Türk halkinin realistligini (gerçekçiligini) ve faydaciligini ilk kesfeden Mustafa Kemal olmustur. Osmanli’nin ve özellikle Ittihat ve Terakki zamaninda Türkçeciler’de “KÖYE DOÄzRU” bir hareket baslamis ise de köy ve köylü hep eski haliyle kalmistir. Taki 1950’li yillarda Mahmut Makal’in “BIZIM KÖY”, Muhtar Körükçü’nün “KARANLIK DÜNYA” kitaplarini yazincaya dek Köye Dogru Hareketi romantik bir düsünceden öte geçmemistir.
Osmanli zamaninda Padisahin kullari kirlarda ve cephelerde idi. “Askere Gel” demisler gitmis, “Vergi Ver” demisler vermis, fakat Osmanli, halki okutmayi, egitmeyi 1839 yillarindan sonraya kadar düsünmemistir. Zaten o devirlerde köye Kolcular’dan (Tütün korucularindan), Imamdan, Ramazan Hocalarindan ve de tahsildardan baska giden olmamistir. Gitmek isteseler de köye yol yoktur ki.. Köye Yol ve Su Davasi Cumhuriyetin isi olmustur.
Tarihler Osmanli’yi halkin sirtinda kambur, sofrasinda davetsiz misafir olarak bulunan kisi diye yazarlar. Osmanli köye gelmeden önce köyde ziyafet sofralarinin hazirlanmasi bir çesit zorunluluktur. Osmanli’ya ziyafet köyün ve halkin gelenekleri arasinda önemli bir yer tutmustur. Bu gelenek zaman içersinde gücünü ve yayginligini biraz yitirmis olsa da yine de devam etmektedir. Biz çocuklugumuzda köye gelen Osmanli’nin yemeden, içmeden köyden ayrildigini görmemisizdir. Anadolu halki bu durumu “Ekende yok, biçende yok, yemede ortak Osmanli” biçiminde anlatmistir.
Bizim ülkemizde toplumsal organizasyonlar yapanlarin, isin içersinde ziyafet yoksa, en büyük sikintilari kendilerini dinleyecek insan bulamaz olmalaridir. Yillardan beri düzenledigimiz toplantilarda hep bu sikintiyi yasamisizdir. Beylik Sofrasi hazirlandigini gören Osmanli’nin kosa kosa gittigi salonlarda bir kültür, sanat etkinligi yapilmis olsa Osmanli’yi bu toplantida göremezsiniz. Halk zaten bu tür yerlerde yoktur. Siz bayramlarda tirbünlerde seçilmis ve atanmislarin disinda halktan bir insani gördünüz mü?
Devlet halk içindir. Cumhuriyet Halk Idaresi’dir. Mustafa Kemal’in kurdugu devlet bir anlamda Halk Devleti’dir. Yeri geldikçe bunu yüksek düzeydeki idareciler de, politikacilar da söylerler.
Bizim ülkemizde halki demokratik sisteme dahil eden partiler ve seçimlerdir. Parti kongreleri bir anlamda parti programi isiginda yapilacak, yapilmasi gereken, hizmetlerin konusuldugu, çözümsüz kalan yöre sorunlarinin tartisildigi yerlerdir. Ancak bizde partilerin kongreleri böyle geçmemektedir. Birileri Ankara’dan gelir, gündemi kendisine göre olusturur. Burada delegeye, konusmaciyi alkislamak düser. Siz falan köyün ya da fisman kasaba delegesinin yasadigi yerin sorunlarini kongrelerde dile getirdigini hiç görüp duydunuz mu? Osmanli suskun insanlari burada da konusturmaz. Konusmasini tesvik etmez. Iste böyle bir alaturka oyunla Osmanli daima sahnededir.
Osmanli’nin bir “GERILIK HASTALIÄzI” oldugu tekrar edilip durulan seydir. O, halkin sirtindan geçinen bir parazit gibidir. Kendinden vermez, verenlere yakin görünür. Bu, tabii bir yerde iliskiyi gerer, süphe yaratir. Insanin yaninda olmayan firsat buldukça insanin sofrasinda nasil olur? Düsündürücü degil mi? Osmanli budur iste. Ekmede yoktur, biçmede yoktur, fakat sofrada vardir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol