Bugünkü kuşaklar Mustafa Kemal Atatürk'ün 1932 yılında kurduğu HALK EVLERİ VE HALKODALARI'nı bilmezler. Babaları dahi Halkevi ve Halkodaları'nı görmemişlerdir. Çünkü Halkevleri ve Halkodaları 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti tarafından kapatılmışlardır. O zaman Halkevleri şehirlerde, Halkodaları ise Köylerde faaliyet gösteriyorlardı. Halkın kahveye gider gibi gittiği Halkevleri ve Halkodaları ülkemizin 5 bin yerinde ve köyünde 9 kol üzerinde çalışıyorlardı. Bu kollar şunlardı;
Türkçe Kolu, Köycülük Kolu, Folklor Kolu, Spor Kolu, Gezi Kolu. Halkevlerine girmek, Halkevlerinde çalışmak parasızdı. Halkevlerine gelen yurttaşlar okumak için gelirlerdi. İsteyen Çalışma Kollarında da çalışabilirdi, ücret vermezdi. Yurdumuzun 5 bin yerinde faaliyet halinde olan bu kültür kurumlarında kendini yetiştiren binlerce, onbinlerce Türk insanı kendisine hayat, memlekete canlılık getirmişti. Ben okuyucularıma Halkevlerini, köylerde Halkodalarını gördüğüm, bu yerlere gidip okuduğum, yapılan toplantıları görüp incelediğim için söylüyorum. Son derece memlekete faydalı yerlerdi. Bizim kapattığımız Halkevlerinin ve Halkodalarının benzeri KÜLTÜR EVLERİ Fransa tarafından açılmıştır. Fransa KÜLTÜR EVLERİ, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Halkevlerine benzemektedir. Fransa'nın her köşesine bir KÜLTÜR EVİ yapılması, Fransız halkının kültür sanat ile temasının sağlanması öngörülmüştür. Fransız Kültür Evleri'nin mimarı Fransa'nın ünlü yazarlarından Andre Malraux'dur. Kültür Evleri'nin planlarını Fransa'nın en büyük mimarları yapmışlardır. Bu Kültür Evleri sayesinde Fransızlar daha ileri gideceklerdir. Kültür alanında ilerlemek Fransa'da heyecan ve sevinç yaratmıştır. Mustafa Kemal Atatürk ise Türk Halkevleri hareketlerini “DEVRİM” diye nitelendirmiştir. Şundan dolayı Devrim, Türk Kültürü Asyatik kökenli bir kültürdür. İçinde Arap, Fars (İran) ve Osmanlı kültürleri vardır. Halkevleri yolu ile buradan yetişen, kendini geliştirmiş olan Cumhuriyet aydınları bu kültürü sadeleştirecekler, yeni çağdaş bir Türk Kültürü yaratacaklardır. Fakat ne varki 1950’de iktidar olanlar, kendileri Halkevlerinden yetiştikleri halde Halkevlerini kapatmışlar, Türk halkının kültürleşme, bilgilenme hızını kesmişlerdir. Bunlar Toprak Ağaları, Aşiret Reisleri idi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Fransa, Türk Halkevleri ve Halkodaları'nın kuruluş şeklinden etkilenerek, kendi Kültür Evleri'ni öyle dizayn etmişlerdir. Binalarda büyük konferans salonları, tiyatro, dans, müzik salonları, büyük kütüphaneler, sanat yapma ve yaratma odaları öngörülmüştür. Fransa, zaten dünyada KÜLTÜRÜN VATANI olarak tanınmaktadır. 1789 Büyük Fransız Devrimi'ni yaratan zekalar Paris'te toplanmışlar, yeni bir kültür yaratmışlardır. Mustafa Kemal Atatürk 1930’da Kırklareli Türk Ocağı'nda Cumhuriyetin KÜLTÜR DEVRİMİ işaretlerini verdiği halde bu ÖLÜMSÜZ İNSAN'ın Kırklareli'nde söylediklerine değinen olmamıştır. Kültürü konuşmak, KÜLTÜR ADAMI olmayı gerektirir. Bizde uluslararası düzeyde kültür insanı pek azdır. Osmanlı büyük bir devlettir ama kültür evrensel değildir. Türkçe'nin içine Arap ve Fars Kültürlerini koymuştur. Biz yüksek seviyede Kültür Adamı yetiştiremiyoruz galiba. Yetişenlerin de kafalarının içinde ne var diye kuşku duyuyoruz. Düşünen insandan korkar bir halimiz var. Bizim bu yanlış tavrımız karşısında Fransa ünlü heykel traş Rodin'e ''DÜŞÜNEN ADAM HEYKELİ”Nİ yaptırdı. Filozof Dekart da varlığını kanıtlamak için ''DÜŞÜNÜYORUM ÖYLE İSE VARIM'' dedi. Düşünmek, insanın en büyük özelliğidir. O takdirde insanları düşündürmek gerekir. Düşünenleri de düşünmeye devam etmeleri için teşvik etmek gerekir. Bizim insanlarımızın noksan yanlarından biri düşünmeden iş yapmaya kalkışmaktır. Bugün itibariyle bizim özgür düşünme ortamlarına da fazla ihtiyaç duyuyor Türk Aydını. Unutmayalım ki yaratıcılık özgür ortamlarda daha çabuk yetişir. Yeni şeyler yapmak ve söylemek suretiyle kültürümüzü ve bilgilerimizi artırmamız lazımdır ki daha büyük işler yapalım, teknelojiler üretim, çağdaş uygarlık hedeflerine varalım. Mekan varsa, düşünen insan varsa kültür vardır.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol