Çünkü insanlara ve milletlere kalkınmalarına giden yolda doğru düşünmeyi, teknik çalışmayı, rasyonel ve pragmatik zihniyetle zamanı değerlendirmeyi eğitim kazandırmaktadır.
Bize ekonomik faaliyetlerin her çeşidi insanın mutluluğu, milletin kalkınmasıdır diyorlar. Doğrudur. Kalkınma bir tekâmüldür. Ama bu zekânın eseridir. Zekânın yaratma kabiliyeti eğitim yolu ile tekâmül etmiştir. Bu bakımdan zekâ, düşünmeyi öğrenmiş insanın düşünme tekniğini çeşitli hayat ve faaliyet problemlerine uygulaması imkânını yaratır. İşte insana bu imkânı veren, onun bu yoldaki istidat ve kabiliyetlerini geliştiren yine eğitim olmaktadır. Görülüyor ki insanın mutluluğuna hazır tüm imkânların kullanılması, değerlendirilmesi, insanın yeni imkânlar bulması, bunları daha mutlu bir hayatı yaşamak için enerji haline getirmesi yine insanın eseri olmaktadır. Bu noktada ekonomistlere bir örnek vermek istiyorum. Ondokuzuncu yüzyılın başındayız. Napolyon tüm Alman üniversitelerini kapatmıştır. Yalnız Berlin Üniversitesi’nde 4 profesör ders vermektedir. Bu dört Prof.’den biri ünlü Fichte’dir. Kantın yeni ruhunu taşıyan Fichte’nin Alman milletine Hitabe'sine tekmil Almanya kulak vermiştir. Fichte Alman zekâsına Alman enerjisi ve Almanın çalışmasına övgüler yapmaktadır. Fichte demektedir ki: Bir Alman milleti varsa ve bu millet, yeni fikir aynası karşısında kendini tanıyabiliyorsa onun kendini bulmasının çaresi yok mudur? Evet, bu yeni âleme girmenin bir çaresi bir yolu vardır. O da EĞİTİMDİR. Yani insanda azimli, dayanıklı bir iyi niyet biçimi meydana getirmek sanatıdır. Fikrimizi hür kılabilmek için sağlam ve güvenli bir fikir yapısı kurmamız lazımdır. Fikir ile aksiyon, tek parça birbirinden ayrılmaz bir bütün olmalıdır. Ancak ondan sonra kendinizi bulur, var olabiliriz, millet oluruz. İşte Napolyon orduları önünde yenilmiş Almanya'yı kalkındıran ruh. Almanya'nın 1938 ekonomik ve endüstriyel kalkınmasını yaratan bu ruhtur. Aynı Almanya'yı 1945 yenilgisinden sonra bugünkü refah devrine ulaştıran da budur. Bu refaha 20. yüzyılın insanlığı mucize diyor. Oysa bu mucize değil tamamen yaratıcı zekânın madde üzerinde kurmuş olduğu kesin hâkimiyetten ibarettir.
Ekonomide istihsali arttırmak birinci amaçtır. Ancak ekonomik kalkınmanın tamamlanması teknik araçlara bağlıdır. Bu teknik araçlar ise insanın yükünü üzerine alan alet ve makinelerdir. İnsan dünyasını ve hayatını tekniğin yardımıyla değiştir ve bunun içinde iş gücünü arttırıcı araçları yaratır. Yalnız bu yaratma işini kafa yapısını düşünme tekniğine uydurmuş olanlar yapabilmektedirler. İnsan adlı eserin yazarı ünlü Alman Filozofu Arnold Gehlen insanın, eğitim yolu ile ekonominin emrine alet ve teknik verdiğini söylemekle ekonomik kalkınmaya giden milletlerin önce eğitimden geçtiklerini söylemiş olmaktadır. Bir defa şu bir gerçektir ki istihsale yarayan her türlü araçlar, bu araçları kullanan insanlar ve bu insanların istihsal sırasında edindikleri tecrübe ve alışkanlıklar, bütün bunlar bilgiyi ve eğitimi gerekli kılan istihsal kuvvetleridir. İnsanın maddeye ve tabiat kuvvetlerine karşı hâkimiyetini kuran, onun uygarlık basamaklarından çıkmasını sağlayan şey eğitimin tekâmülüdür. Kalkınan milletler eğitimin tekâmülünü tamamlamış milletlerdir. Bugün Amerika, İngiltere, Fransa, İsveç, İsviçre, Almanya gibi milletler ekonomik kalkınmalarına madde üzerindeki fütuhatlarını tamamladıktan, istihsal araçlarını mükemmelleştirdikten, çalışma usullerini rasyonel esaslarına göre ayarladıktan ve zekânın yaratıcılığını eğitimden geçirdikten sonra varmışlardır.
Devamı var...
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol