KIRKLARELİ'DE ATATÜRK'E YER ÇOK -3-

Dedik ya, bizler maalesef meseleleri doğru zaman ve zeminde tartışamadığımız için doğru sonuçlara da ulaşamıyor, gereksiz gruplara ayrılıyoruz. Gezi protestolarında gönlünde ağaç sevgisi olanlarla, beyninin arka planlarında şiddet hatta terör olanların, 1 Mayıs'ta işçi emekçi olduğu için kutlama yapmak isteyenlerle sokakları savaş alanına çevirenlerin aynı saftaymış gibi görünmeleri işi içinden çıkılmaz hale getiriyor. Kırklareli'mizdeki mesele ne Atatürk'çülük ne de Atatürk karşıtlığıdır. Mesele her kesimin O'nu kendi yorumuyla değerlendirmesidir. Atatürk'ün: 'Cumhuriyeti biz kurduk' ifadesiyle bu günün aynı ifadesi arasında kelime benzerliğinden başka ne bağlantı var. Yine şükran ifadesi anlamında, sembolik olarak: 'Olmasaydın olmazdık' ifadesini kullananlarla, Atatürk'e kutsallık atfederek, dini konularda dahi onun fikirlerini, sözlerini ölçü almanın yeterli olacağını savunanların aynı safta görünmeleri anlaşılmayı zorlaştırıyor. Gerçek anlamda; 'olmasaydın olmazdık' sözü dini açıdan bakıldığında asla kabul görmez ve doğal sonuç olarak; 'olmasan da olurduk' tepkisini doğurur ki bu tepki asla Atatürk'le ilgili değil, onun adını kullananlaradır ve zamanla bu tepkilerin başka yollara sapmasını doğurur. Aynı şekilde Atatürk'ü yok saymakta tabiri caiz ise 'karşı cephede' aynı sert tepkilere yol açar ve zamanla yanlışlara yönelebilir. Azınlık hariç aslında onların da tepkisi ne dine, ne dindara yönelik değildir ama zaman, zemin, illâ istismar istismar...
Nazif Karaçam hocamla bu meseleyi konuşurken: Devleti ve devletin kurallarını iyi bilmek lâzım diyerek iki çarpıcı örnek anlattı. Birincisi: Atatürk'ün Kırklareli'ne gelişinin törenle kutlanması gereğini dile getirip üç dört yıl gidip ben tek başına çelenk koydum onlar attırdılar. Sonunda bir vali; Karaçam ben devlet adamıyım, Atatürk bu yöre insanına misafir geliyor, ve burada halkı temsil eden yönetici belediye başkanıdır. Onlar bu işi düzenler ben de koşa koşa gider katılırım... İkincisi: Stadyum'a Atatürk isminin verilmesini teklif ettiğimde vali; olmaz dedi. Neden diye sorduğumda: Bu haliyle bu ismi buraya vermek yakışmaz, derleyip toplayalım, adına yakışır olsun ondan sonra dedi diyor ve ekliyor hocam: Şimdi bu valiyi dinleyip anlamadan onu Atatürk karşıtı ilân etmek çok kolay. Devletle kavga olmaz, devlete karşı herkes kafasına göre iş yapamaz, yapmamalı...
Atatürk posterlerinin altına yine Atatürk'ün veciz sözleri yazılmış. Bir tanesi tam da duruma uygun, adeta 'cuk' oturmuş: Tam olarak hatırlamayabilirim de: ''İnsanı asıl mutlu eden şey kendi için değil, gelecek nesillerin faydalanacağı eserler yapmak''. Kırklareli Stadyumunun inşaatının biteceği zaman belli değil, ama Vali Mustafa Yaman devletin parası ile de olsa giderayak Dereköy yolunda eski atış poligonunun yerine çok güzel bir spor tesisi yaptırdı ve adı orada yaşayacak. İşte Atatürk'ün işaret ettiği iş, yönetici...
Oturma eylemi sırasında beni orada gören, belediye çalışanı bir yakın köylümüz: -Çağlayık'lı; Ak Parti (onun deyimiyle AKP) yi hep yazıyorsun, yaz, bunları da yaz demişti. Tabi ki yazarım da; ben bana gösterileni değil, kendi görebildiğimi yazarım. İstasyon caddesi ve çevresi gerek şehirli insanımızın gerek se dışarıdan gelen misafirlerimizin ilk uğrak yerlerinden biridir. Misafirlerimiz belki şehrin sadece o bölgesini görüp ona göre yorum yapabilir ama; kenar mahallelerimizden, oradaki hizmetsizliğin içinden sökülüp gelen hemşehrilerimi ne kadar ilgilendirir İstasyon Caddesi'ndeki kavga. O belediyeden hizmet beklemekteyken...
Kimi Atatürk'ü sadece rozet olarak yakada taşımakta ki; ben bunların çoğunun sadece o rozetin arkasına saklanarak kendini gizleme amacıyla Atatürk'ü kullandığını düşünüyorum. Muhakkak ki gönülden sevenlere, sevdiği için o rozeti takanlara sözümüz olamaz. Ama o rozetin arkasına gizlenenlerin sayısının hiç te azımsanmayacak kadar olduğu da gerçektir. Bana ve benim gibi düşünenlere gelince: Bizim inanç sistemimizde resim ve heykelin yeri yok. Dolayısıyla böyle bir şeyden dolayı bizi suçlamanın da mantığı yok. Biz ne Hıristiyanlar gibi Hz. İsa aleyhisselâmın peygamber veya haşa tanrı diye tasvir edilen resim ve heykellerini ne de alevi kardeşlerimiz gibi Hz. Ali efendimiz ve diğerlerinin temsili resimlerini benimsemez, ibadethanelerimiz ve evimiz de dahil ibadet ettiğimiz yerlerde inancımız gereği resim heykel vb. şeyleri bulundurmamaya mümkün olan en azami ölçüde özen gösteririz. Peki biz sevmez miyiz. Zaten Hz. İsa'yı kabul etmezsek imanımız eksik olur, Hz. Ali'yi sevmezsek Peygamber efendimizin sevdiklerini sevmediğimiz için yine eksik kalırız. Biz Hz. Ali'yi, Hz. İsa'yı, yüce Allah'ı CC, Hz. Peygamber efendimizi de severiz, Mustafa Kemal'i de severiz, eksiklik bizde değil ama bırakın bu sevginin dozajını biz ayarlayalım. Malûm; ilaç ile zehiri birbirinden ayıran bazen sadece dozajıdır. Bu meseleyi resim ve heykel üzerinden tartışmaya devam ettiğimiz sürece ne sizin bizi ne de bizim sizi doğru olarak anlamamız mümkün görünmüyor... Bu milletin gönlünde Atatürk ve sevgisine bu kadar çok yer varken, bu şekilde Atatürk sevgisi göstermek, gösterdiğini sanmak, sembolik yer tartışmalarıyla böyle büyük kavgaların yapılması; ne Atatürk ne de sevgisine yönelik bir şey kazandırmaz, aksine çok şey kaybettirir diye düşünüyorum.
sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol