KIRKLARELİ VE CUMHURİYET

Tarihçiler Osmanlı Tarihini bir kaç ana başlıkta incelerler ya, aslında tıpkı insan yaşamı gibi; doğumdan ölüme kadarki doğal aşamalar ve kaçınılmaz son... Belki farklı tarafı Osmanlının daha kuruluş aşamasından itibaren kısa zamanda, kısa duraklama dönemi hariç yüzlerce yıl sürecek olan parlak dönemi yaşamasıdır. Bu yükselme ve parlak yaşam dönemi boyunca Osmanlıyı durdurmakta büyük oranda çaresiz kalan Haçlı zihniyeti canını acıtan bu konuda bu kez işi sıkı tutmakta, genç cumhuriyetin yükselmesine engel olabilmek için her türlü kirli oyunu tezgâhlayıp sahnelemekten geri durmamaktadır. Beylik olarak kurulup devlet hayatında kısa sayılacak zamanda dev bir imparatorluk haline gelen Osmanlı mirası üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti de kuruluş aşaması kısa sürede aşılmış, inşallah 100. yılında her alanda yükselmiş olur.
 Atalarımız üstün saygı gösterdikleri yüce dinimizin asırlarca sancaktarlığını yapma şerefine erişmişlerdir. Ancak bu onların bu hizmette ebedi kalacakları anlamına gelmez, İslâmiyet yaşayanındır, yarın bir başkası çıkar bu hizmeti devralır. İslâm dini gibi Cumhuriyet de kimsenin tekelinde değildir, olmamalı, olamaz. Nasıl ki bir çocuğun biyolojik babası ona yaşayıp yetişebilmesi için gerekli emeği sarf etmezse sadece sembolik sözde baba olur, Cumhuriyet yönetiminde de ona hizmet edenlerin söz hakkı olması doğaldır. Kimsenin etnik kimliğini sorgulamak haddimize değildir, ben Türküm diyen Türk'tür ancak mesele doğruluk, çalışkanlık olunca; ''Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz''. Herkes Atatürk'ü sevdiğini, Onun ''en büyük eserim'' dediği Cumhuriyeti yaşatmak için elinden gelen her şeyi yapacağını söyler. Atatürk: ''Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak olan sizsiniz'' der. Atatürk'ü,  cumhuru ve onun kurduğu Cumhuriyeti sevmek ona hizmet etmek, değerini arttıracak eserler bırakmakla olur.
          Cumhuriyet Bayramına yakın Kırklareli içinde bir afiş dikkatimi çekti; AKP ye boyun eğmeyeceğiz, yeni bir Cumhuriyet için el ele... Ya huuu.. Ne oldu da yeni bir Cumhuriyet peşindesiniz. Sırf yönetiminde siz olmadığınız için mi yok sayıyorsunuz. Arkadaş! Kimse kimseye boyun eğmemeli, kimse de eğdirmeye çalışmamalı tamam da, ben bunları sadece kendi egoist talepleri olarak algılıyorum. Bazı grupların bu talepleri doğaldır, her kesimden farklı sesler çıkabilir ancak siyasi partilerin de bu tür söylemlerin, eylemlerin içinde gözükmesi pek de hayra alâmet değil gibi geliyor bana. Yine bayrama yakın nerede gözüme ilişti unuttum da, Kırklareli'den ''Cumhuriyetin Kalesi'' diye söz edilmiş... CHP'nin kalesi demek belki uygundur da, Kırklareli için Cumhuriyetin kalesi demek ayrımcılık kokan son derece yanlış bir ifadedir. Bu vatanın her karış toprağı, en küçükten en büyüğe her beldesi; harcı mübarek şehit gazi kanıyla karılmış, yoğrulmuş çelikten birer kaledir. Ayrımcılıkla itham edilen sayın başbakan; 76 milyon biriz beraberiz, Cumhuriyetin tapusu 76 milyonun üzerine kayıtlıdır derken, halâ ''Cumhuriyeti biz kurduk'' diyenlere sorulmaz mı acaba hangisi ayrımcılık?
Cumhuriyet Bayramı törenlerinde eski il valilerimizden Adana Valisi Sayın H. Avni Coş'un belediye başkan vekiliyle protokol sırasında ve kameralar önünde yüksek sesli sert tartışması gündemdeydi. Sayın Coş o müdahaleyi kameraların ve herkesin gözü önünde yapmasa bu kez adı ''bayrak dağıtılmasına tahammül edemeyen vali'' olarak lanse edilecekti bildiğimiz odaklarca. Oysa kendi ideolojik emellerine ulaşmak, hatta reklâmlarını yapmak için Atatürk'ü, Cumhuriyeti ve bayrağı kullananların, onların arkasına gizlenenlerin tezgâhlarına idi karşı çıkışı. Benim için gerçek bir Cumhuriyet valisi. Ne din, ne bayrak, vatan, cumhuriyet, Atatürk üzerinden siyaset yapılmasın.  
Sahi neydi ilericilik? Herkesin kötü olan sonunu görüp geri döndüğü yoldan ilericilik adına gitmek mi? Cumhuriyete sahip çıkmak onu yükseltmek neydi? Aslında bir devlet bile olmayan, Amerika'nın Ortadoğu'daki bir üssü, uydusu sayılabilecek İsrail ve benzeri ülkelerin politikalarına boyun eğmek mi, baş kaldırıp ''yeter'' deyip kendi özgür yolumuzu çizmek mi? 90. yılında Türkiye Cumhuriyeti dimdik ayaktadır, 100. yılında her şey daha güzel olacak. Haa, akan trafikte ters yöne girip gittiğiniz yolun doğru olduğunu iddia eder gibi, her şeye rağmen yaptığınız siyasetin, güttüğünüz politikanın doğruluğunu iddia ederseniz o zaman herkesin doğrusu kendine. Kimsenin kimseye kızmaya, asla aşağılayıp hakaret etmeye hakkı yoktur.
sairmehmet39@hotmail.com  
0 539 839 75 78

Yorum Yazın

Bu Habere Henüz Yorum Yapılmadı. İlk Sen Ol