Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık öğretim Fakültesi Kırklareli İl Temsilcisi Öğretim Görevlisi ve Kırklareli Kent Konseyi Başkanı Münür Saygın, Üniversitenin Yayın organı "ANADOLU HABER" Gazetesini benim de okumama imkan vermekten kaçınmaz. Son sayı için, "Bak dedi, güzel bir araştırma yazısı var. Asya'da "KAYIP TÜRKLER dukha'larla ilgili", dedi.
Gerçekten bir "GAZETECİLİK OLAYI, ARAŞTIRMACILIK ÖRNEĞİ". Atlas dergisi fotoğrafçı yazarlarından Selcan Küçüküstel yapmakta olduğu Master ve Moğalistan'ın kuzeyinde, Hovsgol Bölgesinde yaşayan "Kayıp Türkler Dukhalar"ı incelemek üzere oralara gitmiş, onlarla iki ay beraber geçirmiş, dönüşünde Anadolu Haber gazetesi için Süheyla Çavuş kendisi ile bir söyleşi yapmış.
Selcan Küçüküstel'in incelemelerine, araştırmalarına, görüp yazdıklarına göre "Moğalistan'ın kuzeyinde yaşayan, Ren Geyiği yetiştiren Şaman Göçerlerinden bir topluluk yaşamaktadır. Bu Türk Topluluğu Moğalistan'a bir hafta uzaklıkta bulunmaktadır.
Kayıp Türkler yani Dukha'lar Türkçe ve Moğalca bilmektedirler. Ortaasya Türk Geleneğini sürdürmekte, çadırda yaşamaktadırlar. İnançları itibari ile ŞAMANİST'tirler. Yani bir anlamda doğaya, doğanın gücüne inanmaktadırlar. Belli ki "Dünyanın en eski Türk topluluklarıdır. Fotoğrafçı, Gazeteci ve aynı zamanda antrpolog (insan bilgini) olan Süheyla Küçüküstel onlarla beraber olduğu iki ay onların misafiri olmuştur. 500 kadar bir Türk grubudurlar. Süheyla Küçüküstel bunların bazılarının yerleşik düzen içersinde yaşadıklarını, bazılarının da o bölgede Yörükler gibi Konar-Göçer olduklarını söylemektedir. "Ren Geyiklerini binek olarak kullanıyorlar. Bu yaban hayvanlarının üstünü kullanıyorlar. Ana gıda maddeleri genelde ettir. Kendi aralarında Moğalca ve Dukhaca konuşuyorlar. Çeşitleri bitkileri yemek için topluyorlar, yaban hayvanların etlerinden kendilerine göre yaptıkları yemeklerle besleniyorlar. Doğanın korunmasına, doğada yetişen bitki ve hayvanların korunmasına son derece özen gösteriyorlar. Akan dere ve nehir sularını kirletmekten son derece kaçınıyorlar. Leğenlere aldıkları sularla yıkanıyorlar. Sütlü çay içiyorlar. Genelde köy hayatı yaşıyorlar. Çocuklar okula gidiyor. Kendi aralarında para kullanmıyorlar. Parayı ancak dışarıdan bir şey almak için kullanıyorlar. Eskiden Ren Geyiği derisini elbise olarak kullanırlarken son yıllarda bu giysi geleneğini bırakıp, normal giyime geçmişler. Ava çıktıklarında önlerine çıkan hayvanların ancak birini vurmakla yetiniyorlar. İhtiyaçtan fazla hiçbir şeyi almıyorlar, toplamıyorlar, koparmıyorlar, vurmuyorlar. İsraftan ve özellikle doğaya zarar vermekten kaçınıyorlar. Şaman Dini'nin bütün özelliklerine, geleneğine sadakat gösteriyorlar."
Yıllar önce bir Macar yazarın yazmış olduğu "ANLAŞILMAYAN İNSAN" adlı kitabını okumuştum. Hun Türkleri'ni ve Atilla'yı anlatıyordu. Onlar da KAYIN AĞACI'nın kutsallığına inanıyorlardı. Önemine ve konumuna verdikleri kıymet dolayısıyla evli kadının erkek eşine KAYINBİRADER dediklerini bu kitaptan öğrenmiştim. Okuyanlar bilirler, Avrupa Hunları 450'li yıllarda Trakya kadar gelmişlerdir. Zaten kitabın da ilk cümlesi "BİZİM YURDUMUZ TRAKYA" diye başlar. "Kayıp Türkler Dukha'lar'ı ve Ortaasya Türklüğünü anlamak için bu kitabı tavsiye ederim.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol