Hayırlı Cumalar sevgili okuyucular. Bu hafta sizlerle dinimizin iki önemli hasleti olan namaz ve Kanaat hakkında çok değerli bir Allah Dostunun nasihatlerini okuyup sonrasında sizlerden gelen birkaç soruya cevap vereceğiz inşaAllah.
Namaz dinin direğidir. Namaz kılan kimse dinini kuvvetlendirir. Namaz kılmayan, elbette dinini yıkar.
Ebü'l-Hasen Cürcânî hazretleri Şafiî fıkıh âlimi olup Abbasi Kâdılkudât (Şeyhülislam)larındandır. 316 (m. 928) yılında İran'ın Cürcân şehrinde doğdu. İlk tahsilininden sonra Nîşâbur'daki âlimlerden hadis okudu. Daha sonra Bağdad âlimlerinden ilim öğrendi. Kâdılkudâtlık makamına getirildi. İran'ın Rey şehrinde 392 (m. 1001)'de vefat etti. Buyurdu ki:
İnsana önce itikadını, imanını düzeltmek, bundan sonra salih işleri yapmak lazımdır. İbadetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü teâlâya en çok yaklaştıran şey namazdır. Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), "Namaz dinin direğidir. Namaz kılan kimse dinini kuvvetlendirir. Namaz kılmayan, elbette dinini yıkar" buyurdu. Namazı doğru dürüst kılmakla şereflenen bir kimse, çirkin kötü şeyler yapmaktan korunmuş olur. Ankebût sûresinin kırkbeşinci âyetinde meâlen, "Doğru kılınan namaz, insanı fahşâdan ve münkerden herhalde uzaklaştırır" buyuruldu. İnsanı kötülüklerden uzaklaştırmayan bir namaz, doğru namaz değildir. Görünüşte namazdır. Bununla beraber doğrusunu yapıncaya kadar görünüşü yapmayı elden bırakmamalıdır. Büyüklerimiz, "Bir şeyin hepsi yapılamazsa, hepsini de elden kaçırmamalıdır" buyurdu. Sonsuz ihsan sahibi olan Rabbimiz, görünüşü hakikat olarak kabul edebilir. Namazları cemaat ile ve huşû ve hudû ile kılmalıdır. Çünkü insanı dünyada ve ahirette felaketlerden, sıkıntılardan kurtaracak ancak namazdır. Mü'minûn sûresi başındaki âyet-i kerimede meâlen, "Müminler herhalde kurtulacaktır. Onlar, namazlarını huşû ile kılanlardır" buyuruldu. Tehlike, korku bulunan yerde yapılan ibadetin kıymeti kat kat daha çok olur. Düşman saldırdığı zaman askerin ufak bir iş görmesi pek çok kıymetli olur. Gençlerin ibadet etmeleri de bunun için daha kıymetlidir. Çünkü nefislerinin kötü isteklerini kırmakta ve ibadet etmek istememesine karşı gelmektedirler. Eshâb-ı Kehf, bir hicret yaparak din düşmanları arasından çıktıkları için şerefli oldular. Peygamber efendimiz bir hadis-i şerifte, "Fitnenin, fesadın çoğaldığı zamanda ibadet etmek, hicret ederek benim yanıma gelmek gibidir" buyurdu. Din düşmanlarının güçlük çıkarması, ibadetlerin şerefini arttırmakta, sevabı kat kat çoğalmaktadır. Zarar yapmak istemeleri, Müslümanlar için faydalı olmaktadır.
Din, kadere inanmak ve kanâ'at etmektir
İslâmiyet, kadere inanmak ve kanâ'at etmektir. Fakat kader, bazılarının zannettiği gibi çalışmamak, fazla istememek değildir. Kader, insanların ne yapacağını, Allahü teâlânın önceden bilmesi demektir. Allahü teâlâ, çalışmayı emrediyor, çalışanları övüyor. Nisâ sûresinin 94. âyetinde meâlen;
(Cihâd edenler, çalışanlar, uğraşanlar, oturduğu yerde ibâdet edip cihâd etmiyenlerden dahâ üstündürler, dahâ kıymetlidirler) buyuruldu. Resûlullah efendimiz de;
(Çalışıp kazananları Allahü teâlâ sever) buyuruyor.
Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları iyi okunursa ve târîh gözden geçirilirse, İslâmiyetin, çalışmak, kazanmak dîni olduğu iyi anlaşılır. Resûlullah efendimiz;
(İki gün bir derecede bulunan, ilerlemeyen aldandı) buyurarak, hergün ilerlemeyi, yükselmeyi emrediyor. Ayrıca;
(İşlerinizi yarına bırakmayınız. Sonra yok olursunuz!) buyuruyor.
Bazı kimselerin, âhıret ni'metlerini düşünmek, çalışmayı önler demeleri, cahillik ve insâfsızlıktır. Çünkü;
(Çalışıp kazanan kimse, âhıret günü ayın ondördü gibi parlak olacak), (Âlimlerin uykusu ibâdettir), (Helâl kazanın ve hayırlı yerlere harcedin), (Din kardeşine ödünç verenin, günâhları affolur) ve (Herşeye ulaştıran yol vardır. Cennete kavuşturan yol ilimdir) hadîs-i şerîfleri, çalışıp kazanmayı ve dünyâda iyi yoldan kazanıp, iyi yere verenlerin, âhıreti kazanacağını bildirmektedir.
Müslümânların kurduğu Emevî, Abbâsî, Gaznevî, Hind Timûrları, Endülüs ve Osmânlı medeniyetleri, çalışkanlığı mı, yoksa uyuşukluğu mu gösteriyor? İslâm düşmanları tarafından uydurulmuş olan, "Bir lokma, bir hırka" sözü, Kur'ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin emirlerini değiştirebilir mi? Bu söz, müslümânlık demek değildir. Âhırete inanmak, acı çekmeye değil, fertlerin, âilenin ve cem'iyetin düzenli, huzûrlu olmasına sebeptir. Târîh, böyle olduğunu açıkça göstermektedir. İslâm dîni, acı çekmeyi değil, maddî, ma'nevî acıları gidermeyi, acılara, sıkıntılara sebep olmamayı emretmektedir.
Netice olarak müslümânlık, Allahü teâlânın takdirine râzı olmak ve kazandığına kanâ'at etmektir. Kanâ'at, bir hırkaya râzı olup tenbel oturmak değil, kazandığına râzı olup, başkasının kazancına göz dikmemektir. Avrupaya medeniyeti islâmiyet getirdi. Çünkü islâmiyet, iktisâdî refâhı sağlıyan yolları göstermektedir. Buna kavuşmak için, çalışmayı istemektedir. (İnsanların hayırlısı, en üstünü, insanlara dahâ faydalı olanlarıdır) gibi hadîs-i şerîfler, bunu açıkça göstermektedir. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Sizin en hayırlınız, başkasından beklemeyip, çalışan, kazananınızdır.)
Sual: Hristiyan ülkelerde, kasaptan et alıp yemek caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caizdir. Kimin kestiği, nasıl kestiği bilinmeyince, Müslüman veya Ehl-i kitap karışık olan her ülkeden et alıp yemek caiz olur.
Kendi dilleriyle de olsa Allah'ın adıyla kesiyorlarsa yemek caiz olur. Yahudiler Allah'ın adıyla kesiyorlar. Yahudi'nin kestiği yenir. Hristiyanların nasıl kestiği bilinmiyorsa, bilinmediği için yine yenir. Şâfiî mezhebinde hayvanı keserken Besmele çekmek şart olmadığı için, Besmeleyle kesilmediği bilinen yerlerde Şâfiî mezhebini taklit edilerek alınan et yenebilir.
GÖRMEK VE BAKMAK
Sual: Marketlerde, dolmuşlarda veya başka yerlerde istemeden müzik sesini işitiyoruz. Sokakta, ister istemez açık saçık bayanları görüyoruz. Günah oluyor mu?
CEVAP
Dinlemekle duymak, görmekle bakmak farklıdır. Haram seslerin, biz istemeden kulağımıza gelmesi günah değildir. Kasten haram sesleri dinlemek günahtır. Namahremi görmek günah değil, ona isteyerek bakmak günahtır. (İlk bakış günah değil, sonrakiler günahtır) diyerek, ilk bakışta kasten bakmak da günahtır. Ama kasıt olmadan gözümüze birkaç defa da çarpsa, yani görsek günah olmaz. Hadis-i şerifteki (İlk bakış günah olmaz) ifadesi, göze çarpması günah olmaz demektir. İlk bakış da olsa, kasten bakmak günahtır.
Sual: Kapora verme işi, daha çok ev veya araba satarken oluyor. Satıcı, (Bize kapora ver ki, evi veya arabayı başkasına satmayalım) diyor. Alıcı daha ucuz ev veya araba bulunca satıştan vazgeçiyor. Aldığı kapora satıcıya helâl olur mu?
CEVAP
Yapılan satış sözleşmesini, tek taraflı olarak alıcı da, satıcı da bozamaz. Bozarsa bozması geçerli olmaz. Tek taraflı bozulmuşsa sözünde durmamış olur. Günaha girer. Kapora geri verilir. Her iki tarafın rızasıyla sözleşme bozulmuşsa, yine kapora iade edilir. Sözleşmeden vazgeçtiği hâlde, kaporayı vermemek haram olur.
Sual: Hutbe dinlerken, konuşulmaz ve bir şey okunmaz, dualara âmin denmez, ama bugünkü hutbelerde, ağaç dikmek, kalkınmak gibi şeylerden de bahsediliyor, üstelik Arapça da okunmuyor. Kalbi temizlemek niyetiyle içimizden kelime-i tevhid okumamızda sakınca olur mu?
CEVAP
Hutbe Arapça da okunsa, namazdan, oruçtan da bahsedilse kalbden okununca zararı olmaz.
Sorularınız ve görüşleriniz için : mustafaruzgar22@hotmail.com
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol