KAHVEHANELER OSMANLI'DAN BERI BIRÇOK SEYIN AYNASIDIR

Kahveler, Kahvehaneler Osmanlilar zamaninda hayatin içinde yer almislardir. Buralari zaman içersinde herkesin gittigi, herkesin birbiriyle selamlasip konustugu, zaman geçirdigi ortamlar olmuslardir. Buralara gitmenin gerekçesine göre, “Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane” olmustur. Yemen’den aldigimiz kahve zaman içersinde Keyif nedenimiz olmustur. O kadar ki Avrupa’ya elçiler göndermeye basladigimizda kahveyi de oraya götürmüsüzdür.

Türk sosyal ve kültürel hayatinda kahveler, kahvehaneler Tekkeler gibi dostluklarin, arkadasliklarin, bilgi alisverislerinin, iletisimlerin, bulusmalarin (randevu vermenin) yerleri olmuslardir. Ilk zamanlar camiler etrafinda yer alan kahve ve kahvehaneler zaman içersinde yerlesim merkezlerinde genis alanlara, semtlere yayilmislardir. Hanlarin, kervansaraylarin içlerinde yer almislardir. Zaman zaman da, mesela eglence ve konferans salonlarinin, kütüphanelerin olmadigi dönemlerde onlarin yerine kullanilmislardir. Karagöz- Hacivat bir kahve eglencesi, güldürü sanati olarak gelismistir. Ve zaman içersinde kahvehaneler, Kirahathaneler (Okuma Yerleri) olarak isim almaya, böyle bir hizmet için kullanilmaya baslanmislardir.

Kahve ve kahvehanelerin bütün bu özelliklerinin yaninda en önemli bir taraflari da buraya gelenlerin tümünün birbirlerini esit görmeleridir. Kahveye, kahvehaneye her soydan, renkten, kesimden insan gelmistir. Onlarin sosyal, ekonomik güçlerine, mevkilerine, kilik kiyafetlerine bakilmamistir. Kahveye girerken selam vermek, selami almak esas olmustur ve bu yeter görülmüstür.

Türk toplum hayatinda ilk aydinlanma araci kandiller olmustur. Kandillerin yandigi ilk yerler ise camiler idi. Camilerin aydinligini gören kahvehaneler kandil yakmak suretiyle kendilerini daha çekici hale getirmislerdir. Tabii simdiki kusaklar kandilin ne oldugunu bilmezler. Hatta lambanin, Lüks Lambasinin, fenerinde ne oldugundan haberleri yoktur. Ama Kandil evlerin, cami ve kahvehanelerin ilk aydinlanma araci olarak yillar boyunca kullanilmistir.

Bugün Türkiye’de kahve ve kahvehane sayisi 500 bine yaklasmistir. Ilerleyen zaman içersinde buralari, buranin insanlari da, buralarda yapilan konusmalar, bulusmalar da degismistir. Hatta o hokkali kahve fincanlar, odun ve kömürle isinan kahve ocaklari, ocak atesine sürülen çaydanliklar ve cezveler de degismistir. Kahve kavuran dolaplar, kahve çeken degirmenler müzelik olmuslardir. Artik Kahve Kokusu da kalmamistir. Eskiden islerin, sorunlarin konusuldugu o kahveler ve kahvehaneler gitmis, onlarin yerine siyasetin, ülke sorunlarinin, belde meselelerinin konusuldugu kahveler gelmistir. Hatta cumhuriyetin Ikinci Adam’i rahmetli Ismet Inönü Türkiye’de demokrasinin yerlesmesini memleket meselelerinin kahvelerde konusulmaya baslanmasi sürecine baglamistir. Kahveler bugün Türkiye’nin fotografi, Türkiye’nin Aynasi olmuslardir. Kahvelerde oturan insanlara, konustuklarina baktiginizda Türkiye’nin durumunu anlamakta zorlanmazsiniz. Bugün itibariyle Türkiye kahvelerde konusulmaktadir. Hükümetleri, aklinca, gönlünce devirenler, “Ben olsam onu keserim, bunu asarim” diyenler, memleket islerini bir çirpida düzeltecegini söyleyenler, iddia edenler oradadirlar. Onlar kahve ve kahvehanelerde en çok konusanlardir. Aylak insanlarin, issiz güçsüzlerin genelde toplandiklari yerler kahve ve kahvehanelerdir. Türkiye’nin sosyal ve kültürel sorunu da buradadir. Artik kahve ve kahvehanelerin çogalmasi Türkiye’nin ilerledigi anlamina degil, geriledigi anlamina gelmektedir. Bir ülkede Kahvehane sayisi kütüphane sayisini fersah fersah geçmisse orada durup düsünmek gerekir.

                                      nazifkaracam@gazetetrakya.com     

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol