EDEBIYATÇILAR VE ESERLERI

Türklerin Bati'ya dogru yolculuklari Hakan ile Hatun'un beraberligi ile baslamistir. Fakat ne var ki Ortadogu Esigi'ne geldiklerinde Hakan, Kral, Åzah, Emir, Sultan olmus, Hatun ise arka plana çekilmistir. Yani kadin devlet hayatindan, sosyal ve ekonomik hayattan ayrilmis, çarsafa, türbana dolanmistir. Kadin'in sosyal ve ekonomik hayata dahil edilmesi 1908 Mesrutiyet Devrimi'nden sonra olmustur. Siyasi hayata atilmasi ise Cumhuriyet Dönemi'nde gerçeklesmistir. Aradan sunca yil geçtikten sonra simdi kadin için ayni türde bir yasam biçimi öngörülmekte, onun mücadelesi yapilmaktadir. Bunun sonucu olarak bugün toplumumuzda " KURTULMUÅz KADIN, KURTARILMAYI BEKLEYEN KADIN" tipi çikmistir. Bu düsünceye Servet Sami Uysal'in "EÅzLERINE GÖRE EDIPLERIMIZ" kitabini okurken geldim.
Åzüphesiz Türk Edebiyatinin edipleri, yazarlari, sairleri, sanatçilari siradan insanlar degildirler. Onlar topluma, gelecege söyleyecekleri olan insanlardir. Bu bakimdan onlarin özelliklerini en iyi bilen eslerin yakinlari olmak lazimdir. Nasil yazmislar, neler yazmislar, nasil yasamislar, nasil düsünmüsler, sosyal iliskileri  nasilmis, ilginç anilari ve meslekleri neymis ve daha birçok ayrintilari eslerinden, yakinlarindan ögrenmek son derece ilgi çekiçidir. Eser vermis insanlari kendi ortamlarinda, kendi sartlari içerisinde tanimak, arkalarinda bir kadin oldugunu bilmek, ilginç olmanin ötesinde,ögretici olmaktadir.
Mesela ben Atatürk'ün çevresi yazarlarindan  olmasi itibariyle  gazeteci yazar Falih Rifki Atay'in yasamini, Atatürk'e yakinligini çok  merak etmisimdir. Hatta Istanbul Çapa Egitim Enstitüsü'nde girdigim edebiyat sinavinda, sinav ögretmenleri Ahmet Kabakli ve Orhan Åzayik Gökay'a onu övdügüm için not alamamis, edebiyatçi olamamisimdir. Kitapta ikinci esi Mehrura Hanim'in anlattigi gibi Falih Rifki Atay, ömrü boyunca Atatürk'ü Cumhuriyeti, Atatürkçü düsünceyi  ve devrimleri anlatmistir. Atatürk'e karsi olanlar onu anlatanlara da karsi  olmuslardir.
Ediplerimizi yeri geldikçe, sirasi geldikçe ve gerektikçe okumusuzdur. Içlerinde sevdiklerimiz vardir, düsüncelerini begenmediklerimiz vardir. Tabii okudugumuz yazarla sonuna kadar ayni tarife ile seyahat etmemiz mümkün degildir. Ama fikirlerini begenmezsek, hosumuza giden seyler söylenip yazilmissa yazari hiç yalniz birakmak aklimiza gelmez. Hep beraber olmak isteriz. Anlatmasina doyamayiz. Böyle, yerli ve yabanci edipler vardir.
Türk'ün edebiyati eskidir ama dünyaya açilmasi Cumhuriyet Dönemi'nde olmustur. Bugün dünya edebiyati tarihinde iki insanimiz vardir. Biri Nazim Hikmet, digeri Nobel ödüllü Orhan Pamuk.. Tabii Cumhuriyet Dönemi yazarlari içinde kitaplari yabanci dillere çevrilenler vardir ama dünya çapinda soluk ve ses getiren yazarimiz henüz yoktur. Eslerinden yazarlarimizi okuyup dinledigimiz zaman ayrintilardan anliyoruz ki Türk düsünce ve yazi hayati henüz evrensel bir düzeye gelmemistir. Buna Osmanli'nin Avrupa ile kendi arasinda koydugu KÜLTÜR AÇIÄzI neden olmustur. Bugün  Avrupa ile aramizda 300 yila varan ve giderek açilan bir Kültür Açigi vardir. Peygamberin ümmeti okumadigi gibi Mustafa Kemal'in milleti de okumuyor, kitabi, yaziyi sevmiyor. Oysa Falih Rifki Atay kivirip yere attigi her kagit parçasina ufuk açici cümleler yazmistir. Yazilarini, kitaplarini okudugunuz zaman görürsünüz ki cümleler önünüze yeni düsünceleri çagirmis, yeni düsünce ufuklarini açmistir.
Daha ne diyeyim? "Eslerine Göre Ediplerimiz"i okuyun diyorum.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol