Insanlarimiz zannediyorlar ki kadin bastan ve ezelden beri is hayatinda vardir. Türkiye’de kirsal kesimin disinda kadinin is hayati, kadinin çalismasi, topluma girmesi Cumhuriyet ile baslamistir. Atatürk’ün yaptigi yenilikler kadini haremden, kapinin arkasindan alarak topluma, ekonomiye, çalisma hayatinma dahil etmistir. Bugün Türkiye’de Cumhuriyet Kadini her meslekte vardir ve ilerlemesi için bütün yollar açiktir. Ancak kadinlarimizin önünde geleneksel kültürden kaynaklanan ciddi sorunlar da vardir. Bunlarin bir kismi söyle veya böyle asilabiliyorsa da bazilari ciddi engeller olusturmaktadir. Dogruyu yazmak gerekirse Türk Kadini, geçmise, özellikle bundan 15-20 yil öncesi kadar özgür degildir. Siyasi iktidarin izledigi politikalar, tarikatlara tanidigi serbestlik kadin üzerinde müthis bir baski kurmustur. Fakat yine de buna ragmen Türk kadini Arap Kadini kadar ikinci veya üçüncü sirada insan degildir. Bir takim sosyal güvenceleri vardir. Arap kadinlarinin hayal edemeyecekleri kadar serbestisi bulunmaktadir.
Dedik ya cumhuriyet kadinin önünü açmis, “Ya yürü kulum” demistir. Bu baglamda bugün 167 bin kadin is hayatinin esnaf kesiminde çalismaktadir. Ülkemizde çalisna 24 milyon nüfusun yüzde 25’ini kadinlar olusturmaktadir. Yüzde 2 dolayinda da Güler Sabanci gibi isveren konumunda kadin vardir. Fakat bu yeterli midir? Degildir elbet. kadinlarimizin biraz daha cesaretli, biraz daha cesur olmalari, baskiya direnmeleri, Cumhuriyet Yasalari’nin kendilerine tanidigi sosyal, siyasal ve ekonomik haklari iyi kullanmalari gerekir. Kadin kuruluslarinin bu konuda hemcinslerini aydinlatmalarina gerek vardir.
Türk kadini bugün geldigi noktada bir durum degerlendirmesi, yapmasi, geçmisten bugüne katettigi mesafeyi dikkate almasi lazimdir. Buna gerek vardir. Bu baglamda Atatürk’ü hatirlamalari lazimdir. Bazi yazilarimda altini çizerek yazip söylemisimdir ki Türk kadini herkesten daha fazla Atatürk’ü sevmesi, savunmasi, ona sadakat göstermesi gerekir. Buna kendi açisindan lüzum vardir. Zira uygulanan politikalar Atatürk’ü unuturmaya, Büyük Eseri’ni siradan bir degisim gibi göstermeyi hedef almistir. Bu çalismalar vardir ve bu çalismalar giderek yayginlasip yogunlasmakta, toplumu kusatmaktadir. Sunu unutmamak ve Türkiye Gerçegi’ni görmek gerekir ki Atatürkçüler, Atatürk’ü sevdiklerini söyleyenler davayi kaybetmenin esigine gelmislerdir. Hatta bazi alanlarda da Atatürkçülükleri bitmis durumdadir. Atatürk’ün bitmesi, Atatürkçülügün hedefine varmamasi ülkenin irticaa teslim olmasi demektir. Bundan da en fazla kadinlarimiz genç kizlarimiz zarar görecektir. Çünkü uygulanan politikalar, düsünülen plan ve projeler daha ziyade kadina yöneliktir. Kadini perdelemek, çarsaflamak, türbanlamak ve is hayatindan dislamak, toplumda yerini sarsmak baslica hedefleridir.
Son yillarda kadina yönelik siddetin artmasi, tecavüzlerin siradan olaylar haline gelmesi birtakim sartlardan dolayi evliligini bitirmek zorunda kalmasi, Kadin Siginma Evleri’ne müracatlarin artmasi, kadin kesiminde okuma yazma bilmeyenlerin artmasi, kizlarin okuldan alikonulmasi articanin ayak sesleridir. Bu ekonomik kriz her halde en çok kadini is hayatindan uzaklastiracaktir. Demek istiyoruz ki kadinlarimiz, genç kizlarimiz ne is bulurlarsa, kendi konumlarina uygun ve denk düsmek kosuluyla, çalissinlar. Toplumda, ekonomik hayatta onlarin bos biraktiklari daha birçok is vardir. Isin ayibi olmadigini da burada kendilerine hatirlatmak isteriz. Atatürkçü olmak, uygarlik ve özgürlük savasini kazanmak bir dava insani olmak demektir.
nazifkaracam@gazetetrakya.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol