Türkiye'de son yillarda kadin cinayetleri olagan hadiselerden biri haline geldi. Bu konuda istatistikler ne söylüyor bilmiyorum ama geçmiste cehalet daha fazla, daha yaygin iken bu tür kadin cinayetleri pek görülmezdi. Yoksa olaylar vardi da basina mi yansimiyordu? Ancak o zaman da kadin sorunu vardi. Kadina bakis açisi pek fazla degismis degildi. O, evin isçisi, çocugun anasi ve bakicisiydi. Mustafa Kemal KADIN DEVRIMI ile kadinin sosyal, siyasal ve ekonomik hayata girmesinin yolunu açtigi halde kadin hayatin bu alanlarinda en az düzeydeydi. Kadin erkek esitligine ragmen kadinin önünde gelenekçi kültür engeldi.
Ülkemizde tarihten gelen bir KADINA BAKIÅz KÜLTÜRÜ vardir. Bu gelenekçi kültüre göre kadinin adi yoktur. Kadin hayatin bütün faaliyet alanlarinda erkek kadar yer alma sansina ve firsatina sahip degildir. Bu nedenle toplumda ÇALIÅzMAYAN KADIN, kurtulmayi, kurtarilmayi bekleyen kadin hep olmustur. Bundan sonrada olacaktir. Ülkemizde 15 yasin üstünde 27 milyon kadin bulunmasina ragmen çalisan kadin sadece 6 milyon 400 bin dolayindadir. Buna göre Türkiye'de kadinin adi olmadigi gibi, kadinin yeri de yoktur. Kadin cinayetleri bu yüzden mi çikiyor? Bu dahil, kadin cinayetlerinin birçok nedenleri vardir.
Türkiye'de akraba evlilikleri, görücü usulde evlilikler, evlenenler arasindaki egitim ve kültür farkliliklari, aileler arasindaki uyumsuzluklar, cinsel hayattaki sorunlar, ekonomik sikintilar, uyumsuzluklarin yol açtigi sorunlar ve Töre Kültürü kadin cinayetlerinde rol oynayan baslica nedenlerdir. Ancak bugün itibariyle kadina uygulanan siddetin yaygin hale gelmis olmasinin toplumun gergin hale getirilmis olmasinin etkisi vardir. Çesitli nedenlerle Türk toplumu gerilmistir. Toplumda öfkeli insanlar çogalmistir. Fakat bütün bunlarin temelinde yatan egitimsizliktir. Insanlar cehaletin ve irticanin kusatmasi altindadirlar. O hale gelinmislerdir ki öfkeli ve sinirleri bozuk insanlarin muhakeme yapacak zamanlari kalmamistir. Sözgelimi esler tartisiyorlarsa, dozu yükselmis münakasaya tutulmuslarsa orada Ingiliz Usulü yüze kadar saymayi bilmiyorlar demektir. O sira çareyi bulamadiklari için sorunu yaralama, biçaklama ve öldürme ile kökten çözme noktasina gelmis olmaktadirlar. Ancak durum böyle devam edemez. Kadin cinayetlerinin önüne geçmek gerekir. Bu noktada sosyologlar, psikologlar, pedagoglar yani egitimciler ne diyorlar? Ne öneriyorlar? Onu pek bilmiyoruz. Yalniz bilinen odur ki ülkemizin rahatsiz oldugudur. Toplum agir bir bunalimdan geçmektedir. Hayatin her alaninda ortaya çikan rahatsizliklar, istenmeyen, beklenmeyen görüntüler bize toplumsal bir rahatsizligin giderek büyümekte oldugunu göstermektedir. Oysa sakin ve huzurlu bir toplum halinde olmamiz gerekir. Tabii Türk toplumunda siddetin kaynaginda sadece egitimsizlik, bilgisizlik yoktur. Bu toplumda asi, isi olmayanlar, bunlari kaybetmis olanlar, as ve is pesinde kosanlar, aldigi maasla geçinemeyip evin içinde yoklugu tartisanlar vardir. Bunlar milyonu bulmaktadir. Umut besleyenler yaninda umutsuzlar çoktur. Onlara umut vermek, çare arandigini söylemek lazimdir. Sonuç itibariyle siddeti, kirlenmeyi ortadan kaldiracak, cehaleti bitirecek, karanligi yok edecek toplumsal önlemleri almak kaçinilmaz olmustur. Bilmem anlatabildik mi?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol