EKONOMIK KRIZ VE BAYRAM TATILI

Bayramlari ve tatilleri çok olan bir ülkeyiz. Oysa ülkenin çalismaya, çalisan insanlara ihtiyaci var. Çalismadan üretmeden kurtulmanin yolu olmadigini cümle alem biliyor. Fakat buna ragmen dokuz gün tatil yapacak kadar da keyif sahibiyiz. Kanun “Su kadar tatil” demis, hükümet de buna ek bazi günleri ekleyerek tatili uzatma yoluna gitmistir. Bu krizde bu siyeseti anlamak mümkün degildir.

Tatil üretimin durmasi, daha fazla harcamalarin yapilmasi demektir. Halkiyla, devletiyle, banklari ve sanayicileriyle borç içersinde olan bir ülkede halki tatile çikarmak, tatili uzatmak ne anlama gelir bilmiyorum. Ama bunu biz hep yapiyoruz, tatili seviyoruz. Borcu, borçlanmayi daha çok seviyoruz. Birileri “Türkiye borçsuz yasayamaz” demis ki, dogruyu söylemis. Atatürk Dönemi hariç, Türkiye 145 yildan beri disardan borç almakta, borçlanmayi sürdürmektedir. Bugün, halkin, devletin ve özel girisimcilerin (sanayicilerin) toplam borcu 770 milyar dolardir. Dökümünü yapmak gerekirse devletin 500 milyar dolar, Bankalarin 150 milyar dolar, halkin bankalara ve diger yerlere 122 milyar dolar borcu bulunmaktadir. Fakat olsun, biz yine de tatilimizi yapariz, keyfimize bakariz, yan gelir yatariz. Ancak zengin ülkeler bu halimize ne der, bilemiyorum. Her halde iyi seyler düsünmüyorlardir.

Geçenlerde Trakya’da bir Yerel Gazete bulundugu yeri de kastederek, krizin buralara ulasmadigini yazmistir. Oysa gazetenin çiktigi yerlerdeki fabrikalar çoktan isçilerini 15’er gün ücretsiz tatile göndermislerdir. Gazetenin ya krizden haberi yok yada Basbakanin agizi ile konusmakta, krizin tepeden asagiya dogru indigini söylemek istemektedir.

Gerçekten kaçmanin alemi yoktur. Türkiye, özellikle esnaf, çiftçi, dar gelirli kesimler uzun zamandan beri kriz yasamaktadir. Bir milyondan fazla çiftçi tarimi terk etmis, onbinlerce esnaf dükkan kapatmistir. Hatta bugün ülkenin bazi yerlerinde marketler bile kepenk kapatmakta, tatile çikmaktadirlar. Kriz Türkiye’yi, halki borçlu yakalamistir. Bu yüzden Türkiye krizi borçsuz ülkelerden daha fazla, daha uzun yillar yasayacaktir. Küçülmenin nereye kadar uzanacagini, ne kadar olacagini sartlar tayin edecektir. Herkes buna hazir olmali, kurtulmak için mucize beklememelidir. Ekonominin kanunlari isleyecektir. Herkes özellikle hesabini bilmeyenler ikikere ikinin dört ettigini ögrenecektir. Ayaklari yorgana göre uzatmanin gerektigini herkes ögrenip bilecektir. Ekonomik krizlerin daha çok çalismakla, daha fazla üretmekle atlatildigini aklinin bir kösesinde tutacaktir. Bütün bu gerek ve gerçeklerin disinda bir gerçek daha vardir ki ekonomiyi bilmeyenler her zaman kriz yasamaya mahkûmdurlar. Onun için hükümetlerin MALI DISIPLIN’den ayrilmadan siyaset yapmak, kalkinma programlari hazirlamak mecburiyetleri vardir. Bu Mali Disiplin dedigimiz sey PLAN VE PROGRAM demektir. Plani, Programi bilen kisiler yapar, hükümetler uygular. Siradan politikacinin, ekonomiyi bilmeyen hükümet erkaninin ekonomi üzerine ahkâm kesmesi abestir. Unutmayalim ki ileri ülkeler Mali Disiplin sayesinde ekonomiyi, enflasyonu kontrol altina almayi basarmislardir. Onlar her halde “Borç yigidin kamçisidir” demiyorlardir. Borçlanmak bir ülkenin ekonomik ve siyasal bagimsizligini tehlikeye sokmasi demektir. Borç veren ülkeye hazinenin kasalarini kontrol etme hakki tanimak demektir. Bunu biliyor muyuz?

                                          nazifkaracam@gazatetrakya.com

 

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol