Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular. Bu hafta çok önemli bir konudan bahsedip sonrasında da çok önemli bir suale cevap vereceğiz inşaAllah.
Allahü teâlâ, insanları, öldükten sonra tekrar dirilterek, hepsini hesâba çekeceğini, îmân edip, iyilik etmiş olanların Cennetlerde lezzetler içinde sonsuz yaşayacaklarını ve Peygamberlerin bildirdiklerine inanmayanların Cehennemde sonsuz azâblar, acılar içinde kalacaklarını haber vermiştir. Nitekim Nisâ sûresinin 122. âyet-i kerîmesinde, meâlen;
(Kötülük yapan, bunun cezâsını bulacaktır) buyurulmuştur.
Zilzâl sûresinin 6, 7 ve 8. âyetlerinde meâlen;
(O gün, insanlar amellerinin karşılığını görmek için, fırka fırka hesâp yerine giderler. Kim zerre miktârı kadar hayır işlemiş ise, onun mükâfâtını görür. Kim de zerre miktârı bir kötülük işlemiş ise, onun cezâsını görecektir) buyurulmuştur.
İnanan, îmân eden ve inanmayan, inkâr eden herkes kıyâmette, dünyâda yapmış olduklarını ve bunların karşılığını mutlaka görür. İtikâdı doğru olan mü'minin, dünyâda iken tövbe etmiş olduğu günâhları affolunup, hayırlarına sevâp verilir. İnkâr edenlerin ve bid'at sâhibi yani itikâdı bozuk olan mü'minlerin hayırları ret olunup, kötülükleri için de cezâ görürler. En büyük ve sonsuz olan cezâ, inkâr etmekten dolayı olur. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:
(Âhırette olacaklardan, sizin bildiklerinizi hayvânlar bilselerdi, yemek için et bulamazdınız!)
Hazret-i Ömer bir gün, deve üstünde, bir sokaktan geçiyordu. Birisi Vettûri sûresinin 7. âyetini okuyordu. Bu âyet-i kerimede meâlen;
(Rabbinin azâbı elbette vardır. Onu önleyecek yoktur) buyuruluyordu. Bu âyet-i kerîmeyi işitince, aklı başından gitti, bindiği deveden düştü. Kaldırıp evine götürdüler. Günlerce hasta yattı ve herkes, ziyâretine gelirdi.
Halife Velîd bin Abdülmelik, sâlih, çok ibâdet ve hayrât ve hasenât sâhibi idi. İyilikleri, ihsânları hesâba sığmazdı. Mührünün üzerinde;
"Yâ Velîd, öleceksin ve hesâba çekileceksin!" yazılı idi
İmâm-ı Müstagfirî hazretleri şöyle bir hâdise nakleder:
"Bir grup insan hacca gidiyordu. Mekke'ye yakın bir yerde konakladılar. O grubun yanına bir ceylân geldi. İçlerinden biri ceylânı ayağından yakaladı. Arkadaşları her ne kadar;
-Salıver gitsin, dedilerse de, onlara güldü ve bırakmadı. Ceylân korkusundan küçük ve büyük abdestini bozdu. Sonra o kimse, ceylânı bıraktı. O şahıs öğle vakti, bir kenara çekilip uyudu. O uyurken bir yılan gelip, karnının üzerine çöreklendi. Arkadaşları ona;
-Sakın hareket etme, karnının üzerinde yılan var diye, bağırdılar. O şahıs korkusundan altına büyük ve küçük abdestini yapıncaya kadar, yılan üzerinden ayrılmadı. Böylece ceylâna yaptığının cezâsını gördü."
Netice olarak, insanların ve her şeyin yaratıcısı, yetiştiricisi, her ân tehlikelerden koruyucusu olan Allahü teâlâ, kıyâmet günü herkesi hesâba çekecektir. İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin, bir talebesine hitaben buyurduğu gibi:
"Keyfine göre yaşa! Fakat bu yaşaman uzun sürmeyecek, bir gün elbette öleceksin. Gece gündüz düşündüğün, sımsıkı sarıldığın lezzetlerden elbette ayrılacaksın. Dünyânın nesini seversen sev, hepsine vedâ edeceksin! Elinden geleni yap! Fakat unutma ki, her yaptığının hesâbını vereceksin!"
Sual: Kâfirleri sevmek küfür müdür?
CEVAP: Bu husus, sevginin durumuna göre değişir. Muhammed Masumhazretleri buyuruyor ki:
Kâfirleri sevmek, onlarla dostluk kurmak haramdır. Müminin kâfiri sevmesi üç türlü olur:
1- Onun küfrünü beğenirse imanı gider.
2- Herkesle iyi geçinmek için, kâfire dost görünmesi yasak değildir. Dost olmakla dost görünmek farklıdır.
3- İkisinin ortasıdır. Kâfire meyleder, yardım eder. Akrabalık, iş arkadaşlığı sebebiyle dostluk kurar. Bu dostluk, küfre sebep olmazsa da, caiz değildir. Âyet-i kerimeler, bu sevgiyi yasaklamaktadır. (M. Masumiyye 3/55)
Enes bin Malik hazretleri buyuruyor ki: (İnsan, dünyada kimi seviyorsa, âhirette onun yanında olacaktır) hadis-i şerifi, Müslümanları sevindirdiği kadar, hiçbir şey sevindirmemiştir. Müslümanları seven, Müslümanlarla birlikte Cennete; kâfirleri seven ise, kâfirlerle birlikte Cehenneme gidecektir. (Berika)
(Kâfirlerle muaşeret ve mübaşeret edene Allahü teâlâ lanet eder) hadis-i şerifini düşünüp kâfirlerle dostluktan uzak durmalıdır. (K. Yazılar)
Bid'at ehli olan Müslümanları bile sevmek çok tehlikelidir. Bid'at ehlini sevenlerin ibadetlerini, Allahü teâlâ kabul etmez, kalblerinden imanlarını çıkarır. (Gunye)
(Bid'at sahibine hürmet eden, İslamiyet'i yıkmaya yardım etmiş olur) hadis-i şerifi de, bid'atin tehlikesini göstermektedir. (Taberanî)
Bid'at Ehl-i, Müslüman olduğu hâlde, onu sevmek bu kadar tehlikeli olursa, kâfiri sevmenin dehşeti daha kolay meydana çıkar. Kâfirleri, münafıkları ve mürtedleri sevmemek dinin emridir. Bunun için, hubb-i fillah vebuğd-i fillah imanın şartı oldu. (S. Ebediyye)
Hubb-i fillah, Allah'ı sevenleri sevmek, buğd-i fillah Allah'ın düşmanlarını sevmemektir. Bir hadis-i şerifte,(İmanın temeli, hubb-i fillah, buğd-i fillahtır) buyurulmuştur. (Ebu Davud)
İmanın temeli, şartı yoksa o kişi nasıl mümin kalır? Bu hadis-i şerifi her Müslüman kendine düstur edinmeli. Kâfirleri Müslüman yapmak için onlarla dost olup, kendi imanını tehlikeye atmamalıdır.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol