DEMİRTAŞ MAHALLESİ DEYİNCE

Kültürü teşvik etmeyi ve destek etmeyi kendine şiar edinmiş olan NİŞİKLİ  TURİZM'İN çıkardığı "Nişikli Travel" dergisinde, her kelimesi ayrı bir anlam veren belgesel ve araştırmaları ile Kırklareli'nin her mahallesini zengin bir kültür ve anı anlayışı ile pekiştirerek okunmamasının kişinin şanssızlığı olarak değerlendirilebilecek araştırma yazıları yazan Yayla Mahallesinin yetiştirdiği değerli simalardan Sayın Mustafa KARACA'nın beni arayarak Demirtaş Mahallesinde yaşamınızın belli bir bölümü geçti oralarla ilgili anıların vardır mutlaka bunları bizimle paylaşır mısın dediğinde bendeki memnuniyeti anlatmanın mümkün olamayacağını ancak görmekle mümkün olabileceğini ifade edebilirim. Bu duygularla ilk hatırıma gelenleri sizlerle paylaşabilirim.
Öncelikle 1967 li yıllara gittiğimizde yani bizim çocukluğumuzda Kırklareli'nin Yayla Mahallesi-Demirtaş Mahallesi ve Akalar Mahallesi bir bütün mahalle gibi görünerek acısında, tatlısında, düğününde, derneğinde, imecesinde bir araya gelerek paylaşımlarda bulunurlarda, Herkes birbirinin ağabeyi ablası, babası, anası, kardeşiydi, Kimse kimseye kem gözle bakmazdı. Tarladan gelirken çiftçi arabalarında mutlaka yolda karşılaşılan çocuklara vermek amacıyla ceviz, badem, ahlat, kayısı bulundurulurdu. Bunu eksiksiz uygulayan Demirtaş Mahallesinin unutulmaz simalarından eşek arabası koşan anıyla şanıyla rahmetli Topal İbram lakabıyla anılan İbrahim ağabeyimiz vardı. Daha şehir girişinde Çeşmeciğin önünde arabasını gördüğümüz zaman harmanlardan onun arabasına koşardık. Eşekler birbirinin tersine araba okunu çekerek giderken İbrahim abi, arabasında ne varsa çocuklara dağıtırdı, biri bitince başka bir şey verirdi. Ama torbasında istisnasız olarak mutlaka bazı yiyecekler bulunurdu, armut, ahlat, ceviz, badem, kayısı, ayçiçeği bir şey mutlaka bulunurdu. Onun arabasının olmazsa olmazlarındandı onlar. Başka arabalarda bu zenginliği göremezdik. İbrahim ağabeyimiz belki çok zengin değildi, varlıklı sayılmazdı, gecekondu iki odalı bir evde eşek arabasıyla belki çiftçilik yaparak geçimini sağlıyordu amma deve yüreği gibi gönül zenginliği vardı. Hiç bitmeyen tükenmeyen çocuklara sunacağı yiyeceği vardı. Çocuklar da onun neşe kaynağıydı, en büyük yardımcılarıydı. Harman değerken çalışırken zevkle gider İbrahim abiye yardımcı olurlardı. Sanki bütün mahallenin çocuklarının babası, çocuklarda onun çocuğuydu. Unutulması mümkün olmayan anılarım içinde yine Bir dönem Belediye Başkanlığı yapmış olan Muzaffer ENDER, Bağımsız olarak girdiğinde Wolswogen marka bir araba ile seçim konuşmalarını yaparken, mahallemizin tanıdık bir simasının Belediye Başkanlığına aday olmasının verdiği mutluluk ve gurur eşliğinde Demirtaş mahallesinin Yayla Mahallesi gençleriyle arkasından koşuşturduğu günler anılarımın bir köşesinde yer alıyordu.
Demirtaş Mahallesinin eski dönemlerde Muhtarlığını yapmış olan rahmetli İsmail KOYUNCU'nun muhtarlık çalışma ve anlayışını takip eden daha sonra Muhtarlık görevini üstlenen Fazlı TARA komşusu gibi hiçbir zaman Muhtarlık havasını yaşatmayarak her zaman komşularıyla beraber olup, kapasitesi doğrultusunda Muhtarlığı en güzel şekliyle yıllardır birkaç dönem götürmüştür. Muhtarlığının son zamanlarında geçirdiği rahatsızlık nedeniyle bu çok sevdiği görevden ayrılmak zorunda kalsa da Muhtarlık onun için kendisiyle birleşmiş, pekişmiş ondan ayrılması mümkün olmayan bir görev gibiydi. Hele hele Yayla Camiinin yıllarca müezzinliğini yaparken kendisini cemaatle bütünleştirmiş, çocukla çocuk, adamla adam olan muhabbeti her zaman zevkle dinlenen içimizden bir hoca Muzaffer KIRKIMCI'da Demirtaş Mahallesi deyince unutulmayan simalardan biri olarak karşımıza çıkıyor, modern hoca diye tabir ettiğimiz, zamanının en iyi Cumhuriyetçi Atatürkçü hocalarından biriydi. Allah rahmet eylesin Demirtaş ve Yayla Mahallesinde Mevlit, Yasin, Doğum Ölüm gibi olaylarda ilk akla gelen isimlerden biriydi. Çiftçiliği zevkle yapan mahallelerden biri olan Demirtaş Mahallesinde çok ayrı renkli anıları olan yüzlerinde bu anıların zenginliğini hala taşıyan simaları unutmak mümkün değil. Rahmetli Hamza GÜÇLÜ, çocuklarını gördüğünüzde mertliği, dik duruşu, heybeti ve delikanlılık ruhu ile babalarını aratmayan özelliklerini göz ardı etmek mümkün değil, Hemen karşılarında anıyla şanıyla Kasamoğlu diye tanınan İsmail BAĞIŞ, karşı sırada cüssesi ile Küpçü Muharrem aynen devamında Recep ve Azem PERAN kardeşler,  Çeşmeye karşı Sıvacılar, Uzun Latif lakabı ile Latif Aga, Demirtaş deyince unutulmayanlardan Kaplıcalar, Çiftçiliğin ve hayvancılığın duayenlerinden Tilo Aptullah diye andığımız Abdullah TİLEV ve çocukları, Hacı Çekiçler daha kimler kimler, hangisini sayayım hepsinin ayrı bir gönül zenginliği, ayrı bir unutulmaz anısı var belleklerimizde, Keşke zaman ve imkan olsa da her birini anlatabilsek, inanır mısınız daldan dala atlarken bakıyorum sayfa dolmuş daha ben bir şey anlatamamışım. Gönül ister ki, bu anılarımızı tazeleyebileceğimiz, bu anıları yaşayanların katılacağı bir etkinlik olsa da zaman şeridi içerisinde bundan 45-50 sene öncesine gidebilsek, Bu gün bu insanlarla kullandığımız orak, kavrama, çit arabası, çapa gibi aletleri gördüğümüzde biz oluşan kültür zenginliğini şimdiki gençlerin bu ne acayip şey böyle deyip hiç değer vermedikleri bu aletler sayesinde çok emek verilmiş, çok şey kazanılmış çok ömür tüketilmişti. Ama bunu yaşayanlar bilir, anılarını kurcalayanlar bilir. Tarihimiz geleceğimize ışık tutmalıdır. Nereden nereye geldiğimizi bilmeliyiz ki bu günlerin şükrünü daha iyi kavrayabilelim. Ben Yayla Mahallesi için yazdığım şiirimin son kıtasını, Demirtaş Mahallesi içinde yinelemek istiyorum.

 Öyle sindirdim ki, içime burayı,
   İnanın yaşıyorum kara sevdayı,
   Dünyaları verseler de bir ömür boyu,
   Değişemem kardeş mahallem Demirtaş'ı

Sevgiyle kalın, hoşça kalın.

Alaeddin İkican
e - posta :  alaeddinikican@gmail.com

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol