KIRKLARELİ SEVGİSİ (1)

 Rahmetli Abdurrahim Karakoç, Anadolu Sevgisi adli şiirine; Sen bizim dağları bilmezsin gülüm / Hele boz dumanlar çekilsin de gör... diyerek başlıyor ve Anadolu'nun güzelliklerini öyle bir anlatıyor ki insanın duygularının coşmaması mümkün değil. Tabi ki bu güzellikleri anlamak için ya Abdurrahim Karakoç olmak, ya da onun gibi düşünmek lâzım çünkü; boz, boş kayalıklar dağlar kimileri için bir anlam ifade etmezken kimileri için gurbette özlenip ah çekilen sıla, uğruna can feda edilen vatan topraklarıdır. Aynı şekilde bir mermer sütun, bir rölyef, bir heykel kimileri için bir anlam ifade etmezken kimileri için çok değerli birer sanat eseri olabilir.
          Biz de yazı, şiir, fotoğraflarımızda özellikle de şehrimizi bilmeyenlere anlatırken hep güzelliklerinden söz ederiz de biz bize kalıp kendi halimize baktığımızda başka şeyleri de görüyoruz... Ben mi çok ters açıdan bakıyorum bilmem ki. Bu yılki üniversite şenliklerinin ilk gecesiydi biraz gezdim, gençlerin merakla beklediği konser başlarken ben ayrıldım. Konu daha önce yazıldı mı bilmiyorum; bir yanda her türlü kültürel etkinliğin yapıldığı kültür merkezi, bitişiğinde mezarlık. Üniversite bahçesinde yüksek sesli müzikle konser eğlence, bitişiğinde huzur içinde yatması gereken ölülerimiz. Kültürümüzde mezarlıklar özellikle yol kenarlarına yapılır ki hem ulaşım kolay olsun, hem ibret alınsın hayır dua edilsin diye... Mezarlığın alçak duvarlarına oturmuş bir kaç aşık, yere çöküp ruhlarına Fatiha hediye eden bir tek ben... Bildiğim kadarıyla mezarlığın bir kısmı daha önce kaldırıldı acaba öbür yarısının kaldırılması için engel mi var. Üniversite rektörlüğü ve kültür merkezinin bir diğer komşusu sanayi sitesi, orada işyeri olan bir dostum anlatmıştı; tam hatırlayamadım ama sanırım üniversiteye bir bakan ziyareti sırasında bir yandan da ilginç şekilde çekiç sesleri geliyormuş.
Geçenlerde Karagöz kavşağının trafiğe açılmış halini sanal ortamda paylaşmak üzere fotoğraflarken iki bayanın konuşmalarına şahit oldum. Biri; bak bak beğenmiyordun ama güzel oldu derken öteki; yaa oldu ama ağaçlara yazık. Diğeri ısrarla; yaa ağaçlar yeniden dikilecekmiş, ama bak önceden Kırklareli'ne yeni gelenler otogardan çıkınca birden bire adeta köy manzarasıyla karşılaşıyordu yakışmıyordu, şimdi modern bir görüntü oldu derken ben de söze karıştım, ne yaptığımı söyledim; özellikle güzel olduğunu savunan; yazın yazın güzel olduğunu da yazın dedi. İşte böylesine kanaatkârdır bizim insanımız, küçücük çevre düzenlemesinden mutlu olur.
Oysa daha çevre yolu kavşağında şehre yakışmayan bir görüntü karşılıyor ilk gelenleri; önce sanayi sitesi sonra terminal, artık hemen her yerde şehir dışına çıkarılan bu yerler bizde hala şehir içinde. Sayın belediye başkanı gelecekte terminalin şehir dışına çıkarılacağı ile ilgili plânları olduğunu söyledi ama bu çok gecikmiş bir iştir ve şehir öyle hızlı değişim göstermeye başladı ki bu hızla belediye bu gelişmeye ayak uyduramaz gibi görünüyor. Sanayi sitesine dokunabilecek bir babayiğit çıkabilecek mi göreceğiz çünkü orası çok karışık, bir çok ekmek teknesi var, emlâk değeri yüksek olacak, tabi ki öncelikle bu kararı alabilecek güçte bir belediye, bir siyasi irade gerek.
Özellikle üniversite nedeniyle artık ilimize çok değişik sosyal ve etnik çevreden geliş gidişler oluyor ve öyle eksikler görülüyor ki belki hiç birimizin aklına gelmeyen cinsten. Geçenlerde İstanbul'dan aradılar ilimizden şikâyet var diye. Şahsen uzaktan benimde tanıdığım biri çocuğunu okula yazdırmak üzere ilimize geldiğinde otogarda namaz kılabileceği yer arar, mescidi gösterirler ama abdest alacak yer yok, (tamamen iyi niyetle söylendiğine inanıyorum ama) tuvalette alabilirsin demişler (onun dile getirip doğrumu bilmediğim için yazmadığım başka şikâyetler)... varın yeni gelmiş birinin edindiği ilk ve belki de son izlenimleri siz tahmin edin. Kimin sorumluluğundadır bilmem Bu mescitte daha önce ben de namaz kıldım, çok yerde gördüğüm bu hizmet bizde eksikmiş farketmedim. Kim bilir göremediğimiz daha neler var da biz görebildiğimizi yazalım.
Tabi ki tüm bunlar ben ve benim gibi düşünenlerin fikri kimse katılmak zorunda değil, bırakın katılmayı şehir elden gidiyor diyerek bu değişime karşı çıkanlar da az değil ama artık ok yaydan çıktı bunun geri dönüşü olmaz bari ayak uydurmak lâzım. Yıllarca her plâtformda ''üniversitemi istiyorum'' diyen bir şehrin bu değişime karşı çıkma hakkı var mıdır bilmem de karşı koyma gücü yoktur. Acı olan; üniversite, inşaat, hayvancılık alanlarında alıştığımız ölçülere göre devasa yatırımların aslan payının şehir dışından gelen yabancılarda olmasıdır. Bence daha acı olan ise gelecek yazıya...
                                                                                           sairmehmet39@hotmail.com
0 539 839 75 78

Yorum Yazın

Yapılan Yorumlar

  1. Cuk oturmuş bir yazı. Hadi kimin payı varsa alsın görelim.