ETİLER'DE BUĞDAYI BÖYLE Mİ DEPOLUYORLAR?

Bundan bir süre önce Çevreciler'den Sadreddin Özkal ve Göksel Çiğdem ile Kofçaz'a gidiyorduk. Şehirden 5-6 KM. uzaklaştıktan sonra burnuma ağır bir nişasta kokusu geldi. Onların da böyle bir koku alıp almadıklarını sordum. "Biz bu kokuyu hep aldık" dediler. Toprak Mahsulleri Ofisi'nden emekli olduklarını söylediler. "Bu yolun solunda Ofisin Buğday Depoları var. Çürüyen buğday varsa böyle kokar" diye sözlerine eklediler. Biraz daha gittikten sonra Göksal Çidem arabayı sola kırdı ve toprağa gömülü buğday depolarının bulunduğu alana girdik. Buğday alımı sırasında olduğu için çalışanlar vardı. Bir kamyon buğday alıyordu. Bazı araçlardan buğday boşaltılıyordu.
Toprak Mahsulleri Ofisi öteden beri üreticiden satın aldığı buğdayları 3 bin yıl önce Anadolu'da yaşamış olan ETİLER gibi buğdayı toprağa gömmektedir. Nedeni de buğday siloları yetersizliğidir. Ofis çalışanlarına "Bu nasıl bir depolamadır" diye sordum. Anlattılar.
Buğday depolanacak alan zeminin sağlam ve az meyilli olması gerekiyor. Buğdayın depolanacağı zemine çavdar sapı döşeniyor. Sap topraktan buğdaya geçmesi muhtemel nemi önlüyor. Deponun iki yanı hafif hendek haline getiriliyor. Buğday belli oranda döşenmiş sapın üzerine döküldükten sonra naylonla sarılıyor. Naylon daha sonra toprakla örtülüyor. Bu işlem yapılırken toprağın, saman sapının ve naylon örtünün rutubetli olmamasına özen gösteriliyor. Fakat ne yapılırsa yapılsın buğday depolarının tabanından rutubeti önlemek mümkün olmuyor. Bu rutubet zaman içerisinde depolanmış buğdayı tabandan çürütmeye başlıyor. Çürüyen buğday olduğu için nişasta kokusu meydana getiriyor. Bu yüzden depolardan nişasta kokusu uzaklara kadar yayılıyor. Tabii depolarda beli oranda çürümüş buğday oluyor. Çürüyen buğday zarar hanesine yazılıyor.
Cumhuriyeti kuranlar ETİLER usulü buğday depolamanın zararını önlemek için on, onbeş veya yirmi tonluk Çelik Buğday Siloları yapılması sürecini başlatmıştı. İlkokul kitaplarına bunların resimleri konuyor, bizim de göğsümüz kabarıyordu. Buğdayı çelik depolarda (Silolarda) depolamak çağdaş bir uygulama idi. Bu maksatla çiftçiden alınmış ürün korunmuş oluyor, zarar da önlenmiş oluyordu. İlkel depolama geleneği çağdaş usullerle önlenmiş oluyordu. Toprak Mahsulleri Ofisi bir Cumhuriyet kuruluşudur. Çiftçinin üretimine dönük çalışır, çiftçi de çeşitli ürünleri alır, ihtiyaç karşılığı olan miktarları stok eder, fazlasını satar. Böylece fiyatta istikrar sağlamaya çalışır. Çiftçinin önemsediği bir kuruluştur. Ancak aldığı buğdayı toprakta depolamasını köylü anlamış değildir.
Herhalde depolanan buğday da Türkiye genelinde şu veya bu nedenlerle çürüyen buğday miktarı. Bu yüzden olsa gerek TMO artık buğdayı yerleşim merkezlerine yakın yerlerde depolamıyor.
Bugün Türkiye yılda normal iklim şartlarına göre 18 - 20 veya 22 bin ton buğday üretimi gerçekleştirmektedir. Fakat son yıllarda buğday ithal eder durumdadır. Çünkü tarımda sorunlar vardır. Üretimi artırmak için şiddetle bir TARIM DEVRİMİ'ne, Toprak Reformuna, Ekim Planlamasına ihtiyaç vardır. Düşündürücü bir olay, çiftçi artık çiftçilikten kopmakta, kentlerde ırgat olmayı göze almaktadır. Bilmiş olalım ki ülkemizin kırsalında bir şeyler olmaktadır. Bunu anlamaya çalışmalıyız. Aksi taktirde gelecek zamanlarda ülkemiz tarım kesimindeki sorunları çözmek için daha fazla mesai harcayacak, daha fazla harcama yapacaktır.
Buğday bizim ekmeğimizdir. 105 bin yıldan beri biliyor, un ve ekmek yapıp yiyoruz.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol