Kirklareli, sessiz, sade bir sehir.
Sadeligi hem merkezî, hem çevresel. Hiç olmasa da olur, hiçbir nedeni yokken gelismis ve olusmus bir takim kiytirik, bir takim gereksiz tatsizliklarin disinda... Biçimsizliklere rastlamak zordur Kirklar'da. Onun içindir düsenin kalkmadigi.
Onun içindir degenin yapistigi. Kirklareli... Sessizliginin, sadeliginin yani sira... Il sinirlarindaki dogal olusumuyla da harika bir diyar. Inanin, en az taniyanlarinizdan ve en az yasayanlarinizdan birisi benim. Yine de bilirim, Kirklar'in enfesligini, kal-ü beladan beri.
Kirklareli deyince turizm akla gelmiyordur kuskusuz.
Hani, türkü deyince kimsenin aklina gelmedigi gibi.
Hani, baglama deyince... Turizm deyince kimsenin aklina Kirklareli gelmiyordur.
Sevda deyince gelmedigi gibi. Nedense sevdalar hep arap ellerinde, çöl diyarlarinda yasanirmis gibi.
Kirklareli deyince turizm akla gelmiyor bu ülkede.
Yigitlik deyince gelmedigi gibi. Hani, yigitlik hep o harmanda dövülürmüs...
Kirklar deyince turizm gelmiyor akla nedense. Hani, birilerine, Türkiye'deki turizm ve turistik yerler hakkinda görüslerini, izlenimlerini, düsüncelerini sorsalar... Antalya'dan girer, Ege sahillerini tek tek sayar, Istanbul üzerinden Karadeniz'e tam atlayacagi sirada...
Durur. Bilmez ki Karadeniz bastan sona turizme uygun.
Ögretmenligimin ilk yillarinda iki yilim Kdz. Eregli'de geçti. Doyumsuz, bitimsiz, olaganüstü güzel diyarlardi. Dört mevsim yesille yüzyüze, gözgöze gelinebilecek yerlerdi.
Kdz. Eregli Yetmedi gibi Çayeli'ye geçtim. Bes yil kaldim Çayeli'nin bitimsiz, doya doya, kana kana, dünya çapindaki yesilinde. Benim kaldigim yillar Çayeli ve Rize, hatta Karadeniz genelinde yesil ve mavi doga turizmi gündeme gelmemisti. O zamanlar su akardi, çiçek kokardi, doga aski için için yakardi, birileri öööyle bakardi demek ki.
99 yilinda, genel Marmara depreminden bir ay kadar önce turistik bir gezintiye gittik Karadeniz'e. Safranbolu'dan tuttuk, Kastamonu, Küre daglari, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Trabzon... ve Rize. Ayder yaylasinin güzelliklerinde sinirladik gezimizi. Ordan ötesi de vardi tabi.
Benim bulundugum zamanlar 80'den yeni yeni kurtulmustu Karadeniz de, tüm ülke gibi. O kör dövüsünden sonra ancak rahatlamis, kendine gelmisti. Oralarda dagin tasin kullanildigini, öncelikle iç sonra da dis turizme yarayisli duruma getirmek için bezemeler yapildigini, olabildigince de basarildigini gördüm.
Bir sevindim, buralarin böylesi degerlendirilmis olmasina...
Bir de üzüldüm dogal olarak, benim oralarda bulundugun yillarin kesatligina.
Bosuna degildir Kirklarelililerin "Karadenizliyim" esprisi. Her Kirklarelili bir bakima Karadenizlidir de. Tokat'in, Amasya'nin, Gümüshane'nin hatta Bolu'nun Karadenizli sayildigi bir haritada Kirklareli kostura kostura Karadenizlidir.
Örnegin bir Igneada gerçegi vardir. Vize'de Kiyiköy (Midye)...
Hatta elim ve vahim bir harita kazasi sonucu Tekirdag sinirlarina kayitlanmis bulunan Kastro... Aklibasinda bir depremle yüzyüze gelse, yasama siginmak için kendini sorgusuz sualsiz Kirklareli'nin kollarina birakiverir...
Tüm buralar, her ne kadar Güney sahilleri kadar iliman geçmese de yazlari, yine de meraklisina doyasiya deniz turizmi yasatabilir.
Vize, Demirköy, Kofçaz ormanlari, dereleri, ayrica islenmesi gereken, degerlendirilmesi, tanitilmasi ve olumlu anlamda kullanilmasi gereken dogal harikalardir. Çünkü buralar dünya çapindaki Karadeniz gerçeginin uzantisidir.
Igneada, Vize, Demirköy, Kofçaz ormanlarinin, derelerinin ve dogalliginin kirletilmeden, katledilmeden, üzmeden dag, yesil ve doga turizmine kazandirilmasi gerekir. O zaman Kirklareli daha bir canli ve heyecanli bir yer olacak.
Gerçi ben Kirklareli'yi bu durumuyla da seviyorum. Bir seyler, yeni bir seyler yapmak adina bozulmasina da razi olmaz gönlüm. Bir seyler yapmak adina birileri uluorta bozacaksa...
Aman ha!..
Birakin, böyle kalsin.
Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol