KÖY AYDINI MEHMET KAYGISIZ'IN YAKARIŞI

Yılbaşında ''TAMAM MI DEVAM MI'' başlıklı bir yazı yazmış, artık yazmayı bırakmak istediğimi, fakat henüz kesin karar da vermediğimi açıklamıştım. 1947'den 2012 yılı sonuna kadar tam 65 yıldan beri öyle veya böyle daktilonun başında, okuyucunun karşısında olduğumu belirtmiş, ancak yazacaklarımın bitmediğini, yazdıklarımdan çok yazamadıklarım olduğunu ifade etmiştim. Bu düşünceme, bu niyetime Çağlayık Köyü'nden Mehmet Kaygısız'dan karşılık geldi. Yazmaya devam etmemi istiyordu.
Mehmet Kaygısız, Kırklareli'nin ÇAĞLAYIK KÖYÜ'nde yaşayan bir KÖY AYDINI. Bir süreden beri ÖNADIM'da yazıyor. Bilmem Mehmet Kaygısız'ı okuyor musunuz? Yazılarında yeni şeyler söyler. Duru bir Türkçesi, akıcı bir dili var, yazdıkları anlaşılır şeyler. Çağlayık ormanlarında, Bulgaristan sınırına yakın bir köyden KENT AYDINLARI'na mesajlar veriyor, köyünde AYDINLIĞIN NÖBETİNİ TUTUYOR. Köyde KARANLIĞIN SINIRI'nda AYDINLIĞIN BEKÇİLİĞİNİ YAPIYOR. Bunun ne demek olduğunu bilirim. Çünkü dün KÖY AYDINI idim bugün KENT AYDINI'yım. Daha doğrusu KENTTE YAŞAYAN KÖY AYDINI'yım. Tabii söylemeye gerek yok, köyden kente gelmek bir uygarlık çizgisidir. Mehmet Kaygısız ise bugün itibariyle Köyün ve Kent'in kapısında, köy ile kent arasında bir bağ kurma, bir diyalog yaratma aşamasında, Köy ve Kent Kültürü'nü sentez etmeye, (Birleştirip kaynaştırmaya) ve tabii kentte yaşayanlara bir şeyler söylemeye çalışıyor, gazeteleri alıp köyüne götürüyor, kente geldiğinde bir takım UĞRAK YERLER'e giderek yeni şeyler öğrenmeye gayret ediyor. Bu nedenle köyde alevini yanık tutmaya çalışıyor. Karanlığı gördükçe sıkılıyor, aydınlığa çıktıkça seviniyor. Köyde bir yumağı çözüyor bir başka yumağı doluyor. Mehmet Kaygısız bunu bilinçli olduğu için yapıyor.
Mehmet Kaygısız'ın yazısı ile KÖYDEN GELEN SES'e kulak verdim. Daha bir süre ALEVİMİ YANIK TUTMAYA ÇALIŞACAĞIM. Doğa Kanunları elverdikçe yazacağım, ''BİLMİYENLERİN BİLENLER ÜZERİNDE HAKKI OLSUN'' düşüncesiyle, bu hakkı ödemeye devam edeceğim. Bu sebeple Mehmet Kaygısız'a teşekkür ederim. Bu vesileyle şunu söylemek isterim: Bu ülkenin aydınları, okumuşları halkla olan borçlarını ödememişlerdir. Ben dâhil halkın bizi okuttuğunu unutmuşuzdur. Mehmet Kaygısız'ın aydınlığı kadar bir aydınlığımız varsa bunu halkın karanlığına tuttuğumuzu sanmıyorum. Halka gittiğimiz, halka karşılıksız hizmet verdiğimiz çok az olmuştur. Bu nedenle halkın bizden alacağı vardır. Bunu bilmek lazımdır. Mehmet Kaygısız bunu köyünde kalarak yapmaya çalışmaktadır. Köyde yazdığı yazıyı 25 km mesafedeki kente getirmekte, yol masrafları yapmaktadır. NİYE? Halkına, okumuşlara, aydınlara söyleyecekleri olduğu için, bu fedakârlığı yapmaktadır. Ben de 1940'lı yıllarda okulda yazdığım ilk yazımı şehirde çıkan gazeteye yaya götürüp bırakırdım. Gidip gelme 10 km, yol yapardım. İlk yazımı şehir gazetesine götürdüğümde ceza almıştım. Şunu demekle yazımı noktalamak istiyorum: Hayatta davası olanın kavgası, kavgası olanın yarası vardır. Bu HALK AYDINI olmanın sorumluluğudur.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol