DÜNYAYA AZGELİŞMİŞ BİR ÜLKE DEMOKRASİSİNİN ÖRNEĞİNİ VERMEYE ÇALIŞIYORUZ KOLAY DEĞİL

Köy Enstitülerinin kapatılma sorunu güncelliğini koruyor. Cumhuriyet Gazetesinden Ahmet Cemal bayram son çıkan bir yazısında gerçeğe parmak bastı, İsmail Hakkı Tonguç' un gazeteci yazar rahmetli Mustafa Ekmekçi' ye söylediğini bir başka biçimde söyledi ve Köy Enstitülerinin kapatılma yolunu İsmet İnönü' nün açtığını açıkladı. Aslında bu baştan beri söyleniyordu da Cumhuriyetin İkinci kuşağı olan bizler Atatürk' ün en yakın silah ve mücadele arkadaşı İnönü' ye bunu yakıştıramıyorduk. Ben şahsen bu tutum içerisindeydim. Bugün de öyleyim.
Köy enstitülerinin temelini Atatürk atmış, kuruluşları ise İnönü zamanında gerçekleşmiştir. İnönü Enstitülerinin kuruluşuna açık destek vermiş bir devlet adamıdır. Eğitime gönül vermiş , eğitimi' İNSAN OLMAK MİLLET OLMAK DAVASI 'biçiminde ifade etmiş biri olarak ,Köy Enstitülerinin önce bünyesel bir değişikliğe gitmesine daha sonrada tümden kapatılmalarına nasıl göz yumar diye düşünüyorduk.Bu gün dahi inanmakta güçlük çekiyoruz.
Köy enstitülerinin  kapatılma süreci 1946 yılında çok partili hayata geçiş ile başlamıştır.İnönü ,molla kökenli bir profesör olan  Şemsettin Günaltay' a hükümet kurdurmuştur.Şemsettin Günaltay Hükümeti çok partili hayata uyum amacıyla öngörülecek politikaları belirlemek amacıyla eski 'Milli Eğitim Bakanlarından Tahsin Banguçoğlu  Başkanlığında bir komisyon kurdurmuştur.Bu komisyon devrimin tabiatında ve uygulamalarında görülen disiplini afifletip gevşetmeye ,bazı şeyleri göz ardı etmeye ,mesela Diyanet Başkanlığı üzerindeki baskıyı gevşetmeye karar vermiştir.CHP' den ayrılıp Demokrat parti'yi kurmuş olan toprak ağalarının aşiret reislerinin söylemleri üzerindeki duyarlılığı azalmıştır.Çünkü ülkede yeni bir dönemle birlikte uygulamalarda söylemler de , halkın yakındığı şeylerde değişmiştir.Nitekim iktidar partisinde iki milletvekili Muhittin Baha Pars ile Hamdullah Suphi Tanrıöver Cumhuriyetin ilanından beri halkın kendisine özgün yaşamında yer almış olan Din konusunu Meclis kürsüsüne taşımışlardır.Böylece Din politik sahnede ve politikacı ağzına konu olmuştur.Yani ünlü edebiyatçı Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun dediği gibi''Cumhuriyet Muhalefeti ile doğmuş çok partili hayata geçiş ise Cumhuriyet devrimi'nin yeni uygulamaları ile hayatın içine girmiştir.Alman yazar Gollhourd '' YENİ TÜRKİYE'DE İSLAMLIK '' adlı kitabında çok partili hayata geçiş neler olduğunu anlatır.Tavsiye ederim.
Buna göre Türkiye'de çok partili hayata yani Cumhuriyetten demokrasiye geçiş bir anlamda     İRTİCA ile başlamıştır.Cumhuriyettin aydınlanma ocakları ,kültür evleri yani Halkevleri ve Halkodaları .Köy enstitüleri kapatılarak ,köy ve şehir meydanlarındaki HALK KÜRSÜLERİ Kaldırılarak siyasi hayatımıza girmiştir.Yeni Siyasi Hayat'ın böyle başlamasına gerek var mıydı bilmiyorum.Zannım odur ki buna gerek yoktu.Fakat ne çare ki demokrasi kendisine hayatiyet veren kurumları ele alarak,kapatır halkın siyasi yaşamında yerini almıştır.Demokratikleşme döneminin kadroları ve toplumu için EĞİTİM BİRLİĞİ bozulmuştur.Ahmet Cemal yazısında İNJNA dahil , bütün kesinlerin sorumluluğu olduğuna işaret etmektedir.İSMET İNÖNÜ' nün de ATATÜRK gibi bir DEVLET ADAMI  olmadığını belli ettiğine gönderme yapmaktadır.
Geri toplumlarda demokratikleşmenin ,demokrasi ile yönetilmenin kolay olmadığını bilmeyen yoktur.Geri ülkelerde demokratikleşme böyle olmaktadır.Demokrasi çarkını çevirmenin zor olduğu söylenmek tedir.Türkiye tarihe ve dünyaya bunu göstermeye ,bunu anlatmaya çalışmaktadır.Bu hareketin ,yani Türkiye Örneği'nin bir benzeri dünyada olmadığı için halka dönüp '' Falan ülkede  de demokratikleşme böyle bir adım ileri iki adım geri olmuştur''diyemiyoruz.Çünkü örneği yok.Onun için herkes işine baksın Tarih her şeyi yazacaktır.Gelecek kuşaklar kimin haklı kimin haksız olduğunu bilecektir.Okuyanlar olursa bunu öğreneceklerdir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol