Roman yazmak istedim fakat hocalarımızdan Prof. Cavit Orhan Tütengil ve edebiyatçı yazar Tahir Alangu 40 yaşını işaret ettiler. Hayatı anlamadan, yaşamın gerçekleri ile yüzyüze gelmeden, bir bilgi ve tecrübe birikimine sahip olmadan roman yazılmaz dediler. Romanın "hayata tutulmuş bir ayna" olduğunu söylediler. Zaman içerisinde kendimi roman yazmada yetenekli görmedim. Oysa ilerleyen yıllar içersinde oldukça roman yazacak malzeme sahibi olmuştum. Roman yazmanın bir birikim işi olduğunu anlamıştım.
Köy Romanı yazsaydım insanları okumuş bir köyü yazacaktım. Ancak 1950 yıllarının başında Köy Enstitülü Mahmut Makal "BİZİM KÖY" ü yazınca "İyiki ben böyle bir işe girişmemişim" dedim ve o sayfayı kapattım.
Mahmut Makal kendi köyünü anlattı ama o anlatım içerisinde tüm Anadolu ve Trakya köyleri vardı. Köyün gerçekleri aydınların yüzüne çarpınca şaşkına döndüler. Çünkü köyü görmemiş, köyde yaşamamışlardı. Türk edebiyatında Köyün Romanı 1890'lı yıllarda yazılmıştı ama yazar köyü görmemişti. Sanal bir köyden söz ettiği bilgisi vardı. Ünlü roman yazarı Kemal Tahir dahi köyü konuştuğu, köy üzerine ahkam kestiği halde köyü görmediğini, yolculuk sırasında yol kenarında köyler gördüğünü söylemiştir. Ama Mahmut Makal'ın "BİZİM KÖY"ü kamuoyunda köy üzerine cehaletimizi ortaya koyunca KÖYÜN ROMANI gündeme geldi. Hatırlıyorum "BEŞ ROMANCI" ki bunlar Köy Enstitülü rahmetli Fakir Baykurt, ünlü romancı rahmetli Kemal Tahir, Mahmut Makal ve bir süre önce hayata veda eden Köy Enstitülü yazar rahmetli Talip Apaydın, Gazeteci Yazar Mehmet Barlas'ın Babası Cemil Sait Barlas'ın çıkarmakta olduğu "PAZAR POSTASI" dergisinin bir salonunda Köy Romanı tartışılmıştır. Bu konuda rahmetli Demirtaş Ceyhun bir edebiyat panelinde Türk edebiyatında ilk köy romanının Nabizade Habi tarafından "KARABİBİK" adıyla yazıldığını, ancak bu romanın sanal bir roman olduğunu söylemiş, Kadıköy'ün anlatıldığını işaret etmiştir. Daha sonraki yıllarda yani 1910'lu yılların sonlarına doğru Refik Halit Karay köy ve köylülerden bahseden yazılar ve kitaplar yazmıştır. 1920'li yıllarda Atatürk'ün çevresi yazarlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu "YABAN" kaleme almış. Aydınların köye yabancılığına vurgu yapmıştır. Ancak bana göre Türk Köyü'nün romanını Köy Enstitülü öğretmenler yazmışlardır. Mahmut Makal, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Mahmut Yağmur gibi enstitülü yazarlar köyü ve köylüyü edebiyatın içine koymuşlardır. Fakat son yıllarda köyden, köylülerden söz etmek neredeyse noktalanmak üzeredir. Oysa Türkiye nüfusunun yarıya yakını hala köylerdedir. Özellikle 20 yılı aşkın bir süreden beri köyler okulsuz ve öğretmensizdirler. Cumhuriyetin köylerde ilk modern yapıları olan okullar yıkıma bırakılmışlardır. Köyde yeni sorunlar uç vermiştir. Köyler boşalmaktadır. Malını mülkünü satanlar köyden kaçmakta, kentlerde iş aramakta, arazilerini sanayicilere satanlar fabrikalara işçi olarak girmektedirler. Artık köylerde eski köylüler de yoktur. Kendileri değişmiştir ama zihniyetleri değişmemiştir. Hala bir takım Fikri Sabit'leri vardır. Kendilerine benzeyenlere daha yakındırlar. Bana göre bu sorunları açmak, analiz etmek gerekir. Ne kentli ne köylü İnsan Tipi üzerinde durmak gerekir. Sosyologlar yani toplumbilimciler, antropologlar bu yeni durum üzerine bir şeyler söylemelidirler. Bir ayağı köyde bir ayağı şehirde olan köylü nasıl bir köylüdür?
tEŞEKKÜRLER nAZİF bEY ÇOK GÜZEWL KALEME LAMIŞSINIZ KONUYU.