Onlar Kırklareli'nin Dolhan Köyü'nden idiler. Onları Köy Enstitüsü'nde tanımıştım. Saadet Karaca sınıf arkadaşımdı. Rafet Kurşun bizden iki sınıf ilerdeydi. Rafet Kurşun'un eşi, Saadet'in eşi Namık Tuna'nın ablası oluyordu. Yani akrabalıkları vardı.
Saadet Kepir de yöresel Rumeli Türküleri'ni söylemekle tanınıyordu. Sesi güzeldi. 1947 yılında Kepirtepe'ye gelen TRT Yurttan Sesler Korosu Şefi Muzaffer Sarısözen'e birkaç Kırklareli kökenli Rumeli Türküsü vermişti. Yıllar sonra Muzaffer Sarısözen'i Ankara Sıhhiye'de, ünlü folklor uzmanı Kırklarelili Şerif Baykurt ile dolaşırken tanıdım. Ayaküstü birkaç laf ettik. Perişan bir hali vardı. Eşi Halk Türküleri Sanatkârı Neriman Sarısözen'le geçinemiyorlardı. Zamanın magazin basını Neriman Sarısözen'in Halk Türküleri Sanatçısı Nida Tüfekçi'ye daha yakın olduğunu yazıyorlardı. Nihayet sonunda boşandılar. Sarısözen'in bir oğlu vardı, adı Memil'di. Sarısözen'i tanıdığımda Memil 2 yaşında idi. Sarısözen Saadet Karaca'ya koroda okuması için bir teklifte bulunmuş muydu bilmiyorum. Bulunmuş da kabul etmemiş ise yanlış yapmıştır.
Saadet Karaca, Kırklareli Kocahıdır İlkokulu öğretmeni idi. Bazı sorunları oluyordu, onları benimle görüşüyordu. Sınıf arkadaşımdır. Ses sanatçısı olduğunu biliyordum ama şiir yazdığımı bilmiyordum. O sıralar öğrendim şiir yazdığını. Bir hayli de şiiri olduğunu söylemişti. Şiirlerini birilerine verdiğini bir daha da alamadığını sözlerine eklemişti. Ölümüne yakın bana bir zarf içinde, birkaç şiirini verdi. Çok güzel şiirleri olduğunu gördüm. Niye onları yayınlamadı, niye kitap haline getirmedi, bilmiyorum. Daha doğrusu ömür boyu şanssızdı. Şiirlerini bastıramazdı. Torununa kendisini adamıştı. Şu sıralar kız kardeşini de görüp oğlunu, torununu soramıyorum. Ben Saadet'e KAYIP ŞAİR gözüyle bakarım. Tanrı rahmetini bol etsin.
Rafet Kurşun Köy Enstitülü bir öğretmendi. Ağabeylerimizdendi. Müfettiş Ahmet Ünal'ın sınıf arkadaşlarındandı. Ben de kendisini tanıyordum. Ankara'ya sık sık gittiğimiz bir zamanda Ankara'da onu da ziyaret ediyordum. Ankara Atıfbey Ortaokulu Müdürü idi. Okuyan bir öğretmendi. Fakat onun da şiir yazdığını bilmiyordum. Meğer bestelenmiş şiirleri de varmış. Aynı köyden olan İsmet Yenigün bir şarkısının TRT'de okunduğunu söylemişti.
Rafet Kurşun Müfettiş Ahmet Ünal ile mektuplaşıyordu. Eğitimci Ahmet Ünal bir kültür insanı idi. Rafet Kurşun birkaç şiirini Ahmet Ünal'a göndermiş. O da ölümünden bir süre önce bu şiirleri bana verdi. Şiirlerini okuduktan sonra şu kanaate vardım ki Rafet Kurşun güçlü bir şairdir. Şiirlerini yayınlamamış olması kayıptır. Yazmış, kenara atmış. 22/12/1996'da rahmetli Ahmet Ünal'a gönderdiği "YAŞ YETMİŞ" adlı şiirinde şöyle diyordu:
Ahlarla vahlarla geçti seneler
Her birilerimiz bir yanda kaldı
Maziyi su gibi içti seneler
En büyük umutlar hüsrana kaldı.
Türedi domuzlar azık kalmadı
Üst üste çaktılar kazık kalmadı
Namımız silindi çizik kalmadı
Ahlakı, şerefi namertler aldı
Lakin yine hesap mahşere kaldı.
Çok sevdiğim müdürümdü. Yıllar sonra çalışma hayatına atıldığımda değerli hocamı evimizde ağırlamak onurunu yaşamıştım. Şair olduğunu bilmiyordum. Sanıyorum vefat etmiş. Çok üzüldüm ışıklar içinde huzurla uyusun.
Eskiye yurumek gelecek zamanlara isik oluyor...
İki Metre Bez İnsan gelir dünyaya Sararlar kundak denen iki metre beze İnsan ölür gider Sararlar kefen denen iki metre Ankara Nuri Hakan Tataroğlu 29.5.2023