa, derken ahıra kadar getirdi. Ben de korkudan odanın bir köşesine saklandım. Pencereden baktım, aslan geldiği gibi gitti."
Adamcağız;
"Hanım, bu bizim merkep değil mi?" diye soruyor. Hanım da "Evet bizim merkep" diye cevap veriyor. Adam şaşırıp kalıyor... Hanımı bu arada "Bey, senin karnın açtır. Taze un geldi, ekmek yaptım" deyince adam hayretle "Hanım, un nereden geldi?" diyor. "Sorma bey! Komşumuz değirmene gitmiş, kendi unu yerine bizim unu getirmiş, yanlışlığı anlayınca da unu bize bıraktı. Yani unumuz geldi... Sana bir haberim daha var bey! Bizim komşu bahçesini sulamış ancak kanalı açık unutmuş, bizim bahçe de sulanmış!"
Mübarek zat, hanımından bunları duyunca ellerini açmış ve şöyle dua etmiş:
"Allah'ım ben senin bir emrini yerine getirdim, sen benim üç ihtiyacımı gördün. Sana ne kadar şükretsem azdır ya Rabbi...
Cumanız mübarek olsun efendim...
Hadîs-i şerîflerden bir demet...
Haset etmeyiniz! Ateş odunu yok ettiği gibi, haset de insanın sevaplarını giderir. (Haset, Allahü teâlânın birisine vermiş olduğu nimetin ondan gitmesini istemek demektir.)
Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onun yardımına koşar. Onu küçük ve kendinden aşağı görmez. Onun kanına, malına, ırzına, namusuna zarar vermesi haramdır.
Allah’a yemin ederim ki, bir kimse kendisi için sevdiğini, din kardeşi için de sevmedikçe imanı tamam olmaz.
Allah’a yemin ederim ki, kötülüğünden komşusu emin olmayanın, imanı yoktur. [Yani, hakiki mümin değildir.]
İnsanlara merhamet edene, Allahü teâlâ merhamet eder.
Küçüklerimize acımayan ve büyüklerimize saygılı olmayan, bizden değildir.
İhtiyarlara saygı gösterene ve yardım edene ihtiyarlayınca, Allahü teâlâ yardımcılar nasip eder.
Allahü teâlânın sevdiği ev, yetim bulundurulan ve ona iyilik yapılan evdir.
İki arkadaştan Allahü teâlâ indinde daha iyi olanı, arkadaşına iyiliği daha çok olanıdır.
Bir kimsenin iyi veya kötü olduğu, [Müslüman] komşularının onu beğenip beğenmemesi ile anlaşılır.
Allahü teâlâ, dünyalığı, dostlarına da düşmanlarına da vermiştir. Güzel ahlâkı ise yalnız sevdiklerine vermiştir [İyi huylu olan kâfirlerin ölümleri yaklaşınca, imana kavuşacakları umulur sözünün doğru olduğu buradan da anlaşılmaktadır].
Bir kimse, sevmediği birisine belâ, sıkıntı geldiği için sevinirse, Allahü teâlâ, bu kimseye de bu belâyı verir.
Haset etmeyiniz! Ateş odunu yok ettiği gibi, haset de insanın sevaplarını giderir. [Haset, kıskanmak, çekememek demektir. Yani, Allahü teâlânın birisine vermiş olduğu nimetin ondan gitmesini istemek demektir]
Zevcelerinizi dövmeyiniz! [Onları üzecek söz ve hareketlerde bulunmayınız!] Onlar, sizin köleniz değildir.
Allahü teâlâ indinde en iyiniz, zevcesine (hanımına) karşı en iyi olanınızdır. Zevcesine karşı en iyi olanınız, benim.
İmanı üstün olanınız, huyu daha güzel ve zevcesine daha yumuşak olanınızdır.
Üzerinde kul hakkı olan, insanların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helalleşsin, ödesin! Zira ahiret günü altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevaplarından alınacak, sevapları olmazsa, hak sâhibinin günahları, buna yüklenecektir.
Bir gün Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, Eshâb-ı kirâma karşı: (Müflis kime denir, biliyor musunuz?) buyurunca; (Parası ve malı kalmayan kimseye diyoruz) dediler. Buyurdu ki:
Ümmetim arasında müflis, şu kimsedir ki, kıyamet günü, defterinde çok namaz, oruç ve zekât sevabı bulunur. Fakat bir kimseye sövmüş, iftira etmiş, malını almış, kanını dökmüş, dövmüş. Sevapları, bu hak sahiplerine dağıtılır. Hakları ödenmeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları, bunun üzerine yükletilir. Sonra Cehenneme atılır.
Sual: Gıybet, dedikodu yapan bir kimseye, "bunu yapma günahtır" diye ikaz edildiğinde, o da, “bu da bir şey mi ki” diye cevap verse, bu kimsenin imanına bir zarar gelir mi?
Cevap: Bir kimse, birinin gıyabında bir şey söylese, dedikodusunu yapsa, yanında bulunanlar da, gıybet etme dese, buna karşı o kimse de, bu bir şey midir dese, bunu söyleyenin imanı gider. Çünkü bu hareketiyle, haramı hafife almış, harama ehemmiyet vermemiştir.
Sual: (Sarhoş etmezse bira, şarap ve benzeri alkollü içkiler haram değildir. Şehveti tetiklemezse müzik ve çalgı helâldir) denilerek çalgı ve içki helal sayılıyor. İçkinin azı da, çalgının her çeşidi de haram değil midir?
CEVAP: Elbette haramdır. Domuz etinin haram olması için illa zarar vermesi gerekmez. Bir damla kan, bir damla idrar zarar vermese de haramdır. Bir kaşık şarap sarhoş etmez, ama haramdır. Hiçbir fıkıh kitabında, şarabın haram olmasında, sarhoş etme şartı aranmaz. Şarabın, sarhoş etmeyen miktarı da, damlası da haramdır. (Dürer)
Bir hadis-i şerifte, (Çoğu sarhoş eden içkinin azı da haramdır) buyuruldu. (Nesaî) [Yani içinde alkol olan bütün içkiler haramdır.]
İçki gibi, çalgıyı helâl saymak da çok tehlikelidir. Sanki şu hadis-i şerif, bu mezhepsizler için söylenmiştir:
(Bir zaman gelecek, bazıları, içkiyi ve çalgıyı helâl sayacaktır.) [Buhârî]
Müziğin, çalgının haram olmasında şehvet şartı aranmaz. Hiçbir muteber din kitabında böyle yamuk bir ifade yoktur. Üstelik çalgı aleti bulunan yerde namaz kılmanın tahrimen mekruh olduğu; kendi çalmasa bile, evinde çalgı aleti bulundurmanın da günah olduğu muteber kitaplarda yazılıdır. Yine din kitaplarında, çalgı ve müzik bulunan davetlere gitmenin bile caiz olmadığı bildirilmektedir.
Her çalgının sesini dinlemek haramdır. Çünkü Resulullah, (Çalgı dinlemek haramdır, orada oturmak fısktır, ondan zevk almaksa küfürdür, yani küfran-ı nimettir) buyuruyor. (Redd-ül muhtar)
Birinin evinden çalgı sesi işitilince, o eve izinsiz girilmesi caiz olur. Çünkü o çalgı sesini duyurmakla evinin hürmetini yıkmıştır. Hazreti Ömer, bir kadının evine girip onu kamçıyla döverken başının örtüsü düşmüş, kendisine (Onun hürmetini yıktın) denildiğinde (Haramla meşgul olduğu için, onun hürmeti kalmamıştı) buyurmuştur. Bezzaziyye’de, (Çalgının haram olduğunda icma vardır) deniyor. (İbni Âbidin)
İcma demek bütün âlimlerin söz birliği demektir. Çalgı ve müziğin, şehvete hiç sebep olmasa da, haram olduğu bütün muteber din kitaplarında yazılıdır. Bazı mezhepsiz fâsıklar da, (Çalgı beni Allah'a yaklaştırıyor) diyor. Haramla Allah'a yaklaşılır mı hiç? Şeytana yaklaştıklarının farkında değiller galiba. Hiçbir âlimin mubah saymadığı ve bütün âlimlerin haram dediği bir hususa helâl demek küfürdür.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol