DÜNYA KADINLAR GÜNÜNDE TÜRK KADINININ DURUMU

Dün, “Dünya Kadinlar Günü” idi. Kadinin özgürlügü günü ülkemizde de çesitli toplantilarda degerlendirildi. Ancak bütün konusmalara, mücadelelere ragmen dünyada kadinin yeri ve rolü pek fazla degismis degildir. Özellikle geri ülkelerde, bizim gibi gelismekte olan memleketlerde kadin hemen hemen ayni yerde durmaktadir. Biz belki bu baglamda geri ve diger ülkelerden birkaç adim ilerdeyiz. Çünkü, Cumhuriyet Türk kadinina bir takim haklar tanimistir. Kadin konumunda devrimi Atatürk yapmistir. Bugün Türkiye’de bunun bilgisi ve bilinci içersinde kaç milyon kadin vardir? Son yillarda kadinin degisen konumuna bakarsak kadinlarimiz Atatürk’ün kendileri için yaptigi devrimin pek farkinda degildirler. Kadinin görüntüsü bundan 50-60 yil öncesinin gerisine düsmüstür.

Türkiye’de kadin Osmanli Devletinin son yillarinda topluma girmeye, sahneye çikmaya baslamistir. Hatta 1880’li yillarda zamanin Osmanli Idaresi kadini saymaya bile gerek görmemistir. Erkeklerin sayimi ile yetinilmistir. Osmanli, kadini evin içinde, erkegin yaninda bagsiz ve baglantisiz yasamaya mahkum etmistir. Erkek esine “BOÅz” dedigi an kadin kendisini kapinin önünde bulmustur. Åzeriat kadini itibarli kilmamistir. Ona güvence vermemis, is hayatina atilmasina yasaklar koymustur. Bu baglamda Türk kadininin kendisini kurtarmak için bir özgürlük savasi da olmamistir. Kendisine ailesi, esine verdiyse onunla yetinmistir. Kadin simdi yani Cumhuriyet Dönemi’nde biraz özgürdür. Fakat buna ragmen evin içinde ve toplumda siddete maruzdur. Her on kadindan dördü bu siddeti yasamaktadir. Ülkemizde günde dört milyona yakin kadin eslerinden dayak yemektedir. Töre gelenegi dolayisiyle aile meclisinden ölüm karari çikmakta, namus cinayetine kurban gitmektedir. Baska nedenlerle de kadin öldürülmektedir. Horlanmakta, Anadolu’da “Kasik Düsmani” olarak söylenmektedir.

Türkiye’de nüfusun yarisi kadindir. Ancak her yüz kadindan 26’si is hayatindadir. Üst düzey de yönetici kadin sayisi çok azdir. Dünya parlamentolarinda en az kadin sayisi bizim meclisimizdedir. On milyona yakin kadin okuma yazma bilmemekte, kizlari okutmak hala ciddi bir sorun olarak gündemde kalmaya devam etmektedir. Son yillarda devletin kadini okutmakta ciddi bir gayreti görülmemektedir. Özellikle Dogu ve Güneydogu Anadolu’da kizlari okutmamak için ailelerin direndikleri, bir takim geleneksel mazeretlerle isi yalama yaptiklari basinda yer alan haberlerden anlasilmaktadir.

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ elbet çok önemli ve anlamli bir gündür. Fakat Kirsal kesim bu güne çok uzaktir ve hatta yabancidir. Kasaba ve sehir kadinlari ise örgütlü olmadiklari için bu Özel Gün’ü geregince degerlendirip kutlayamamaktadirlar. Bu nedenle Türkiye’de kadin çagdas anlamda kendini kanitlama olanagindan yoksundur. Yasalar kendisine sosyal, siyasal ve medeni haklar tanimis olsa bile kadinlarimizin çogunlugu bunun bilgisinde ve bilincinde degildir.

Ancak Türkiye kalkinmak, ilerlemek istiyorsa kadini öne çikarmak kadinin ilerleme yolunu açmak zorundadir. Kadin es ve aile baskisindan, toplum baskisindan kurtulup kendi özgür iradesi ve kisiligi ile varligini, erkegin ve toplumun yarisi  oldugunu kanitlamada destek görmelidir. Bundan korkmamak gelenekçi kültürün tutuculuguna kadini teslim etmemek gerekir. Yani kadin da erkek kadar toplumda, aile içinde hür oldugunu hissetmelidir. Türkiye’nin uygarlasmasi ve çagdaslasmasi için bu gereklidir. Bütün bunlara ragmen Cumhuriyet Kadinlari’nin bir gayretin, bir kisilik savasi ve mücadelesi içinde olduklarini (tümü ile degilse de) söylemek, bizim gerimizde kalan ülkelerin biraz ilersinde oldugumuzu ifade etmek hak sinaslik olur. Yani yigidi öldür hakkini ver derler ya.. Öyle bir sey. Kadinlarimizin, okuyan genç kizlarimizin daha ilerde bir konumda olmalari bir Cumhuriyet Projesi’dir. Onu gözetmek, gerek ve gerçeklerine uymak gerekir.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol