Türkiye Resmi Eğitim'i Osmanlının son yıllarında tanımıştır. Bu zamanı rakama vurursak yaklaşık 200 yıl öne çıkar. Ondan önce molların eğitim yaptırırlardı ve medreseler o yıllarda molların elindeydi. Yeni Türk halkının eğitim görmeye başlaması 200 yıllık bir meseledir. 200 yıldan beri eğitim görüyoruz. Fakat eğitimsizliğimiz devam ediyor. Bu Eğitim AÇIĞI kapanır mı? Ne yazık ki kapanacağa benzemiyor. Aksine dünyada Eğitimli Uluslar arttıkça bizim eğitimde geri kaldığımız daha iyi anlaşılmaktadır.
Peki, eğitimde geri kalmışlığımızı nereden anlıyoruz?
Eğitimsizliğimizi ele veren öncelikle toplumun yaşam biçimidir. İnsanların tutum ve davranışları, asosyal ilişkileri eğitimli olup olmadıklarının göstergesidir. Bir toplum nasıl yaşıyorsa, nasıl üretiyor ve tüketiyorsa, devleti nasıl yönetiyorsa, bunlar hayatın faaliyet alanlarında elde ettiği sonuçlarla, değerlerle ilgilidir.
Bilim insanları, eğitim uzmanları, eğitimin ekonomiye katkısının yüzde 40 dolaylarında olduğunu söylerler. Bu şu demektir: Eğitimli toplumlar daha fazla üretiyorlar, daha teknik ve verimli çalışıyorlar, daha kaliteli görünüyorlar. Bu alanda bir ülke söylemek gerekiyorsa bu Ortadoğu'da İsrail Devleti'dir. İsrail'in inekleri günde 30-40 litre süt veriyorsa, insanların tümü eğitimden geçmişse, kalabalık ülkelerden daha fazla üretip satıyorsa o ulus eğitimli demektir. Eğitime daha fazla yatırım yapıyorlar demektir.
Hiç kuşkusuz ülkemiz eğitim alanında yerinde sayıyor demek değildir. Bilgiler, bulgular ve değerler son 20- 25 yılda ülkemizin az buçuk ilerlediği söylenebilir. Fakat bu yeterli değildir. Araştırmalar yüzde oranlarının düşük olduğunu göstermektedir. 2011 yılı OECD ülkelerinin kalkınmışlık rakamlarına Türkiye hemen hemen her alanda geri kalmış demektir. Bir örnek vermek gerekirse OECD ülkelerinde üniversiten sonra yüksek lisans yapanlar yüzde 26 iken bu Türkiye'de yüzde 1'dir. Türkiye'de ilkokul mezunlarının yüzde 65'i iş bulurken kadınların yüzde22'i iş bulmaktadır, Ortaokul mezunlarının yüzde 74'ü iş bulurken kadınların ancak yüzde 19'u iş bulmaktadır. Örneğin, OECD ülkelerinde zorunlu eğitim süresi 13 yıl iken sadece Türkiye, Endonezya ve Brezilya'da 8 yıldır. Bizde zorunlu eğitim ancak geçen yıl 12 yıla çıkarılmıştır. Fakat bu 12 yıl fazla bir anlam ifade etmiyor. Zira ülkenin öğretmen ve dershane açığı vardır. Bazı sınıflar kalabalıktır. Bunlar eğitim kalitesini düşüren faktörlerdir. Nüfusumuzun şuan 7-8 milyonu okuma yazma bilmekte 8-10 milyon dolayında insanımız da okuma yazmayı unutmuştur, ancak imzasını atmakta, adını yazabilmektedir. Eğitim sistemimizde devamlılık yoktur. Oysa bugün dünyada eğitimde devamlılık ömür boyudur. Dini eğitime yatırım laik eğitime yatırımın 15 katıdır. Dünya bilgisi bakımından ülkemiz geridir. Orantılar arasında büyük farklar vardır. Dileriz ki eğitimin önemi lafta değil, fiiliyatta artmış olsun.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol