"EVLAT UNUTUR, BABA UNUTMAZ"

Bu hafta, sizlerle Manevi büyüklerimiz olan Allah Dostlarını sevmenin faziletinden bahsedecek ve sonrasında da sizlerden gelen birkaç soruya cevap vereceğiz inşaAllah.
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Her insanın genelde üç babası vardır: Dünyaya gelmesine sebep olan babası,
kayın babası, kendisine ilim öğreten babası yani hocası. Bunların içinde en önemli olanı hocasıdır. Çünkü hem bu dünyamızı, hem de âhiretimizi kazandırır. Bir kimseyi büyüklerin kabul etmesi, Rabbimizin de kabul etmesi demektir. Büyüklerden birini sevmemek, hepsini sevmemektir.
Büyüklere dil uzatan sonunda sürünür, sonra da aklı gider. (Hocasını incitene darılmayan, köpekten kötüdür) sözü meşhurdur. Seyyidlere saygıda kusur etmemeli, onların hakkı her şeyin üstündedir. Bir de hocanın aile efradına, evlatlarına, yakınlarına hürmette kusur işlememeli. Eğer yapamıyorsak hiç olmazsa uzakta durmalı, karışmamalı, ama yine de saygısızlık yapmaktan uzak durmalıdır.
Büyük bir zat, (Bu büyükleri kıran ve üzen en büyük felakete uğramıştır. Öyle yaşayın ki sakın üzülmesinler. Onların rızasını ve duasını alan da, hiç üzülmesin) buyururdu. Büyükleri çok sevmek büyük devlettir, çünkü Cenab-ı Hak cevheri çöplüğe koymaz. Onun için büyükleri seven kişi, bilsin ki çok temiz bir kalbe sahiptir.
Şah-ı Nakşibend hazretlerinin bir talebesi vardı. Hocasını çok seviyor, çok saygı gösteriyor, kendisini mahşer günü hatırlaması için çok büyük gayret sarf ediyordu. Bunun üzerine bir gün Şah-ı Nakşibend hazretleri, (Evladım merak etme, evlat babayı unutur, ama baba evladını unutmaz) buyurdu.
Gene Büyük bir zat buyurdu ki:
(Mürşid-i kâmili olmayan talebe, okyanus ortasında bulunan bir tahta parçası gibidir. O tahta parçası batar, çıkar, biraz durur, sonra yine batar. Allah muhafaza eylesin son nefesinde de batarsa işte o kötüdür. Ama mürşid-i kâmili olan bir  talebe, okyanus ortasında bulunan bir ada gibidir. Ne kadar dalga gelirse gelsin, ne kadar rüzgâr eserse essin, oradan kıpırdamaz, hep orada durur.)
Bu büyükleri tanıyan, seven en büyük nimete kavuşmuş olur. Bu nimetin şükrü ve gereği olarak üzerimize düşen vazife çok kolaydır, o da bu büyüklerin kitaplarını okuyup amel etmek, yaymak, insanlara ulaştırmaktır. Böylece onların da bu nimete kavuşmasına vesile olmaktır. Bu yolda hizmet etmek için elden geleni yapmalıdır. Hizmet eden, hizmetinin karşılığını hem bu dünyada hem de âhirette alır.
Sual:  Avret mahalli ne demektir? Namazda nasıl dikkat etmeli?
CEVAP: Bir kimsenin açması, başkasına göstermesi ve başkasının bakması haram olan yerlerine (Avret mahalli) denir. Erkeklerin avret mahalli göbekten, diz altına kadardır. Diz avrettir. Buraları açık iken kılınan namaz kabul olmaz. Namaz kılarken, vücudun diğer kısımlarını [kolları, başı, ayakları] örtmek, erkeklere sünnettir. Buraları açık namaz kılmaları, mekruhtur.
Kadınların avuç içlerinden ve yüzlerinden başka her yerleri, ellerinin üstü, saçları ve ayakları dört mezhepte de avrettir. Bunun için kadınlara (Avret) denilmiştir. Buralarını örtmesi farzdır. Avret uzuvlarından herhangi birinin dörtte biri, bir rükün açık kalırsa, namaz bozulur. Azı açılırsa bozulmaz. Namazı mekruh olur. İnce olup, içindeki uzvun şekli veya rengi görünen kumaş, yok demektir.
Yorgan altında çıplak yatan bir hasta, başı yorgan içinde iken, ima ile namaz kılınca, çıplak kılmış olur. Başını yorgandan çıkarıp kılarsa, yorganla örtülü kılmış olup, caiz olur.
Kadınların, namaz dışında, yalnız iken, diz ve göbek arasını örtmesi farz olup, sırtını ve karnını örtmesi vacip, başka yerlerini örtmesi edeptir.
Erkek erkeğin ve kadın kadının avret yerlerine de bakmaları haramdır. Erkeklerin kadınlara ve kadınların, erkeklerin avret yerlerine bakmaları haram olduğu gibi, erkeklerin erkeğin avret yerine ve kadınların kadının avret yerine bakmaları da haramdır. Erkeğin erkek için ve kadın için avret mahalli, diz ile göbek arasıdır. Hanefi'de diz avrettir, göbek avret değildir. Kadının kadın için avret mahalli de böyledir. Kadının yabancı erkek için avret mahalli ise, ellerinden ve yüzünden başka bütün bedenidir. Yabancı kadının avret yerine şehvetsiz de bakmak haramdır.
Bir erkek, nikahla alması ebedi haram olan, onsekiz (mahrem)kadının, başına, yüzüne, gerdanına, kollarına, dizden aşağı bacağına, şehvetten emin ise bakabilir. Bu kimse, göğüslerine, koltuklarına, uyluklarına, dizlerine ve sırtına bakamaz.
Bir kadın için, amca, hala, teyze ve dayı çocukları da yabancı erkek gibidir. Enişte, kayın biraderi de yabancı erkektir. Bunlarla konuşması, şakalaşması ve bir yerde bulunması haramdır. Erkeklerin de amca, hala, teyze ve dayı kızları ile ve baldız ve yenge ile konuşmaları haramdır.
Bir erkek, mahrem olan 18 kadın ile ölünceye kadar evlenemez. Bunlarla konuşabilir. Yalnız olarak bir yerde bulunabilir. Kadın da, 18 erkek ile evlenemez.
Sual: Ağzın içi, abdestte ve oruçta, vücudun içinden mi, yoksa dışından mı sayılır?
CEVAP: Ağzın içi, abdestin bozulmasında iç organ, orucun bozulmasında ve gusülde bedenin dışı sayılır. Birer örnekle açıklayalım:
1- Dişimiz kanasa, kanı yutsak, abdest bozulmuş olmaz.
2- Ağza su alınırsa, ağız oruçta dış organ olduğu için, oruç  bozulmuş olmaz. Kan yutulursa, vücudun dışından içeri kan girdiği için oruç  bozulmuş olur.
3- Gusülde de ağız vücudun dışı kabul edildiği için, iğne ucu kadar kuru yer kalsa gusül sahih olmaz. Diş arasındaki yemek artığı, zamanla kuruyarak altına su geçirmezse, gusül sahih olmaz. Diş dolgusu da böyle gusle mânidir. Mâlikî mezhebi taklit edilirse, mesele kalmıyor.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol