"HER ON YANGINDAN BIRI KASITLI" ÇIKARILIYOR

Çocuklugumuzda köylerde yakalari yesil nefti olan askerler görüyorduk. Onlara "Ormanci Akberi" deniyordu. Ormanlari askerler bekliyordu. Bu, zaman bakimindan Cumhuriyetin ilk yillari idi. Tabii neyin ne oldugunu bilmezdik ama ormanlari askerlerin beklediklerini iyi biliyorduk. Demek ki diyorduk çocuk aklimizla, askerler yalniz vatani degil, vatanin ormanlarini da bekliyorlarmis. Zannediyorum ORMAN ASKERLERI 1950'li yillara kadar vardilar. Zaten o yillarda ormanlar da devletlestirilmislerdi.
Bir ülkenin YEÅzIL ÖRTÜSÜ bitkiler ve ormanlardir. Tabiati güzellestiren bu örtüdür. Bu nedenle de Cumhuriyeti kuranlar ve yönetenler AÄzAÇLANDIRMA'ya önem veriyorlardi. Hemen hemen her Il'de ve Ilçelerde ORMAN FIDANLIÄzI vardi. Mesela bugün Kirklareli Vali Konagi'nin arkasi ZIRAAT BAHÇESI olarak kullaniliyordu. Pinarhisar'da, Karistiran'da, Lüleburgaz'da, Pehlivanköy'de ORMAN FIDANLIKLARI vardi. Bu fidanliklardan köylülere bedava fidan veriliyordu. Köylüler de köylerindeki ormanlari koruyan bir kesimdi. Herkes inanmisti ve biliyordu ki ormanlar yok olursa her yer KURAK ve ÇORAK olur. Bunu okullarda iyice, sindire sindire ögretiyorlardi. Zaten okullara tahsis edilmis MAARIF TARLALARI ve BAHÇELERI vardi. Okullar Ziraat Dersleri'ni buralarda yapiyorlardi. 
Cumhuriyetin üzerinden yillar geçtikçe gördük ki ve özellikle çok partili hayata geçildiginde bu uygulamalar, memleketin degerlerini koruma güdüsü gevsemeye, yazin Agustos sicakliginda deniz serinligi veren ormanlar kiyidan köseden kemirilmeye baslanmisti. Ormanlar yagma edilen yerler olmustu. Cumhuriyetin Milletvekilleri sik sik ORMAN SUÇLARINA AF yasasi çikariyorlardi. Tribünlere oynuyorlardi. O yillarda ORMAN YANGINLARI diye bir olay yoktu. Varsa da parmakla sayilacak kadar azdi. Ama orman alanlari daraliyor, sinirlar geri çekiliyordu. Mesela Kirklareli'nin YANIKKIÅzLA Kirklar Tepesi'nde baslayan ormanlardan kesilen agaçlarla askeri kislalarin yapildigi anlatiliyor vede yaziliyordu. Mesela Ali Riza Dursunkaya, Yanikkisla'nin hemen oracikta baslayan ormanlarin agaçlari ile yapildigini yazmistir. Biz 1948 yilinda Dereköy tarafi köy ögretmenleri Demircihalil Ormanlari'nda kaybolmus, ormanlar içinde yürüyerek geldigimiz için ormanin sikligindan ve gürlügünden dolayi soseye bir türlü çikamiyorduk. Köylüler bu ormanlarda ava çiktiklarinda bir günde 5 Karaca, 2 Geyik ve 6-7 Tavsan vurabiliyorlardi. Ormanlar da Av ve Yaban Hayati zengindi. Türkiye'nin her tarafi böyleydi. 
Åzimdi öyle mi?
Birkaç gün önce gazetelerde çikan "ORMANLAR RANTA KURBAN"  baslikli habere bakar misiniz?
"Türkiye'de meydana gelen her on yangindan biri kasitli bir sekilde çikariliyor. On yilda çikan 16 bin 623 yanginda yüz bin hektara yakin orman yanmis, kül olmustur. Yanginlar daha fazla turistik bölgelerde çikmaktadir." Demek ki PIRUS ZAFERI'ne benzer bir olay var ortada. Turizm yapiyoruz ama ormanlari kaybederek. 2B Alanlari nasil meydana geldi? Böyle degil mi? Yillar önce okumustum, Türkiye'de ormanlarin yok edilmesi Avrupa ülkelerinde "ORMANLAR NASIL YOK EDILIR" adi ile ders olarak okutuluyormus.
Memleketin kalbini ormanlarda görenler ne düsünüyorlar acaba? Daha çok çevrecilik, daha çok ORMAN SEVGISI gerekli.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol