Mustafa Kemal'in kültür ve eğitim devrimini iki kuruluş sembolize etmiştir. Bu iki kuruluştan biri HALKEVLERİ diğeri KÖY ENSTİTÜLERİ'dir. Yabancı çevreler TÜRK BULUŞU olan bu iki eğitim ve kültür kuruluşunu geri kalmış ve az gelişmiş ülkelere tavsiye etmişlerdir. Çünkü bu eğitim ve kültür kuruluşunun toplumun gelişmesinde ve değişiminde çok özel yanları vardı.
Halkevleri kültür ve eğitim kökenli, gönüllü insanlar tarafından yönetilen ve Dokuz Kol üzerinden çalışan kuruluşlardı. Köy Enstitüleri ise köye göre öğretmen yetiştiren eğitim kurumları idi. Eğitim alanında bu iki kuruluşun birbirini tamamlayan özelliği vardı. Halkevleri insanların kendilerini yetiştirecekleri, bilgiyi işe dönüştürecekleri kolları vardı. Köy Enstitülerinde okuyan köy çocukları bilgi ve teknik ile gidiyorlardı. Köye giden öğretmen eğitim alırken aynı zamanda köye EL BECERİSİ olan biri olarak gidiyordu. Yani Duvarcılık, Marangozluk, Demircilik, Tarım-İş, Hayvan Bakımını öğrenmiş olarak köye gidiyordu. Bir başka anlamda Köye Giden ve gidecek olan Köy Enstitülü öğretmen bilgisi ve el beceresi olan öğretmendi. Köy Enstitüleri bilgiyi kullanan, işe dönüştüren, el becerisi olan EĞİTİMLİ İNSAN yetiştiriyordu. Bu okullar 1940 yılında kurulmuşlar, 1950 yılına kadar 21 sayıya ulaşmışlar, 25 bin Köy Öğretmeni yetiştirmişlerdi. 1950'li yılların başında kapatıldıkları zaman durum böyle idi.
Köy Enstitüleri Cumhuriyetin başarıya ulaşmış, uluslar arası şöhreti elde etmiş eğitim kuruluşları idi. Böylesine Türkiye için, dünya için yararlı olan bu eğitim kurumları 1950'de niye kapatıldılar ? İşte cevapsız kalan soru budur. Daha doğrusu cevapsız kalan soru değil, cevabı olan soru budur.
Ancak Türkiye'de 1940'lı yıllarda bir takım çevreler köyün uyandırılmasından, köylünün eğitiminden, köy çocuklarının bilgilenmesinden korkmuşlardır. Korktuklarını da açıkça zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye söylemişlerdir. Okumuş insanlardan korktuğunu söyleyen şüphesiz ilk insanlar bunlar değildir. Onların korktukları okumuş insan yani öğretmen karanlıkta derin uykuya yatmış, insanları aydınlığa uyandıran insandı. İslam'ın peygamberi de ümmetine okumayı öğütlemiştir. "OKU" demiştir. Okumaktan korkacak ne vardır? Fakat ne var ki peygamberin ümmeti, Mustafa Kemal'in milleti kitap okumuyor. Oysa bir ulusun fertlerinin okuması, okutulması o ülkede yaşayanların İNSAN OLMAK MİLLET OLMAK DAVASI'dır. Köy Enstitüleri bu davanın okullarıydı. Tabi Köy Enstitüleri Ağlama Duvarı değildi. Kusurları varsaydı düzeltilir, halkın eğitimine devam edebilirlerdi. Ancak Enstitüleri kuranlar da kapatmak isteyenler de bir noktada anlaşıp birleşmişlerdir. Bir daha da Köy Enstitülerini, Halkevlerini açmayı düşünmemişlerdir. Demek ki bunların kapatılmasında, kapalı kalmalarında fayda görmüşlerdir. Halk da "EN İYİSİNİ BÜYÜKLERİMİZ BİLİR" deyip sayfayı kapatmıştır. O da dün olduğu gibi bugün de okulu öne çıkarmamıştır. Bize de okuduğumuz okullara ait hatıraları, bilgileri anlatmak miras kalmıştır. Ancak ne var ki halkın cehaleti devam etmekte, bilgisizlik insanlarımızı okuduğunu anlamaz, anladığını anlatamaz hale getirmektedir. Bunun kime yararı vardır? Söyler misiniz?
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol