KREDİ KARTI KULLANANLARIN BORCU 90 MİLYAR DOLAR

Geçmiş iktidarlar zamanında bir tekerleme halkın ağzından hiç düşmüyordu. Trenin ray eklerini geçerken çıkardığı ses güya "Borç üstüne borç" sesine benzermiş. Sonraları "BORÇ ÜSTÜNE BORÇ" tekerlemesi "VERGİ ALMA BORÇ AL"a çevrilmiştir. Bununla daha çok Kayıtdışı Ekonomi kastediliyordu. Yani "Vergilendirilmemiş gelir"e işaret ediliyordu. Özetle "Bize Özgü" ekonomik "bir hayatımız olduğu söylenmek isteniyordu. Hani söylem yanlış da değildir. Bugün itibariyle halk ve devlet borçludur.
Gazete bilgilerine göre "Ülkemizin dış borcu tutarı 414 milyar dolardır. On yıl önce devletin dış borcu 85 milyar dolar civarındadır. 85 milyar dolar ile 414 milyar dolar arasındaki farkı siz hesap edin. Demek ki borç almak vergi almaktan daha kolaydır. Burada bir özelliği belirtmek lazım. 414 milyar dolar dış borç devletin yükümlülüğü, kefaleti altındaki borçtur. Sırf devletin borcu 326 milyar dolardır. Bu bağlamda halkın kredi borcu ise 90 milyar dolardır. 90 milyar dolar borçlu olanların yüzde yirmisi borcu borçla karşılamaktadır. Yani başkasından borç alarak başkasına olan borcunu ödemektedir.
Ekonomide borç alınmış para, bize ait olmayan paradır. Almışsak bir gün iade edilecek demektir. Bir anlamda halkımız çiğden yemektedir. Başkasına ait para ile iş görmekte, işini çevirmektedir. Bu tabii ekonomi değildir. Buna ekonomi denmez. Günü gün etmek suretiyle yaşamaya çalışmaktır.
Bizim iki çeşit insanımız iki şeye çok sevinir. Biri, borç arayıp bulduğunda, ikincisi vergi vermediğinde sevinir. Oysa bu bir Kısır Döngü dür, sonu iyi değildir. Bir gün yama büyür, dikiş tutmaz olur, vermediğimiz vergi bize sorun olur.
Birkaç kez yazdığımı hatırlıyorum. 1960'lı yıllarda ilk KÖY İŞLERİ BAKANLIĞI kurulduğu zaman çiçeği burnunda yeni Köy İşleri Bakanı Lebib Yurdoğlu köyünün borçlarını tümden tasfiye amacı ile yurt genelinde bir araştırmaya girmiş, zamanı zaman köylerde, kasabalarda yatarak gerçeği öğrenmeye çalışmıştı. Sonuçta "Bu devlet bu borcu kapatamaz" deyip bırakmıştı. Çünkü halk geliriyle değil borcu ile yaşıyordu.        
Borç almak doğal bir şey. Fakat borcu zamanı gelince ödemek de doğal bir şeydir. Öyle olması gerekir. Cumhuriyeti kuranlar Türk halkında böyle bir gelenek yaratmaya çalışmışlardır. Mümkün mertebe vergileri zamanında, vergi mükellefine herhangi bir taviz vermeden, tahsil etmeye özen göstermişlerdir. Fakat gelin görün ki 1950'den itibaren, 60 yıldan beri Parti Nedir, Demokrasi Nedir, anlamadığımız bir sisteme geçtiğimizden beri iktidarlar Cumhuriyetin bu kuralını yumuşatmışlar, hatta kendilerinden önceki iktidarların tutumunu eleştiri konusu yapmışlardır. "Cumhuriyetin Tahsildarı'nı halkı korkutan adam" olarak afişe etmişlerdir.
Bunlar yanlış uygulamalar, yanlış tutumlardır. Borcunu ödeyenle ödemeyeni aynı kefeye koymak, aynı gözle bakmak zaman içerisinde eleştiri konusu olmuştur. Ve anlaşılıyor ki Devr-i Demokrasi'de geldiğimiz nokta ülkeye göre değil, halka göre ülkeyi yönetmektir. Hayırlısı.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol