2009 yılının Mayıs ayı içersinde Prof. Dr. Emre Kongar "HERKESTEN BİR ŞEY ÖĞRENDİM" adlı kitabını çıkarmıştı. Emre Kongar Toplumbilimci ve aynı zamanda gazeteci yazardır. Kültür Bakanlığı yapmıştır. Trakya Üniversitesi'nde ÇAĞDAŞ KÜTÜPHANECİLİK konusunda kendisinden ödül almıştım. Değerli bilim insanının bir sözü çok hoşuma gider. Çünkü, insanlar söylemeseler de herhangi biriyle diyalogları varsa eğer mutlaka birbirlerinden bir şeyler öğrenmişlerdir. Hani en bilgisiz insandan bile insanın öğrendiği şeyler vardır. Mesela CEHALET'i öğreniriz. Bilgisizliğin insanı ne halde bıraktığını öğrenir, görür, acırız. Zira cehalet insanı çaresiz bırakır.
Yıl itibariyle birkaç ay sonra yazarlığımın 67'nci yılını doldurmuş olacağım. Yazarlık, okuyucu ile diyalog kurmak demektir. Okuyan bir halk olmasan bile öyle tahmin ve hesap ediyorum ki bu 67 yıl içersinde bizi okuyan olmuştur. Ben onlardan bir şey öğrenmişimdir, onlar da benden bir şeyler öğrenmişlerdir. Fakat asıl söylemediğimiz, öğrenip de açıklamadığımız bir şey var ki insanlarda biraz CEHALET vardır. Hani biraz aptallık olduğu gibi… Bir fikir adamı, "APTALLIK İNSANA MAHSUSTUR" der. Cehalet de insana mahsustur. Eski Yunan Devlet Adamı, zamanın bilge insanı SOLON'un çözümünü bunun için tekrar eder dururum; "İNSAN ÖĞRENE ÖĞRENE İHTİYARLAR" Hayatta insan yalnız bilgi öğrenmez, cehaleti de öğrenir. Meşhur sakallı Celal "Cehaletin kitabı yoktur" söyler. Cehaletin kitabını yazan çıkmamıştır.
Yazı cehalete doğru yönelmişken onun üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Bugün kim ne derse desin, Türkiye'nin belası, hayati sorunu CEHALET SARMALI'dır. Ondan kurtulmak baştan beri Cumhuriyetin sorunudur. Birkaç yazar bunun üzerinde çok durmaktadır.
Bizim cehaletimizden, gözleri kapalı vazife yapan insanlar yüzünden bir imparatorluğu bitirmişizdir. Balkan Savaşı arifesinde/öncesinde savaş tecrübesi olan 120 bin askeri terhis etmek akıllı insan işi midir? Sarıkamış'ın eksi 30 derece soğuğunda tedbirsiz savaşa girmek, 90 bin askerin donmasına sebebiyet vermek cehaletin çılgınlığı değil de bir başka şey midir?
Bugün dünya EĞİTİM, EĞİTİM yine Eğitim diye haykırıyor. Bulgar'ların 1912 Balkan Savaşı'nda esir düşen Türk subay ve askerlerine tel örgüler arkasında "BİZ SAVAŞI OKULLARIMIZ SAYESİNDE KAZANDIK. CEBİMİZDE PARA VARSA ONU KİLİSELERE DEĞİL, OKULLARA HARCADIK" demeleri ders değil midir? 1915 yılında basılan "YENİ SAVAŞ" kitabının yazarı Sofya esir kampında bu söylenmiştir der. Tarih alay imamlarının cepheye gitmeyip maaşlarını İstanbul'da aldıklarını da yazar.
Cehalet üzerine diyeceklerimizi uzatmanın zararı var diyecek insan çıkar mı bilmiyorum. Medine Müdafa-i Fahrettin Paşa'nın askerinin Arap çöllerinde haykırdıkları marşta, "Bir zaman, bir zaman geldiğinde dönersek askerden, YOL-MEKTEP YAPMAKTIR İŞİMİZ" sözlerini geçer. Söylediklerine bakılırsa 6-7 yıldan beri asker oldukları halde hala terhis olacaklarından, köylerine döneceklerinden, eşlerine, çocuklarına kavuşacaklarından emin değildir. Fahrettin Paşa Medine'yi kime karşı savunmuştur, biliyor musunuz? Arap ve İngilizlere karşı… Bizim için kutsal olan bu yerler Araplar için değil midir?
Şuraya gelmek istiyorum:
Biz tarihi ne zaman öğreneceğiz? Cehaletimizden ne zaman kurtulacağız? Bilen varsa söylesin. Bu bağlamda CEHALET'in hareket halinde olduğunu unutmamak gerekir.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol