DOST KAVGASI MI POST KAVGASI MI ??? -2-

Birkaç ay önceydi, Kırklareli'nde bir büyüğümüzle sohbet esnasında söz ülkede artık darbe olur mu ya gelince; her an her şey olabilir hep hazırlıklı olmalıyız demişti. O günden beri görüşmedik, onlar böyle bir girişim bekliyorlar mıydı bilmiyorum ama yürütmenin başı olarak Sayın Başbakanın bazı beklentileri olduğunu artık biliyoruz da acaba bu kadar mıydı. Bazen Sayın Başbakanın çok ileri ifadeler kullandığına şahit oluyoruz da bunun altından kalkamayacağını düşünüyoruz ya; internet kullanan sade vatandaşın bile istemese de ekranına gelen görüntü, kulağına gelen ses kayıtları çok daha fazla istihbarat bilgileriyle onun önüne çok öncesinden geldiği ve devletin tüm bilgilerine vakıf olduğunu düşününce, o olayın nerelere gideceğini görüp ona göre değerlendirmeler yapıp konuşuyor.
Son olarak 'haşhaşiler' benzetmesi yapmıştı Başbakan. Benim ve belli ki birçok kişinin ilk kez duyduğu bu benzetmeyle ilgili meraklar çok olunca, tarihçi yazarlarımızdan Sayın Yavuz Bahadıroğlu Akit gazetesinde bu konuda aydınlatıcı bir makale yazmış. Aynı değiller demiş ama birçok benzerliklerinden söz etmiş. Kıskacına aldığı gençleri, insanları kimi dini kimi dünyevi söylemlerle kendi istekleri doğrultusunda hareket edecek militan ruhlu yetiştirip devlet kadrolarına sızmak, deşifre olduklarında artık her şeyi göze alacak hale gelmek en basit ortak özellikleri. Bu ölçülerde olmasa da aynı şey karşıt görüşte olanlar için de geçerli değil mi. Onlar da çocukları, gençleri başka şeyler söz konusu olduğunda ölümü dillendirecek, göze alacak, ölümüne sevecek şekilde yetişiyor. İlk günlerde ki kaba gürültü sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyor, iş artık dershane, yolsuzluk boyutunu çoktan aştı. Nasıl bir mühendislik ile karşı karşıya olduğumuzun belki halâ bile tam olarak farkında değiliz.
Bu kadar kadrolaşma nasıl oldu? Her ne kadar hatalar olsa da ben, iktidar-cemaat işbirliği görüşüne katılmıyorum. Bizim kültürümüz bu. Oğlumuzu kızımızı evlendirirken, firmamıza eleman alırken vb. her türlü alanda birilerine danışırız. Hele ki bu referans aldığımız kaynak geçmişte sözüne güvenilen biriyse ister istemez onun sözüne güven duyar tavsiyelerini referans olarak alırız. Kişinin siyasi görüşü vb. bakmaksızın başarıları, işinin ehli olması, emanetin ehline verilmesi esastır islamiyette. Yurt dışına kaçak yollarla çıkarılan tarihi eserlerimizin geri getirilmesinde büyük emekleri olan, bu alanda tarihimizin belki de en başarılı ismi olan eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'a sormuştu gazeteciler; Ak Partide yadırganmadınız mı diye. ''Tam tersine, gurbetten gelen evlat hasretiyle bağra basıldım'' diye bence tarihi bir cevap vermişti. Yakinen şahit olduğum bir başka olay: Ak Partinin yeni iktidar olduğu yıllardı. Bizimle ilgili bir kamu kurumunda görevli Ak partiyle zıt siyasi görüşü olan biri hakkında yapılan şikayetler tüm ısrarlara rağmen sonuçsuz kalmıştı. Biz onun yaptığı yanlışları bilsek te, o kağıt üzerinde yaptıklarının devlet yararına olduğunu gösterebiliyordu. Şimdi o kişi bir kamu kurumunda üst düzey sayılabilecek yönetici.
Geçmişte yanlış yapıldığı ne kadar gerçekse bu yanlıştan dönmek te o kadar gerektir. Ülkemiz vücudundaki mikropla mücadele etmenin ateşini yaşıyor. Ak Parti iktidarına karşı geçmişte de ittifaklar yapılmıştı ama onlar görünürde sadece siyaset içindeydi. Doğu sınır illerimizden birinde görevli bir manevi kardeşim seçime bir kaç gün kala izine gelmişti, geri gidip oy kullanıp tekrar geleceğini söylediğinde hayırdır diye sordum, abi o şartla izin verdiler deyip eklemişti; kime oy vereceğimizi söylemediler, sağa verecekseniz MHP, sola verecekseniz CHP ye verin diye telkin ettiler ama asla vermeyeceğim vermeyeceğiz demişti ki o seçim sonuçları da onun söylediklerini doğrulamıştı. O üstü kapalı temiz bir ittifaktı, bugün karşımızda tarafları tam olarak bilinmeyen çok kirli bir ittifak var, ve bu toz duman bulutu arasında kendine siyasi kazanç sağlamaya çalışırken, milli değerlerimize bile zarar verebilecek ifade ve davranışlardan çekinmeyenler.
Başbakan var olan tehlikenin büyüklüğünün farkında ki; bu bir 'kurtuluş savaşı' diyor, 'ya millet, ya zillet kazanacak' diyor, onun içindir çok sert denilen önlemler. HSYK düzenlemesi ve atamalar bu kadar tartışılırken diyor ki ses kaydı: Bank Asya ile ilgili; (sırayla saydığı üst düzey BDDK yöneticileri için) bizim arkadaşlarımız, onları aşıp bize ulaşamazlar... Gelsinler temiziz yok, ulaşamazlar. Ve bir kaç gün sonra o kişiler görevden alındı. BDDK böyleyse diğerleri nasıldır. Tam anlamıyla; anamı öpen kadı, kadıyı kime şikayet edeyim hikayesi... Geldiğimiz aşamada dershaneler açık kalsa, HSYK düzenlemesi yapılmasa da değişecek bir şey yok. Bu dershane, yargı, BDDK, iktidar değil rejim kavgası, rejimi nasıl yıkarız, nasıl ayakta tutarız kavgasıdır. Hükümet değil devlet meselesidir. Gemiler çoktan yakıldı geri dönüş yok, adada başbaşayız, tek çare çözüm. Önemli olan bu savaşı Başbakanın kazanması değil, top yekün millet olarak bizim kazanmamızdır.
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78    

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol