Nerede mi? Elbette ki insanımızın gönlünde. O en korunaklı yerde, Türk milletinin kalbinde yaşıyor, yaşayacak...
Ülkemizde bir benzeri olmayan şekilde; hem ölüm yıl dönümünde Atatürk'ü andık, hem kurtuluş günümüzü kutladık, yaklaşık kırk gün sonra da aynı coşku ile ilimizi ziyaret edişinin yıl dönümünü kutlayacağız. Allah'tan Gazi Mustafa Kemâl Atatürk'e ve tüm silâh arkadaşlarına rahmet, kurtuluş günümüzün kutlu olmasını ve hiç kimsenin vatanının işgal edilmesi acısını yaşamamasını dilerim.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen ertesiydi. Bulgarca dil kursu aldığımız Halk Eğitim Merkezi'nde ders arasında telefonum çaldı, arayan bir yakınımın lise öğrencisi genç çocuğu, heyecanlı bir sesle: -Enişte; şu anda 'face' de benim paylaşımıma bakar mısın... Müsait olmadığımı, ne söylemek istiyorsa söylemesini istediğimde: Paylaşımıma bakarsan zaten anlayacaksın ama; Tayyip'i cumhurbaşkanı yaptığınız için inşallah başımıza belâ gelmez, şu anda İstasyon Caddesi'ndeyiz ve o cumhurbaşkanı olduğu için bize Atatürk posteri astırmıyorlar dedi.
Ne dediğini pek anlamadım ama seçimler nedeniyle zaten bir gerginlik beklentisi vardı, yakın olduğumuz için ikinci ders arasında bir koşu gidip baktım. Başta sayın milletvekilimiz, belediye başkanımız olmak üzere önde gelen CHP'li yerel siyasetçilerimiz ve partililer oturma eylemi yapıyor, Halk Tv. canlı yayında... Açıkçası eylemcilere bir şey sormaya cesaret edemedim, meselenin aslını tam olarak öğrenemesem de ayakta olan gazeteci dostlardan öğrenebildiğim kadarıyla oraya Atatürk posteri asılmasına izin verilmediği içinmiş...
Ders bitti, soluğu yine orada aldım. Karşılaştığımız bir gazeteci dostum: -Abi eğer gazeteci kimliğim olmasa şimdi ben de orada otururdum dedi. Eğer hakikaten Atatürk'e karşı yapılan bir eylem, engelleme varsa eyvallah ta acaba orada yaşanan neydi onu anlamaya çalışıyordum. 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' sloganıyla birlikte, oturma eyleminin polis aracı oradan kaldırılıncaya kadar devam edeceği vurgusu yapılırken, İstasyon tarafından gelen araç konvoylarının korna sesleri beni bir an için heyecanlandırmıştı. Yanımdakilerle bir birimize; acaba gerçekten şehir mi ayaklanıyor, yeni bir 'gezi'nin fitili mi ateşleniyor diye sormadan edemedik. Bizim gibi algılayan başkalarının da olduğundan eminim de; meğerse askere gidecek gençlerin coşkulu konvoylarıymış... İyi de sadece eylem yapanlar mıydı Atatürk'ü savunan, savunacak olan. Bölgede ve cadde boyunca gezen, oturan insan sayısı mübalâğasız binlerle ifade edilebilirdi. Hiç kimsenin adeta kılı kıpırdamıyor, geçebilenler oturanların etrafından geçiyor, yol tamamen kapandığında ise oradan dönerek klâsik turlarına devam ediyorlardı. Bu muydu, bu kadar mıydı Kırklareli'nin Atatürkçülüğü, Ata sevgisi... Elbette ki hayır. Ama kimse eylemin ciddi, tutarlı bir tarafı olduğuna inanmıyordu. Türkiye'nin belki de en Atatürkçü şehri maalesef hiç hak etmediği, haksız ve yersiz olarak ulusal basın yayın organlarında, 'Kırklareli'de Atatürk'e yer yok' başlıklarıyla bizim adımıza kötü şekilde yer aldı. Ben de onun için yazımın başlığını böyle yazdım.
(Bana olayı ilk haber veren genç kardeşimin sosyal paylaşım sitesinde yazdıklarına baktım, ifade aynen şöyle: 'Oylarınız diyorum; inşallah başımıza belâ olmaz, Atatürk'ün çocukları da oy kullanacak yaşa gelsin artık' diye yazmış ya; acaba onun gibi gençler mensubu olmakla gurur duydukları siyasi partilerinde ne zaman söz sahibi olmayı hayal ediyorlar (galiba bu gidişle hayalden öte geçemezler). Bu tartışmaların yaşandığı dönemlerde Ak Parti'nin kıdemli kurmayları adeta bindikleri dalı kesmiş, siyasi gelecek adına kendi yollarını kapamış ama arkadan gümbür gümbür gelen gençlerin yolunu açacak karara imza atarak 'üç dönem' kuralını bozmamışlardı. Ben bu duruma; 'bir Erdoğan gider, bin Erdoğan gelir' yorumu yapmıştım. Ya kendi ifadeleriyle 'Atatürk'ün çocukları' gençler? Ülkede, partide vb. gerçek anlamda söz sahibi olmak için onlara ne zaman sıra gelir, gelir mi?)
İkinci gece benim kulağıma kadar da gelen: 'İHL öğrencileri karşı eylem yapacakmış' yalan haberiyle yine soluğu orada aldık. İlgililerin asla böyle bir şeye izin vermeyeceklerini de biliyoruz ama, kimsenin ne destek ne de karşı eylem yapmak gibi bir niyeti yok, aksine oturma eylemi de bitti. Peki ne oldu da o kadar kararlı iken ve polis aracı orada dururken eylem sonlandırıldı. Belki yanlış anladım ama ben bunu haksızlığın göstergesi olarak algıladım. Sonuçta vali de olsa kanunsuz bir iş yapması doğru değildir, ve haklı olan hakkını sonuna kadar savunmalıdır...
Sonra karşılıklı beyanatlar başladı. Elbette ki valiliğin siyasetçiler gibi şov yapma imkânı olamaz. Onlar basın müdürlüğü aracılığı ile resmi görüşlerini açıklayıp belediyenin doğru bilgi vermediğini savundular, emniyet birimleri oraya yapılacak oturma yerleri nedeniyle güvenlik sorunu oluşacağını savundular. Velhasıl olay mahkemeye intikal etti mi bilmiyorum da; o gün bu gündür bu karmaşık bilmece devam ediyor, ben de konu hakkında yazmaya devam edeceğim.
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol