Gönül Bilginer'in kaleminden; "Kara Hindistan'a seyahat"

Aralik ayinin son günlerinde Hindistan'in güneyine Kara Hindistan diye anilan bölgeye on günlük bir seyahat yaptim. Bombay (Mumbai)' den baslayan seyahatim, Hindistan'in güney ucunu dolastiktan sonra, Dogu Bengal eyaletinin merkezi, Kalküta'da son buldu. Bu on gün içinde; pek çok küçük ve büyük yerlesimler, kentler gördüm. Ülke içinde, bes uçak yolculugu, otobüs ve bir de nehir yolculugu yaptim. Hindistan kirsal yasamini da kentleri de mümkün oldugu kadar dikkatli bir göz ile inceledim. Etkilendigim her konuyu oldugu gibi, bu konuyu da Kirklareli okuyuculari ile paylasmak istedim. 
On günlük süre içinde; daglar, tropik ormanlar, nehirler, uçsuz bucaksiz sahiller gördüm. Sonu gelmeyecek gibi Km.lerce devam eden çay bahçeleri, palmiye, kauçuk ormanlari, muz ve hurma bahçeleri, tropik ürünler, baharat bitkileri, kahve agaçlari tropik çiçekli renk renk agaçlar hafizama yer etti. Hindistan denilince; karsinizdaki kisi size ilk önce "Ayyy çok mu pis?" diye yüz burusturuyor. Ben de diyorum ki, biz onlari kinayacak kadar temiz degiliz. Yigin yigin çöpler, sokaklara tükürmek yere çöp atmak bizde de fazlasiyla var. Ancak Hindistan öyle sihirli bir ülke ki; gezerken dikkat çeken en son sey temiz olmamasi. Çok kültürlü çok renkli, çok güvenli, "evet çok güvenli" bir ülke. Insanlarin iç yapisinda zarafet var. Benim aklimda kalan ise, çiçeklerin egemenligi ve yasemin kokulari. 
Hindistan bir tapinaklar ülkesi. Her bölgede tapinaklar sehirlere anlam kazandiriyor. Bu tapinaklar anlatilmakla bitmez, çok derin felsefeleri var. Ana hatlariyla özetlemeye çalisacagim. Granit özellikli kayaliklara oyularak yapilmis, içinde tas oymaciligin ve resim sanatinin inanilmaz örneklerini barindiran, onlarca tapinak, Budizm ve Hinduizm gibi tapinan dinleri yasatiyor. Bunlar bin yillik, alti yedi yüzyillik yapilar. Bazen magaralara oyulmus bazen de sehirlerin ortasinda zigguratlar gibi kuleler halinde elli metrelere yükseliyor. Kulelerin üzeri mükemmel tanri heykelleri ile donanmis. Rengarenk boyanmis. Gördüklerinize inanamiyorsunuz. "Acaba burasi dünya üzerinde mi? Dünya ötesi mi?" diye düsünüyorsunuz. Tabii ki bu sanati yaratan düsünce alt yapisi ve felsefesi o kadar güçlü ki, 2011 yilinda bile etkili oluyor. Hem mühendislik hem sanat ve  felsefeyi birlestiren tapinaklar; Hindistan çok pis diyenleri mahcup etmeli diye düsünüyorum. 
Hindular tapinaklarda granit zemin üzerine yalinayak basiyor ve tanrilarina yaklasiyorlar. Özellikle Madurai kentindeki Minaksi tapinaginda ziyaret için gelen herkes yalinayak olmak zorunda. Çoraplarinizi çikarmadan girecek olursaniz; etrafiniz sariliyor tepki aliyorsunuz. Granit zemin ilik çünkü mevsim ortalamasi 32 derece santigrat. Yalinayak ilik granitlerin üzerinde yürümek, yalin olmak, sadelesmek hissi veriyor. Granitin temasi insanlari yatistiriyor. Tapinaklarin içi sütunlar heykeller renk renk resimler ile donanmis. Sütunlarin olusturdugu koridorlar, sonsuzluk duygusu yaratiyor. Tapinagin içinde yasama ait her sey simgelerle anlatilarak bir rüya alemi olusmus. Alninda kirmizi benekleri ile Hindular elleri kollari yaseminlerle bezenmis olarak tanrilarina hediyeler sunuyor. Ellerini birlestirip tapiniyor secde ediyor ibadetin sonunda yere yapisiyorlar. Tam bir teslimiyet gösterisi içinde oluyorlar. Tapinak çok kalabalik olmasina ragmen itis kakis nezaketsizlik yok. Sükûnet ve teslimiyet var. Aileler, ögrenciler, budist ve Hindular, turistler, tam bir dünya toplulugu olusturuyor. Mekân da çok büyük, sonu yok gibi. Kadinlar tapinak dekorunu, olaganüstü renkleri ile canlandiriyor. Sari mavi kirmizi turuncu yesil pembe turkuaz beyaz sariler, altin halhallar, göz oksuyor.
Bu arada biraz Hint kadinina bakalim. Saçlari çok parlak ve gür. Genelde arkada tek örgü yapiyorlar ve saçlarina yasemen demetlerini salkim salkim takiyorlar. Küpeleri altin üzerine kirmizi taslar ve incilerle süslü, elleri kinalarla desenlenmis. Kadin eger hindu ise alninda kirmizi benek var. Güney Hindistan'da insan teni iyice siyahi. Bu koyu tene altin ve incili takilar çok yakisiyor. Bu güzellik ve ahengi batidaki hiçbir modaci yakalayamaz. Åzunu da belirtmeliyim ki; yüzleri ince kemikli, gözleri simsiyah ve parlak. 
Kentlere bakacak olursak; Liman kenti Bombay, iç bölgelerde, Aurangabad, yine kiyilarda, Cochin, Kumarakom, Madras, Madurai son olarak da Kalküta'yi gördüm. Kentlerde zenginlik de var, fakirlik de var. Çok güzel oteller, çarsilar, zengin yasam da görülüyor. Teneke yasami ve sokak yasami da ilgi çekiyor. Sosyal hayatta, dügünler çok önemli. Salonlar, bahçeler gibi dügün alanlari göz kamastirici sekilde süsleniyor, gerçek çiçeklerle donatiliyor. Çok sasaali, gösterisli dügünler yapiliyor. Masallardaki gibi. Evlendikten sonra geleneksel olarak gelin, kayinvalide evine gidecektir. Hangi sosyal siniftan olursa olsun, ayri ev diye bir sey yok. Bosanma da yok denebilir. Kadin baba evine de dönemiyor. Ancak yüksek tahsilli meslek sahibi kadinlar biraz daha özgür olabiliyor. Kadinlar her ortamda çalisiyor ve giyimde kapalilik yok. Kentler öyle kalabalik ki öyle hareketli ki sanki kaldirimlar, yollar, köprüler canlanmis da hareket ediyor gibi bir intiba uyandiriyor. 
Özellikle çok önemli bir kent olan Kalküta'da Hindistan manzaralari damardan veriliyor. Sokakta yikananlar, uyuyanlar, sokak berberleri, sokak ütücüleri, sokakta kaynayan tencereler, tropik yapraklar içinde yenen yemekler, sokak kitapçilari, terzileri canliligi pompaliyor. Otobüsler tika basa insan dolu ve pencerelerinde cam yok. Yarilari içerde yarilari disarida, yolculuk ediyorlar. Otobüslere durmadan inip inip biniyorlar. 
Çilgin bir trafik, devamli basilan kornalar sehrin hizina hiz katiyor. Bombay ve Kalkuta da Ingiliz Portekiz Hollanda dönemlerinden kalmis çok mükemmel binalar var. Bunlara koloniyal binalar deniyor. Sömürge döneminde yapilmis. Åzimdi biraz toz içindeler ama çok etkileyici yapilar. Bunlar yapilirken Hint çizgileri de kullanildigi için masalsi yapilar ortaya çikmis. Bu yillarda ise müthis bir insaat furyasi ülkeyi sarmis. 
Modern yapilar sehirleri herhangi bir sehir haline getirmek üzere. Hindistan da tam bir dinler mozaigi var. Hindular, Müslümanlar, Hiristiyanlar, Budistler, Caynacilar ve baska inanislar birarada saygi ile yasiyor. Ülkede 22 tane kabul edilmis resmi dil var. Eyalet sistemi ile yönetiliyor.Racastan eyaleti, Kerala eyaleti, Dogu Bengal eyaleti, Tamil Nadu eyaleti gibi. Ülkenin güneyini ve dogusunu gördüm. Belki bir gün Racastan diye hayal kuruyorum. Özellikle gençler alin sirt çantanizi gidin.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol