DÜŞÜNCELERİN BOYUTU VE DERİNLİĞİ VARDIR ANCAK SÖYLEMEYE BAĞLI

Dünya edebiyatı yazarlarından Avusturalyalı Franz Kafka benim çok sevip okuduğum yazarlardan biridir. Milenaya Mektuplar adlı kitabı başlı başına fikir ve düşüncedir. Katarak Ameliyatı'nı gerektiren göz merceklerini zorlayarak bugünlerde onu tekrar okumaya çalışıyorum. Yatağa "KAFKA İLE KONUŞMALAR" kitapçığı ile giriyorum. Kitap, Bulgi Yayınevi'nin. Küçük bir kitapçık ama Kafka'nın Reçete Fikir ve Bilgileri her şeye değer.
Kafka üzerine yazacaklarıma geçmeden önce onun hakkında bazı Batılı fikir ve düşünce adamlarının dediklerine değinmek istiyorum.
Fransız düşünce tarihinin en büyüklerinden J. P. Sartre "Kafka olmasaydı çağımızın Batı edebiyatı olmazdı" diyor. Bir başka Fransız düşünürü olan Albert Camus ise Kafka için, "Kafka bizi insan düşüncesinin son sınırlarına getirdi." Max Brod da "Gustav'ın bu kitabını okurken sanki dostum Franz Kafka dirilmiş de yanıma gelmiş sandım" diyor.
Bana göre Kafka bir başka çeşit düşünür ve fikir adamıdır. Düşüncesini dile getirdiğinde okuyanı ve dinleyeni sanki dünyadan uzak bir yerlere götürüp bırakır. Amacı insanın kendisini tanımasıdır. "O, MEÇHUL İNSAN nasıl oluyor da fikir ve düşünce üretiyor? Hayatın anlaşılmayan taraflarına göndermeler yapıyor" Ben de insanın gözlerine bakar incelerim. Onlar sözlerden daha çok şeyler söyler bana.
Kafka'nın günahı yorumlayışı vardır ki günlerce düşünseniz anlamakta güçlük çekersiniz. Ona göre günah bütün hastalıkların köküdür. Ne demektir bu? Önce günah dediğimiz şeyin ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Kafka'ya göre günah "Ölümlüğün kaynağıdır." Bu nedir? Bu, bir bilinmeyen şeydir.
Bizim insanımız ciddi düşüncelerin ne gibi anlamları, çözümleri çağrıştırdığını anlamaya hazır değildir. Çünkü felsefe okumamıştır. Felsefe bize bilgiyi, araştırma imkanı verir. Bilgiye ulaşmanın yolunu açar. Tabii bal yememiş insana, balın tadı sorulmaz. Felsefe okumamış insan da bilginin derinliğine gidemez, korkar.
Bilgi bilgiyi çağrıştırır. Bundan dolayı rahmetli Uğur Mumcu "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz" demiştir. Bu demektir ki insan önce bilgiye ulaşmak, onu elde etmek zorundadır. Bilgi hayatı anlamak, hayata anlam kazandırmak için lazımdır. Doğru yerde, doğru bilgiden daha güçlü, insana ondan daha yararlı bir şey yoktur. Bilgi fakiri insanların elbet bu tür bir sorunu yoktur. Çünkü insanın dünyasını aydınlatan, yaşamına ışık tutan bilgidir. Bu nedenle toplumların, en son amacı BİLGİ TOPLUMU olmaktır. Türkiye'nin şu zamanlarda gündeminde BİLGİ TOPLUMU olmak gibi bir sorunu ve belirlenmiş bir amacı yoktur. Olsaydı eğer kütüphaneler, camiler kadar insanla dolarda, kütüphanelerde okuyucu bekleyen kitaplar elden düşmez, raflarda toz tutmazdı. Bu durumda adama sorarlar, Kafka'nın okuyucusu nerede biz neredeyiz?
Franz Kafka dostu Gustav ile konuşurken bir yerde mutluluktan ve güzellikten söz eder, gençliğin güzelliği görme yetisinin çok güçlü olduğunu belirterek:
Güzelliği görme yeteneğini alıkoyan hiçbir zaman yaşlanmaz. Kişinin en iyi anlattığı şey, uzak yerlerdir. Burada Kafka uzak yerlerde anılarının yaşlılıkta öne çıktığını söylemek ister. "Rüya gerçeğin örtüsünü kaldırır. Gençliğin geleceğidir yaşlılık, öyle ise kavga niye?" diye sorar şu cümleye vurgu yapar:
"Bütün hayat ölüme giden yoldur ancak Keşişler (Papazlar) çöldedir ama çöl onlarda değil. Kişi hep elinde olmayan için çabalar. Bu hayatın bir gereğidir. Hayatı başka türlü anlamaya çalışan yenik düşer."
Beyin kıvrımlarınızın açılmasını istiyorsanız Franz Kafka'yı okuyun, düşünün derim.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol