Yazarlığa yerel bir gazetede başladım ama hep orada kalmadım. İstanbul'da Babıali yani medya dünyasının bulunduğu yere girdim. Tabii Babıali'ye yani HÜKÜMET KAPISI'na dayanıp içeri girmek kolay olmadı. Babıali'ye girmek için çok özel niteliklerin bulunması gerekir. Bilginiz ve kaleminiz güçlü olacaktır. Akıcı bir diliniz, yazınız olmalıdır. Bunlar yeter mi? Yetmez. Çünkü İstanbul'da Babıali semtinde bir tanıdığınız olmalıdır. O, sizi tanıtacak, elinizden tutacak kişi olacaktır. Ancak ben İstanbul Gazeteciler, yazarlar dünyasına kendi kalemimin, dilimin gücü ile girdim.
Daha önce bazı İstanbul gazetelerinde yazdıklarımı yazarlığın başlangıcı saymıyorum. Ama birileri derse ki gazetelerde ilk defa ne zaman göründün, 1947 yılını söylerim. O zaman kağıdın üzerine düştüm, o zaman topluma bir şeyler söyledim.
Türkiye'de asıl yazarlılık İstanbul'da bir büyük gazetede yer almış olmaya bağlıdır. Ben Babıali Kapısı'nı 1947 de tıklattım, 1960 yılında kapıdan içeri girdim.
Enteresan bir hikaye. Oturdum, Cumhuriyet Gazetesi sahibi ve baş yazarı Nadir Nadi'ye uzun bir TAŞRA MEKTUBU yazdım. Taşranın siyasi ortamını, halkın olaylar karşısında tavrını anlattım. Bir iki gün sonra gazeteye baktım ki gazetede Nadir Nadi'nin köşesine ben oturmuşum. Mektup yazıya dönüşmüş "BİR HALK AYDINININ AĞIZINDAN" ismini almış. Nadir Nadi mektubumu olduğu gibi yayınlamakta yarar görmüş. Birkaç gün sonra da postadan bana ulaşan mektubunda, mektubumu izin almadan yayınladığı için özür diliyor "GÜÇLÜ BİR YAZAR" olduğumu söylüyordu.
"GÜÇLÜ YAZAR" kelimelerin içini bilgiyle dolduran kişidir. Kelimeler (sözcükler) yani insanın duygu ve düşünce kalıpları yazılanları iyi dile getirmelidir. Kelimeler yerli yerine oturmuş, cümleler kurallarına göre sıralanmış, yazının trafik işaretleri yani imla işaretleri, DİLBİLGİSİ kurallarına göre işaretlenmiş olmalıdır. Bunlar yeter mi, yetmez. Gazete yazarı gerçekleri olayların içinde gören ve onları anlatan kişidir. Olay yoksa yazılıp anlatılacak bir gerçek de yoktur. Bu nedenle gazeteci, gazete yazarı Olay Adamı'dır. Olayları izlemek ve yazıp yorumlamak suretiyle memleketin nabzını tutar. Yazdıkları ile de okuyucuda yeni BİLGİ UFUKLARI açmaya özen gösterir. Ama her şeyden önce Gazeteci-Yazar "OKUYAN ADAM"dır. Okuduğunu anlayan, anlatan, anlattıklarında kendi bilgi ve düşüncesini ekleyen, yeni bir ifade ve düşünce kalıbı yaratan kişidir. Biz öylemiyiz? Onu okuyucular bilir. Gazete, kitap, dergi okuyucusu yazarın kaç gramlık yazar olduğunu anlar. Anlamazsa zaten kendisi okuyucu değildir, gözlerini gazete haber yazıları üzerinde gezdiren biridir. Hatta gazeteyi tersinden, spor sayfalarından okuyan biridir. GERÇEK OKUYUCU ise bu değildir. Gerçek Okuyucu yazarın yazdıkları ile beraber yazamadıklarını sezinleyen, satırların altına koyduklarını da okuyan kişidir. YAZAR BÜYÜKSE, OKUYUCU ONDAN DAHA BÜYÜKTÜR. Böyle biline.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol