GURBETTEKİ ÇAĞLAYIK'LILARIN KÖYÜNE HİZMET YARIŞI

Geçmişte çeşitli nedenlerle köyünden ayrılmak zorunda kalan Çağlayık'lılar kendilerine engel çıkarılmadığı ölçüde köylerine çeşitli alanlarda hizmet etme yarışına devam ediyor. Son derece olumsuz hava şartlarına rağmen geçtiğimiz hafta sonu bu kapsamda şiddetli lodos ve yağmur altında, köy girişinde ana yol kenarına İstanbul'dan getirilen çeşitli meyve fidanlarının dikimi yapıldı. Aslında bu üç yıl gecikmiş bir proje ve bölgelerin gelişip kalkınmasında ya da geri kalmasında yönetici faktörünün ne kadar önemli olduğuna güzel bir örnek teşkil ediyor.
Hikâye eski ve oldukça ilginç: Fidan dikimini gerçekleştiren Emin Kaygısız otuz yıl önce genç yaşta köyünden ''bedenen'' ayrılmak zorunda kalan, gönlü ve maddi manevi desteği her zaman köyünde, köylüsünde olan bir hayırsever. İşçi olarak çalışırken tanıştığı emlâk sektörü, genç yaştaki emekliliğinde başlı başına iş alanı olur. İstanbul Bayrampaşa'da bu sektörde yaklaşık 25 yıldır faaliyet göstermekte olup, yakın ve uzak çevresinde son derece sevilip saygı gösterilen biri. Bedeni orada olsa da gönlü hep köyünde olmuş doğup büyüdüğü toprakları asla unutmamış, onun için tatil kavramı köyünde doğayla, anılarla baş başa geçirdiği zamandan ibaret olmuş. Hastalıkta ölümde, bayramda düğünde kısaca; ak günde kara günde hep köyünün köylüsünün yanında olmuş, gerek kurumsal gerek se bireysel her çeşit yardıma ihtiyacı olana el uzatmış.
Gün olup yakın arkadaşları ve bir kaç köylüsü ile İstanbul Kırklarelililer Derneği'nde ''etkin'' yönetici olarak görev aldıklarında oradan Kırklareli köylerine ne gibi hizmet götürebilecekleri yönünde kafa yorarlarken, onun: O kadar küçükken bitirirdik ki; zaten tek tük olan elma ağacının ne renk meyve verdiğini gören olmamıştır diye tarif ettiği; çocukluğunda hasretini çektikleri meyve bahçesi fikri ağır basar, tabi ki önce kendi köyünden başlamak üzere.
Yer seçimi konusunda ortak karar veremeyip dernek olarak yapamasalar da o çocukluğunun rüyasını bu günün çocukları için bireysel olarak gerçekleştirmeye kararlıdır ama birileri de ona bu işi yaptırmamaya kararlıdır. Ortak kullanım alanlarına yapmasına engel çıkacağını görünce hiç olmazsa köyün tam merkezindeki kendi arsasına ve, yoldan geçenlerin rahat faydalanması için de özellikle her tarafı yol olan arsasının çevresine tamamen toplum yararına kendi eliyle fidanları diker. Diker de; önce yola yakın diktiği gerekçesiyle dedi kodular yapılır, diktiğine bin pişman edilir. Sonra o fidanları korumak için yaptığı çitin sınırların dışında olduğu iddia edilir. İddia da yetmez kendi tapulu ve dedikoduları bastırmak için resmi olarak ölçümünü (aplikasyon) yaptırdığı mülkünden; yolu işgal ettiği gerekçesiyle her türlü iyi niyeti göstermesine rağmen şikayet ettirilir. Hem de söz konusu yeri kendisine satan, babası ve kayın babasından sonra hayatında 3. önemli kişi olan kayın amcası tarafından... Kendisi de olanlara inanamamış, yıllarca uyarılsa da bu kadar arkasından vurulacağını asla düşünememişti. Bu güne kadar iyilikten başka hiç bir şey düşünmediği insanlardan ne uğradığı haksızlığı anlayabilir, ne de içine itildiği yalnızlığı.
Onun bir tek suçu vardı: Soyadı Kaygısız'dı ve Mehmet Kaygısız'ın kardeşiydi... Yıllardır bıktıkları usulsüzlüklerden dolayı; ''sizi şikâyet'' ederim uyarılarına; ''elinden geleni ardına koyma'' cevabı üzerine haklarında ''Kamu Davası'' açan kardeşi, (korkudan kimsenin şahitlik yapmamasına rağmen) 15 yıllık muhtar ve iki azasına ''görevini kötüye kullanmak suçundan'' 10'ar ay ''kesinleşmiş'' hapis cezası aldırmış, cezaları ertelenmiş, aslında 1 yıl olan ceza memuriyetten düşmemesi için, mahkemece 'sanığın lehine' olarak 10 aya düşürülmüş ve muhtar 4. dönem yeniden seçilmişti ve şimdi fırsattan istifade intikam zamanıydı. Köydeki işlerini vekâleten yürüten kardeşi Mehmet Kaygısız ile birlikte valilik nezdinde şikayet edilmiş, kendi tapulu mülkünden haklarında men kararı verilmiş, sonunda beraat etseler de mahkemede ''ceza davası'' ile yargılanmışlar, hayır yapmak üzere harcamaya niyetlendiği paranın çok fazlasını harcırah, mahkeme, avukat vb. harcamıştı. Kendi geliş gidişi, çektiği sıkıntılar cabası. Zira kurallar böyleymiş... Şöyle demişti yetkili personel: Sizin tapunuz, aplikasyonunuz beni ilgilendirmez. Muhtar burası yol diyorsa yoldur.
Hakkında yapılan karşı şikayet sonucu zor durumda kalan muhtar, aslında yeniden ceza alıp ertelenmiş cezasının da uygulanma ihtimali korkusuyla sağlığını bahane ederek görevinden istifa etse de, psikolojik olarak büyük çöküntü yaşayan Emin Kaygısız ömrünü adadığı köyüne ve bir kaç kişi hariç, hiç hak etmediği haksızlığa uğradığı o sıkıntılı günlerde kendisine destek olmayan, hatta kışkırtmalar sonucu kendisine karşı düşmanca tavırlar takınan cahil köylülerine küstü, hatta nefret etti. Her şeyinden soğuduğu o canım köyüne sadece zorunlu hallerde, bir kaç kişiyi görecek kadar uğrar, kendisine hiç de yakıştıramadığı halde diğerlerine selâmsız geçer oldu.
Sadece o mu; çeşme yapmak isteyenler, camiye yardım etmek isteyenler, muhtarlık binası, misafirhane, artık köylerin adeta olmazsa olmazı gasilhane, banyo tuvalet vb. hizmetleri karşılıksız olarak yapmak isteyenler hep aynı engel ile karşılaştılar, bazıları yapmış olduğu yardımları bile alıp başka yere götürdü, en kötüsü ise; hepsi birer birer küstürüldü. Gizli bir el onların köyde etkin olmalarını istemiyordu. Ta ki 2014 yerel seçimlerine kadar...
Son seçimde iş başına yeni fikirlere, yeniliklere ve yardımlara yardımlaşmalara açık yeni yönetimin gelmesi ile güzel şeyler yapmak isteyenler, 20 yıldan beri köyüne hizmet etmek isteyip te edemeyenler adeta derin bir 'ohh' çeker. Daha köy kahvesinin tamiratı tadilatı başlamadan; (yardımı onun yaptığını bir kaç kişi haricinde kimsenin bilmediği)insanların insanca oturabileceği masa sandalyeler gelir İstanbul'dan ve arkası gelir gelecektir.
Çocukluğunun hayalini gerçekleştirmek üzere, kendi ifadesi ile: Allah'ım bu seferki gidişimi hayırlara vesile kıl diye dua ederek çıkar İstanbul'daki evinden yola. Fidan dikim işinin teknik kısmını üstlenen, ikinci kuşaktan Çağlayık (Emin Kaygısız'ın baldızının) damadı olan; İstanbul Bayrampaşa Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğünde görevli orman yüksek mühendisi Çeşmeköy'lü Hüseyin Balkan; çocukluğundan beri tanıyıp sevdiği Emin abisi (şimdi eniştesi) ile birlikte böyle güzel bir projeye imza atmaktan son derece mutlu olduğunu ve gerektiği zaman gerektiği yerde kendilerine ulaşanlara yardımcı olacağının sözünü verdi.
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol