ESHABIM GÖKTEKİ YILDIZLAR GİBİDİR!

Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular. Bu hafta sizlerle çok değerli Allah dostu bir fıkıh aliminden Eshabın yani Peyagamber Efendimiz Aleyhisselam’ın mübarek sohbetlerine katılmış değerli arkadaşlarının üstünlüklerini dinleyecek sonrasında da sizlerden gelen birkaç soruya cevap vereceğiz inşaAllah.
Kâdı Beclî Kûfî hazretleri Hanefî mezhebinde meşhur fıkıh âlimlerindendir. Doğum târihi bilinmemektedir. 189 (m. 804) senesinde vefât etmiştir. İmâm-ı Azam hazretlerinin yetiştirdiği yüzlerce âlim arasında ilk on âlimden biridir. Hadîs ilminde de âlim olup, Ahmed bin Hanbel, O’nun hadîs ilminde güvenilir olduğunu söylemiştir. Eshab-ı kiramın üstünlüğü hakkında naklettiği bazı hadis-i şerifler:
(Eshâbımı sevmekle, benim Peygamberlik hakkımı gözetiniz. Benim hakkımı böylece gözetenleri, Allahü teâlâ, her işlerinde korur ve yardım eder. Benim Peygamberlik hakkımı gözetmeyenleri de, Allahü teâlâ sevmez. Bunların cezâ görecekleri, sürünecekleri zaman pek yakındır.)
(İnsanlar çoğalmakta ve Eshâbım azalmakta ve kıymetleri de o nisbette artmaktadır. Eshâbıma söğmeyiniz! Eshâbıma söğenlere Allah lânet etsin!) 
(Eshâbımın hiçbirine dil uzatmayınız, lekelemeye uğraşmayınız! Onun kudreti ile yaşamakta olduğum Allaha yemin ederim ki, sizlerden biri Uhud Dağı kadar altın sadaka verse, Eshâbımdan birinin bir müd arpa sadakasının sevabını bulamaz.)
(Ne mutlu beni görüp îman edenlere ve ne mutlu beni görenleri görenlere ve yine ne mutlu beni görenlerin görenini görenlere! Bunların hepsi, ne iyi ve ne bahtiyâr kimselerdir. Bunların nihâyet gidecekleri yer, en iyi yerdir.) 
(Allahü teâlâ bütün insanlar arasından beni seçti. Bütün üstünlükleri ve iyilikleri ihsân eyledi ve benim için eshâb ayırdı, seçti. Eshâbım arasından benim için akraba ve yardımcılar seçip ayırdı. Bir kimse, benim için, benim Peygamberliğim için, bunları sever ve sayarsa, Allahü teâlâ da, onu Cehennemden muhâfaza eder. Bir kimse, benim hâtırımı düşünmeyerek, Eshâbımı sevmez, onlara dil uzatır, incitirse, Allahü teâlâ da, onu Cehennem azâbı ile yakar, sızlatır.) 
(Allahü teâlâ, beni bütün insanlar arasından ayırıp seçti. Bana eshâb ve akrabâ olarak en iyi insanları seçti. Bunlardan sonra, birçok kimse gelir ki, eshâbıma ve akrabâma dil uzatırlar. Onlara yakışmayan iftirâlar söyeyerek, kötülemeye uğraşırlar. Böyle kimselerle oturmayınız! Birlikte yiyip içmeyiniz! Bunlardan kız alıp vermeyiniz.) 
(Benden sonra Müslümanlar yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan yetmiş ikisi Cehenneme gidecek, yalnız bir fırkası Cennete girecektir.)
Bütün bu Hadis-i Şeriflerden anlaşılacağı üzere değerli okuyucular bizlerin bütün Sahabe Efendilerimizi (Dört halifenin hepsi ile Muaviye rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmain dahil) sevmemiz gerekmektedir.
Kıyâmet yaklaştıkça fitneler çoğalır...
“Resûlullah Efendimize “sallallâhü aleyhi ve sellem” biri geldi. Onu uzaktan görünce, 'kabîlesinin en kötüsüdür' buyurdu. Odaya girince, gülerek karşılayıp, iltifat eyledi. Gidince, hazret-i Âişe 'radıyâllahü anhâ' sebebini sordu. İnsanların en kötüsü, zararından  korunmak için müdârâ edilendir buyurdu.”
“Kıyâmet yaklaştıkça, fitneler çoğalır. Gece başlarken karanlığın artması gibi olur. Sabah evinden mümin olarak çıkan çok kimse akşam kâfir olarak döner. Akşam mümin iken, gece safâlarında îmânları gider. Böyle zamanlarda, evinde kapanmak fitneye karışmaktan hayırlıdır. Kenarda kalan, ileri atılandan hayırlıdır. O gün oklarınızı kırınız!
Silahlarınızı, kılıçlarınızı bırakınız! Herkesi tatlı dil ile, güler yüzle karşılayınız! Evinizden çıkmayınız.”
“Kıyâmet günü, şehîdlerin kanını, âlimlerin mürekkebi ile tartarlar. Mürekkeb daha ağır gelir.”
“Üç türlü baba vardır: Dünyaya getiren baba, kızını veren baba ve ilim öğreten baba. Bunların hayırlısı, üstâdıdır.”
“Ümmetimin âlimleri, İsrâîloğullarının Peygamberleri gibidir.”
“Dünyâ sevgisi bütün günahların başıdır.”
“Rahmânın cezbelerinden bir cezbe, bütün insanların ve cinnîlerin sevâpları gibidir.”
“İmân sâhibi her kabâhati yapabilir. Fakat, hıyânet yapamaz ve yalan söyleyemez.”
“Birinize dert ve bela gelince Yûnüs Peygamberin duâsını okusun! Allâhü teâlâ Onu muhakkak kurtarır. Duâ şudur: Lâ ilâhe illâ ente sübhâne-ke innî küntü minez-zâlimîn.”
“Sabah, kalkınca, üç kerre (Bismillahillezi la yedurru ma’asmihi şey’ün fil’ardı velâ fissemâ’ vehüvessemiul’alim) okuyana, akşama kadar, hiç dert, bela gelmez.”
“Her müminin kalbinde, Allahü tealanın bir vâizi vardır.”
“Oruç tutan çok kimse vardır ki, onların orucu, yalnız açlık ve susuzluk çekmek olur.”
“Müslüman demek, Müslümanlara eli ile, dili ile zarar vermeyen kimse demektir.”
“İmânı kâmil olanınız, ahlâkı güzel olanınızdır.”
“Bir kimse fakîh olursa, Allahü teâlâ, onun özlediği şeyleri ve rızkını, ummadığı yerden gönderir.”
Sual:
İnsan ölüp, toprak olduktan sonra kıyamet günü tekrar yaratıldığındaki bedeniyle dünya hayatındaki bedeni aynı mı olacak? Cennette ruh ile bedenin nimetleri ve lezzetleri ile dünyadakilerin farkı nedir?
Cevap: 
Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildiriyor ki, Kıyamet günü, bu beden tekrar var olacaktır. Fakat, Cennet nimetlerini, lezzetlerini yalnız bedenin lezzeti zan etmek yanlıştır. Dünyada yükselmeğe başlayan bir ruh, bedenden ayrılınca, kıyamete kadar, her an, yükselmeğe devam eder. Cennette beden, sonsuz kalabilecek evsafta dünyadakinden bambaşka özellikte var olacaktır. Yükselmiş olan ruh, bu ceset ile birleşerek kıyamet hayatı başlayacaktır. Cennette, bedenin ve ruhun ayrı ayrı nimetleri, lezzetleri olacaktır. Yüksek olanlar, Cennette de ruhun lezzetlerine ehemmiyet vereceklerdir. Ruhun lezzeti, bedenin lezzetlerinden farklı ve kat kat ziyade olacaktır. Ruhun lezzetlerinin en tatlısı, en yükseği de, Allahü teâlâyı görmek olacaktır. Yüksek insanların, ariflerin, dünyada iken, ruh Cennetine girmeleri, ahiretteki ruh lezzetlerinden bir kısmına kavuşmaları câizdir denildi. Bedenin Cennetine dünyada kavuşulamaz. Cennet lezzetleri, dünya lezzetleri gibi değildir. Hatta, dünya lezzetlerine hiç benzemezler. Allahü teâlâ, Cennetteki lezzetleri, dünyada işiterek anlayabilmemiz için, dünyada onlara benzeyen lezzetler yarattı. Böylece, o lezzetlere kavuşmak için çalışmamızı emretti. Cennet lezzetlerinin tadını alabilmek için, önce acı, sıkıntı çekmek lâzım değildir. Çünkü, Cennetteki bedenin yapısı, dünyadaki gibi değildir. Dünyadaki beden, yok olacak bir hâlde yaratıldı. Takriben yüz sene dayanacak kadar sağlamdır. Cennetteki beden ise, sonsuz kalacak, hiç yıpranmayacak sağlamlıktadır. Aralarındaki benzerlik, insan ile, aynadaki hayâli arasındaki müşâbehet gibidir. İnsan aklı, kıyametteki varlıkları anlayamaz. Akıl, his organları ile duyulanları ve bunlara benzeyenleri anlayabilir. Cennet nimetlerini, lezzetlerini, dünyadakilere benzetmek, onlar üzerinde mantık, fikir yürütmek insanı, çürük, yanlış neticelere götürür. Bilinmeyen şeyleri, bilinen şeylere benzeterek, fikir yürütmek, bâtıldır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol