KIRKLARELİ'NDE HALK VE TURİZM KÜLTÜRÜ

Geçmişi 6-7 bin yıllara varan Kırklareli, tarih boyunca Avrupa ve Asya'ya gel- git yapan kavimlerin yolu üzerinde olmuştur. Bunların bazıları yerleşik düzene geçmiş, geride tarih ve kültür bırakanlar olmuştur. Bunlar içersinde Traklar, Helenler, Roma, Bizans ve Osmanlı il bazında önemli tarihi eser, arkeolojik ve folklorik kültür bırakmışlardır. Roma ve Bizans eserleri Yıldız ( Istranca) Dağları içersinde ve eteklerinde yoğunlaşırken, Osmanlı eserleri Babaeski, Lüleburgaz ilçelerinde yer almışlardır. Ünlü Derviş Sarı Saltuk'un türbesi de Babaeski'de bulunmaktadır. Buraları birçok kimselerin, kesimlerin ziyaretine, gezip görmelerine, incelemelerine açık yerlerdir. Kırklareli kuruluşundan bu yana, binlerce yıldan beri EFSANE bir yerdir. KÜLTÜR TURİZM'i için tarihi, mimari eser ve arkeolojik kültür zenginliğine sahiptir. Özellikle Vize, Kıyıköy (Midye), Pınarhisar, Roma ve Bizans, Lüleburgaz, Babaeski Türk- Osmanlı eserleri yoğunluğu itibariyle Kültür Turizmi'nin yapıldığı çok eski yerleşim merkezleridir. M.Ö.513 yıllarında Pers Hükümdarı Darios İskit Seferi'ne giderken soğuk ve sıcak akan ünlü TEAROS KAYNAKLARI'nın bulunduğu Pınarhisar ve Kaynarca (YENE'de) üç gün kalmış ve bu tarihi anı ebedileştirmek için buraya üstünde kitabesi bulunan bir sütun diktirmiştir. Romalıların tarihte en uzun (240 kmlik) Su Yolu'nun başlangıcı Pınarhisar'da bulunmaktadır. Yabancı tarihçilerin Yazın Deniz Serinliği verdiğini söyledikleri Trakya'nın orman yoğunluğu Kırklareli'nde yer almaktadır. Ünlü Padişah Avcı Mehmet 30 bin kişilik mahiyetiyle bu ünlü ormanlarda aylar süren avcılık yapmış, bu olay tarihimizde ilk DAĞ YÜRÜYÜŞÜ ve ORMAN TURİZMİ'nin başlangıcı kabul edilmiştir. Kırklareli'nin AV ve YABAN HAYVANLARI zenginliği uzun yıllar Dağ Yürüyüşü'ne ve Orman Turizmi'ne vesile olmuştur. KIRKLARELİ yalnız Turizm Kültürü zengini değil, aynı zamanda HALK KÜLTÜRÜ (FOLKLOR) zenginidir. Tarih boyunca buralardan gelmiş geçmiş ve burada yerleşmiş insanlar, kavimler, uluslar geride kendilerinden bir kültür bırakmışlardır. TRAKLAR bölgeye adlarını vermişlerdir. 450'li yıllarda buralarda yaşamış olan HUNLAR'dan kalan bazı adetler halkın yaşamında hala vardır. Osmanlı Devleti'nin dağılma sürecine girdiği 1800'lü yıllardan itibaren Balkanlar'dan başlayan göç ve göçmenlik hareketi ile buralardan gelen insanlar, gruplar Kırklareli'nin yerleşik halk kültürüne büyük katkı sağlamışlar, yeni bir halk kültürü oluşumunun şartlarını yaratmışlardır. Buraya kendi türkülerini, şarkılarını, masal ve manilerini, oyunlarını, giyim biçimlerini, düğün adetlerini, yemeklerini, çalışma ve yaşam biçimlerini getirmişlerdir. Yerli halk ve göçmen toplulukları burada bilinçli bir halk oluşturmuşlardır, zamana ve şartlara uyan bir gelenek yaratmışlardır. Özgün (Orijinal) olan şeyler korunmuştur. Mutfak ve Yemek Kültürü içinde yer alan KÂĞIT ve TASKEBABI, CİĞER SARMASI, TURŞULU TAVUK, ET KEKEĞİ gibi yemekler bulunmaktadır. Kırklareli'ne tarihten gelen yaygın bir EĞLENCE KÜLTÜRÜ vardır. Nevruz, Hıdrellez, Kakava geçmişte kalan Bağ Bozumu Şenlikleri, Helva Sohbetleri, katılımları büyük olan kitlesel eğlence türlerindendir. ROMAN ve ALEVİ- BEKTAŞİ HALK KÜLTÜRLERİ Kırklareli'nde önemli yer tutmaktadır. Romanlar'dan Zurna Sanatçısı Kara Hüseyin (Hüseyin Ihnalı), Halk Edebiyat'ndan müzikolog, folklorist, şair Vahit Lütfi Salcı, Tevfik Beybaba, Hayrani, Vizeli Kaygusuz Alaeddin, Fitnat Bacı, Hürmüz Hanım, Mehmet Fahri bu kültürün önde gelen kişileridir. İngiliz Frederik Willia Hsluck, Alman Hans Joachım Kısslıng, Prof. Laurence Picken, Kırklareli Halk Kültürleri'ni araştıran uluslar arası Osmanist ve Türkologlardır.
Evliya Çelebi'ye göre Türk Gölge Oyunu'na adını veren KARAGÖZ Kırklareli'nin ağzı laf yapan ünlü Romanlarındandır. Kadınlı erkekli on binlerce kişinin katıldığı KAKAVA HALK KÜLTÜRÜ EĞLENCELERİ'nin Roman mitolojisi ile ilintisi vardır.
Kırklareli'nin tarihte birçok ismi olmuştur. Saranda Eksesais yani KIRKKİLİSE cumhuriyet döneminde Kırklareli'ne dönüşmüştür. İslam Mitolojisi'ne göre Kırkların Yattığı Yer anlamına gelmektedir. Yunan tarihinde Kırklareli'nin adı VİNOGRAT (Şarap Şehri), Bulgar tarihinde ise LOZANGRAD (Bağ Kasabası) olarak geçmektedir. Bu nedenle Kırklareli'nin geçmişinde Bağcılık, Üzümcülük Kültürü ağırlıklı olmuş, üzümden elde edilen ürünler hem Kırklareli'nin tanınmasında, hem de ekonomi ve ticaretin refah yaratmasında önemli rol oynamıştır.

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol