KÖY Enstitüleri’nin Kurulusunun 70. yildönümü dolayisiyla Nazif Karaçam, geçtigimiz Persembe günü Istanbul Kültür Üniversitesi’nde “Atatürkçü Ulusal Egitimin Esaslari”, konulu bir konferans verdi. Tarihçi Yrd.Doç.Dr. Inci Çaglayan’in düzenledigi konferansa; Ögretim Görevlileri Gülizar Gülol, Rekin Ertem, Yard.Doc.Dr. Safiye Kirklar Barokas, Yard.DoçDr. Serap Sezer, Atatürk Ilkeleri ve Inkilap Tarihi Uygulama ve Arastirma Merkezi Sekreterligi’nden Elif Erkan, ögrenci Velisi Ayhan Eminoglu ile ögrenciler katilim gösterdiler. Konferansi ayrica Ileri Teknoloji Üssü Vakfi Harekati Mensuplarindan Kirklareli Kökenli Emin Erolcay ile Teknik Egitim ögretmenliginden Ahmet Açici da izledi. Inci Çaglayan sunumunda Karaçam’i birikimli bir Köy Enstitülü ve tarihçi yazar olarak tanitti ve Karaçam’i kürsüye davet etti.
Nazif Karaçam konusmasinda 1923’de ilan edilen Cumhuriyetin Ümmeti Millet yapmayi, bunun için halkin yönünü ve yörüngesini degistirecek bir seri yenilikler öngörüldügünü, bunlarin basinda halkin egitiminin geldigini, o sirada 12 milyonluk nüfusun % 90’inin okuma yazma bilmedigini, 40 bin köyden ancak besbininde okul ve ögretmen bulundugunu, bu nedenle Atatürk’ün Türkiye’ye özgü bir egitim modeli bulunmazdan önce Yazi Devrimi yaptigini söyledi.
Karaçam, Sözü Köy Enstütülerine getirerek;
“Köy Enstitüleri bize özgü Egitim kurumlari olarak dogmuslardir. Ama dünyanin geri kalmis ülkelerine tavsiye edilerek ilgi ve arastirma konusu olmuslardir. Atatürk’ün ve Ismet Inönü’nün öncülügünde ve desteginde Milli Egitim Bakanliginin basina getiren Hasan Ali Yücel ve Ismail Hakki Tonguç, Köy Enstitülerinin etkili egitim kurumlari olmasinda rol oynamislardir” dedi.
Karaçam açiklamalarina söyle devam etti; “Enstitülerin köye göre aydin ve ögretmen yetistirmeyi amaçladigi için burada ise dönüsen egitim ve bilgi öne çikarilmis, köyün kalkinmasindan önce canlandirma ön planda tutulmustur. Buradan yetisen ögretmenler; yapiciligi, marangozlugu, demirciligi de ögrenmisler, Köy hayatina benzeyen bu okullarda is egitimi esas kabul edilmistir.
Ancak bu hareket, Yeni Aydin ve Ögretmen Tipi’nde ülkenin bazi çevreleri, yani; Tefecileri, Åzeyhleri, asiret reisleri, toprak agalari, ikbal ve iktidar pesinde olan çirkin politikacilar, Enstitüleri halka kötüleyerek bu kurumlari tarafli göstermisler, bunda da basarili olmuslardir.
Bunun üzerine zamanin iktidari Hasan Ali Yücel istifaya zorlandi. Enstitüler ve Halkevlerini kuranlar bu kurumlari savunmadilar. Kapatilmalarina seyirci kaldilar. Köy enstitüleri 1952’de kapatildiginda 21 taneydi. Buradan çikan 17 bin ögretmen köylerde görev yapiyordu.
Peki Köy Enstitüleri kapatilmasaydi ne olurdu? Köylerimizin her biri belki de bir Üniversite olacak, Atatürk’ün özledigi modern köyler olacaklardi. Enstitüler kapadildiktan sonra, bir daha açilamadi.
Varilan sonuç ise; Cumhuriyet halki ve köyleri bugün okulsuz ve ögretmensizdir. Köylerde camilerin yanindaki okullar yikilmaya yüz tutmus bir sekilde birakilmistir.
Bayraklar asilmaz, bayramlar kutlanmaz olmustur. Dünyada az gelismis ülkelere tavsiye edilen bu kurumlar ülkemizde tarihe gömülmüslerdir. Halkin aydinlanma, bilgilenme süreci durmustur. Cehalet ülkemizi kusatmis, tutsak almistir. Avrupa ile aramizdaki bilgi ve egitim açigi daha da büyümüstür.”
Bu anlamli konusmanin ardindan, tüm katilimcilar Karaçam’a verdigi bilgilerden ötürü tesekkürlerini sundular.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol