Çok Partili hayata geçtigimiz 1946 yilinda Türkiye topraklarinin yüzde 60'i ormanlarla kapliydi. Gerek Osmanlilar zamaninda gerekse milli mücadele döneminde ormanlardan agaç kesmek yasakti. Bu konuda Osmanli Sultanlarinin fermanlari vardi. Odunla çalisan trenler için ormanlardan odun kesmek yasakti. Ormanlar askerler tarafindan korunuyordu. Sirf ormani korumak için olusturulmus bir orman askeri sinifi vardi. Onlara " Orman Muhafaza Askeri" deniyordu.
Cumhuriyet ilan edildiginde orman alanimizin ne kadar oldugunu kesin olarak bilmiyorum ama 1950 yilinda yani çok partili hayata geçtigimiz dönemde Türkiye 45 milyon hektar orman varligina sahipti. Bir baska ifade ile ülkemizin yüzde 60'i ormanlarla kapliydi. Bugün bu orman varligi 24 milyon hektara gerilemistir. Demek oluyor ki 60 yilda ormanlarimizin yüzde ellisini kaybetmisiz. Simdi adini tam hatirlayamayacagim ama 1960 yilinda meydana gelen 27 Mayis Devrimi sirasinda soyadi Ülgenalp olan bir orgeneral Erzurum'da yaptigi bir konusmada ormanlari Iki Ayakli Keçilerin yok ettigini söylemisti. Orgeneral Ülgenalp, ormanlarin kesime, tahribata açik birakildigini söylemek istemisti. Nitekim bu 59- 60 yillik çok partili hayatta Türkiye Büyük Millet Meclisi birtakim isimler altinda 25 defa ORMAN AFFI çikarmistir. Ancak ormanlarin ciddi anlamda korunmasi, cezalarin artirilmasi ve Orman Aflari'na son verilmesi 1980 Askeri Müdahalesi sayesinde olmustur. Bu vesileyle bir gerçege isaret etmek isterim ki Türkiye'de orman yanginlari çok partili hayata geçtikten sonar görülmeye baslanmistir. Hatta bir bilgiye göre kaçak ve plansiz programsiz kesimler yanginlarin yok ettigi orman varligindan iki kat daha fazla olmustur.
Bu açidan baktigimda Kirklareli, Türkiye'de orman varligi yogun olan bir ildir. Tabii bu yogunluk cumhuriyetin ilk yillarinda ve çok partili hayata geçtigimiz, 1950'li yillarda bugünden daha fazlaydi. Geçen gün Kirklareli'nin taninmis is ve ticaret adamlarindan CEVAT GÜRKAS ile bunu konusurken bana "30-40 yil önce Kirklareli'ne yakacak odunlar Kirklareli'nin çevresindeki yakin köylerden, Elmacik'tan, Kadiköy'den, Demircihalil'den gelirdi. Nitekim Gazeteci Yazar Ali Riza Dursunkaya'nin arastirmalarinda okumustum. KIRKLAR TEPESI'nde ki Yanikkisla'nin kerestesinin hemen sehrin kenarindaki ormandan temin edildigini söylüyordu. Bir baska yerde de Osmanlilar zamaninda Kirklareli'nde ev ahirlarin kerestelerinin Bulgaristan ormanlarindan geldigi yaziliydi. Demek ki o yillarda ve o zamanlarda Kirklareli ormanlari koruma altindaydi. Cevat Gürkas Kirklareli'nden Çorlu, Edirne ve diger yerlere esek sirtinda ve arabalarla yakacak odun ve odun kömürü gittigini yasli yakinlarindan dinledigini anlatmisti. Ama bütün bunlari 1950'li yillara kadar Kirklareli'nin zengin orman varligini pek etkilememistir. Zira bende biliyorum ki 1940'li yillarin sonuna dogru Kirklareli'nin Demircihalil köyü taraflarinda insan yolu bulamayacak kadar bir orman yogunlugu vardi. Tabii ormanlarda Av ve Yaban hayati zenginligi de öyle idi. Geyik, Karaca, Kurt, Tilki, Tavsan, Domuz ve kanatli kuslar ormanlara bir zenginlik ve güzellik katiyordu. Ancak ne var ki bugün Kirklareli'nin tarihi ormanlarina benzer ormanlik alanlar ancak sinir boylarinda kalmistir. Sinir boylarinda kalmasinin nedeni de Yasak Bölge olmasindandir. Kirklareli'nin Istranca eteklerindeki bayirlar, tepeler, çataklar, yamaçlar çiplak kalinca orman teskilati o yillarda 75 km uzunlugunda, 15-20 km. genisliginden kalan bir serit'i Agaçlandirma kapsamina alma ihtiyacini duymustur. Bu yörelerde hakim cins mese iken, agaçlandirma çam ekimi olarak öne çikmistir. Orman varligi gidim gidim küçülürken, orman sinirlari geri çekilirken orman köylüsü de bu paralelde fakirlesmistir. Orköy'ün orman politikasi akilci ve gerçekçi olmamistir. Bir Amerikali kadin yazar bu durumu gördügünde Kirklareli'nde orman köylüsünü içinde yasadigi ormanlara yabanci kaldigini Orman El Sanatlari diye bir sey görmedigini söylemistir. Bolu tarafinda orman köylüsünün el becerileri ile agaci hediyelik esya haline getirdigini vurgulamistir.
Ne diyelim? Türkiye bugün topraklarini agaçlandirma sorunuyla karsi karsiyadir. Yilda 500 milyon ton toprak erozyon nedeniyle denizlere akmaktadir. Aci bir gerçek degil mi?
nazifkaracam@gazetetrakya.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol