Anlasilmaz bir durumdayiz. Olaylarin arkasindan sürükleniyoruz. Olaylar üstüne günlerce konusuyoruz fakat önlem almaya gelince uyuyoruz. Demek oluyor ki öngörümüz yok, tedbirimiz yok. Olaylara önceden hakim olma yetenegimiz yok.
Anlamissinizdir son depremden söz ediyorum. Bilim adamlari deprem olacagini söyledik diyorlar, Sayin Basbakan depremdeki ölümleri kerpiç evlere bagliyor. Bu durumda Basbakan yeni bir sey söylemis olmuyor... Kerpiç evlerin depreme dayaniksiz yapilar oldugunu herkes biliyor. Burada herkesin bilmedigi sey deprem riski olan bir bölgede insanlarin hâlâ kerpiç evlerde oturmasi neyin nesidir? Devlet burada geregini niye yapmamistir? Hükümet etmek önceden duruma hükmetmek, hakim olmak demektir. Olaylar olup bittikten, felaket yasandiktan, insanlar öldükten sonra hükümetin yapacagi ancak yaralarin sarilmasina yardimci olmaktir. Oysa hükümet yaralari sarmaya gelmeden önce felaketi en aza indirecek önlemleri almak için vardir. Hükümetin masasinda ülkenin çesitli bölgelerinde meydana gelmesi muhtemel, riski yüksek depremlerin haritalari, alinmasi öngörülen önlemlerin listesi, zararin boyutlarini ortaya koyan degerlendirme raporlari vardir. Hep söyleriz ya böyle durumlarda devlet kâgit üstünde, kâgit dosya içinde..
Türkiye tarih boyunca büyük depremler yasamis, ayni büyüklükteki depremleri yasamaya namzet bir ülkedir. Bilim ve teknoloji bu büyük depremlerin ülkenin nerelerinde meydana gelecegini, ne gibi zararlara yol açacagini üç asagi bes yukari tespit etmis bulunmaktadir. Ülkeyi yönetenler de bu bilgilere sahiptirler. O taktirde ülkeyi yönetenlerin yapacaklari sey, yapilmasi gerekenleri, öncelikli durumlarina göre belirleyerek, bir plan ve program dahilinde önlemleri almaktir. Olaylar, felaketler meydana geldikten sonra yaptigimiz sey nedenleri konusmak ve sonuçlari ortadan kaldirmaktir. Bunu biz hep yapiyoruz. Ancak bu yöntemle basa geleni önlemek mümkün degildir. Anadolu’nun her tarafinda, özellikle Dogu ve Güneydogu Anadolu da kerpiç evler, tas tas üstüne konmus yapilar vardir ve bunlar bir plan, program dahilinde yerlerini dayanikli yapilara birakmazlarsa Türkiye daha çok blançosu yüksek zarar ve felaketleri yasayacaktir. Istanbul sonuçlari agir olacagi hesaplanan bir felaketle yüzyüzedir. Izmit depreminden sonra bir bilim adaminin yaptigi arastirmaya göre Marmara Bölgesinde 250 bin depreme dayaniksiz bina vardir. Bu konuda verilen raporlar devletin dosyalarindadir. Bir benzer sorun da sel sularina maruz yapilarin bulunmasidir. Bunlarin yapimina kim göz yummaktadir? Neyin karsiligi bunlarin insaatina izin verilmektedir. Gecekondular da bu tür sorunlar yasanmaktadir. Kaçak yapilasmaya göz yumulmakta, yada denetlemede gevsek davranilmakta, sonra bu binalar yikilmakta, aileler perisan halde ortada kalmaktadir. Izin veren, göz yuman yönetim, yikan, aileleri perisan eden yine yönetim. Bu olmaz. Elektrik ver, su ver sonra da bina kaçak diye yik. Bu durum vatandasin gözünde idareyi asindirmaktir, idareyi suçlanmaya açik birakmaktir. Bunlar yanlis sey.
Åzuraya gelmek istiyorum. Türkiye A’dan Z’ye kadar kendini planlamak, programlamak ve faaliyet alanlarini disipline etmek zorundadir.
Devlet disiplini, kanun hakimiyeti her alanda kendini hissettirmelidir. Göz yumma, kayirma, rüsvet, suistimal, idarede ahpaplik, yandaslik bitmelidir. Dünyada ve özellikle Bati’da, Avrupa’da kendisini disipline eden, kanunlari, kurallari etkili ve egemen kilan çok ülke vardir. Adamlar önlemlerini almislar, ülkenin ve yurttaslarin muhtemel zarar ve ölümlerini asgariye indirmeyi basarmislardir. Söz gelimi Japonya’da deprem olur, fakat insanlar ölmez. Çünkü yapilar depreme dayanikli insa edilmistir. Dileriz ki Kerpiç Evler altinda pisi pisine ölen yurttaslarimiz hükümetlerin etkili önlemler almasini tetikler. Kimbilir?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol