GÜNCEL KONULARDAN TARIHI KONULAR GÖLGEDE KALIYOR

Bu Agustos ayinda iki devrimin, bir devrimci sairin yil dönümleri sessiz sedasiz geçistirildi. Iki devrimden biri Åzapka, ikincisi Harf (Alfabe) devrimi idi. Üçüncüsü ise Devrimci Åzair Tevfik Fikret'in ölüm yildönümüydü. Yalnizca Tekirdag, Atatürk'ün Tekirdag'a gelisini ve Harf Devrimi'ni resmi törenlerle kutladi. Tekirdag yillardan beri bunu yapiyor.
Mustafa Kemal Atatürk 1925 yilinin Agustos ayinda Kastamonu'ya basinda Panama Åzapka ile gitmis, halka bu sapkayi giymesini söylemistir. Halk onu ilk kez böyle bir sapka ile görüyordu. "Buna Åzapka denir" diyerek halki sapkasi ile selamlamistir. Ve bunun uygar bir sey oldugunu belirtmistir. Halka uygarca bir giyim kusam tavsiye etmistir. 25 Kasim 1925 tarihinde de meclisten Åzapka Yasasi'ni çikartmistir. O yildan beri halk sapka giymektedir. Åzüphesiz tutucular için fesi atmak, sapkayi giymek kolay olmamistir ama sonunda basa sapkanin konmasi yayginlasmistir. Bu Åzapka degisikligi Atatürk'ün KAFANIN DIÅzI ile ilgili devrimi olmustur. Bundan üç yil sonra 1928'de "Kafanin içi" ile ilgili Yazi Devrimi'ni yapacaktir.
HARF DEVRIMI ya da YAZI veya ALFABE DEVRIMI gerçekten Yeni Türkiye'de bir KAFA ve DÜÅzÜNCE DEVRIMI anlaminda olmustur. Arap'in yazisi ile cahil kalmis, okuma yazmayi ögrenememis olan Türk halki, Latin Harfleri'nin alinmasi ile yazmayi ve okumayi ögrenmistir. Bu bir ZIHNIYET ve DÜÅzÜNCE DEVRIMI biçiminde yorumlanmistir. Devrimin Basögretmeni Mustafa Kemal olmus, halk onu yeni açilan Millet Mektepleri'nden birinin Kara Tahtasi önünde, tebesir elinde yeni yaziyi ögretirken görmüstür. O sira Türkiye'nin nüfusu II milyondu ve II milyonun yüzde 92'si okuma yazma bilmiyordu. Cehalet, bilgisizlik bir karabulut gibi halkin üstüne çökmüstü. Halk okuma yazma bilmedigi için kalemi, kagidi görmemisti. Kitap nedir bilmiyordu. Okulun, ögretmenin adini ise duymamisti.
Yazi Devrimi, büyük bir devrimdir. Toplumun yönünü ve yörüngesini degistirecek güçte bir devrimdir. Çünkü bir ESKI KAFA, bir ESKI DÜÅzÜNCE ve BILGI gidiyor, yerine düsünen, düsünebilecek yeni seyleri olan insanlar, yurttaslar geliyordu. Ve ayni zamanda TÜRKÇE YAZI evlere, isyerlerine giriyordu. Insanlar okuma yazmayi ögrenmenin sevincini yasiyorlardi. "Ne Åzam'in Åzekeri, ne Arap'in Yüzü" diyordu.
Atatürk'ün Yazi Devrimi'ne yani Yazi Degisikligi'ne karsi çikanlar, "Bu olmaz" diyenler yok muydu? Vardi. Kazim Karabekir Pasa basta geliyordu. Yeni yazi ile Osmanli'nin saninin kaybolacagini söylüyordu. Bugün halka Arapça Yazi'yi tekrar tavsiye edenler bunlari bilmiyorlar mi? Biliyorlar ama amaçlari aydinligi karanliga bogdurmaktir. Daha geçenlerde bir bilim adami Arapça, Farsça ve Türkçe karisimi bir dil olan Osmanlica'nin "Anlasilmayan Arapça" oldugunu söylüyordu.
Mustafa Kemal, Türk düsünce tarihinde fikir adami Ziya Gökalp ile sair Tevfik Fikret'e ilgi göstermistir. Özellikle YENILIKÇI ÅzAIR Fikret'i çok sevmis, çok saymis, ondan ilham aldigini söylemistir. Fikret Osmanli Devleti'nin çöktügü o yillarda "Elbet bir gün Sabah olacaktir, karanliklar sonsuza kadar sürmez" diyordu. Fakat ünlü sair Tevfik Fikret memleketin kurtuldugunu, Cumhuriyetin ilan edildigini göremedi. 1915 yilinin Agustos ayinda hayata veda etti.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol