Bu yöre insani, kendi bünyesinden çikan sanat savasimcisini sanatçi saymiyor.
Siradanlastiriyor.
O zaman, buralarda dogmus büyümüs ve sanatin bir daliyla hasir nesir olmus, kendini sanatçi gibi duyumsayan hatta kendini sanatçi sayan insanlarda soru isaretleri basliyor: Acaba ben Gülben Ergen kadar sanatçi miyim?
Buranin türkü söyleyicisi, derleyicisi, sanat alani çalisani, sagini solunu yirtip paralasa, parçalasa… Seda Sayan'in bedensel ihtiraslarini zoraki de olsa, söhret ugruna da olsa gidermeye çabalayan herif kadar sanatçi veya "sen'atçi" olup olmadigi sorgulaminda kendisiyle çelisip, didisip, bogusup duruyor. Onun içindir, yöre merkezinde düzenlenen en büyük eglence söleninde, devlet kurumu TRT gelip izlence yaptiginda konuk sanatçilar Erzurum'dan, Van'dan, Diyarbakir'dan, Sivas'tan getirtiliyor.
Yok ki meret yerin kendi elemani. TRT ne yapsin!
Belediye ne yapsin!
Böylesi ketum, böylesi nankör, böylesi kesat yerler, birbuçuk sanat insanina tahammül edebiliyor veya edemiyor.
O birbuçuk sanat emekçisi insan da kendi aralarinda "Çekenler-çekemeyenler" diye bölünüyor. Lütfeyleyip tenbeten tahammül edemiyorlar birbirlerine.
Köy kahvesinde bilmem ne TV'de günümüzde yasamayan biri türkü söylüyor. Yanimdaki, "Bu adam büyük sanatçiydi ama bizim ülkemizde insanlar yasarken degeri bilinmiyor, sanatçi sayilmiyor. Ancak öldükten sonra…" tekerlemesini tekerledi.
Kendisinden birisiyse eger çalip söyleyen, yazan, çizen, besteleyen, derleyen, yayan…
Kendisinden birisiyse boyayan, yontan, süsleyen, bezeyen…
Sanatçi degildir ve olamaz da.
Kendisinden olmayani yere göge koyamayan bir zihniyet…
Kendisinden olani itiverir yüz üstü.
Aynen neye benziyor?
Evde teneke dolusu bal vardir da… Çocuga para verirsin, illâki gider bakkaldan seker alir.
Bu gidisle, Trakya'dan sanatçi çikmaz arkadas. Kalibimi basarim ki çikmaz.
Dedik ya… Ali Ekber Çiçek'i, Neset Ertas'i, Özay Gönlüm'ü ve nicelerini sanatçi sayan, sanatçi olarak taniyan toplum…
Hasan Usluasik'i, Ahmet Kandemir'i hatta köyünde, burnunun dibinde çok güzel kaval çalan bir insani sanatçi saymaz.
Böyle bir garip çeliski.
Alisacagiz.
Yine de küsmeden, gücenmeden, olumsuz tepkilere sapmadan sürdürecegiz çabamizi.
Keser döner, sap döner; gün olur hesap döner.
Bu arada, Kirklareli'de bu konuyla ilgili resmî kurumlar var midir, bilmiyorum. Yani, Kirklareli'de müzik alaninda sanatsal çalisma yapan devlet kurumu var midir? Kirklareli genelinde müzikle ilgilenen, müzik alaninda çalismalar yapan, müzigin çesitli alaninda ugras veren insanlarla ilgilenen her hangi bir devlet kurumu var midir?
Böyle bir kurum varsa eger, bu kisilerle kontak kurar mi? Bunlari bir araya derler toplar, toparlar mi? Bu insanlarin çalismalarini degerlendirir mi? Bu insanlarin çalismalarini öyle veya böyle destekler mi, özendirir mi, katkilar sunar mi?
Bilmedigim için soruyorum. Gicigina degil.
Örnegin, kültür müdürlügü sanirim her ilde vardir. Eh, öyleyse Kirklareli'de de vardir.
Kirklareli Il Kültür Müdürlügü ne is yapar, ne islev görür? Kirklareli genelinde baglama çalan, zurna çalan, kaval çalan, müzikal derlemeler yapan, beste çalismalari yapan, yerel müzigi yasatmaya ve yaymaya çabalayan insanlarla ilgilenir mi? Onlara katkilar sunar mi? Onlarin çalismalarina destek verip yüreklendirir mi? En azindan, "Il Kültür Müdürlügü" olarak bunun asli görevi oldugunu bilir mi?
Yoksa, bilmem ne müdürlügü, bilmem ne makami, bilmem ne kurumu neden vardir?
Sorun bakalim, siz de sorun bir yerlerde, birilerine.
Bu yöre sözde sanatçi çikarmiyormus.
Nasil oluyor?
Yoksa kazin ayagi öyle degil mi?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol